Sana bir müjdem var

 

Uzun yıllardır bu sevinçli haberi bekliyordu Sanki ayakları yerden kesilmiş heyecanından uçuyordu Hemen beyine, annesine, ne bileyim, onun derdini yüklenen herkese bu müjdeli haberi vermeliydi Hızlı hızlı hastane merdivenlerinden indi Gördüğü herkese gülümsüyordu Kapıdaki dilenci çocuğa çıkarıp 20 milyon verdi Çocuk şaşkınlık içinde gözleri faltaşı gibi açılmış:

-Bu çok değil mi abla? diyebildi

Tebessüm ederek yolun karşısına geçti Bir taksiye binip doğruca beyinin dükkânına gitti İçeride müşteriler vardı Telaşla içeri girince beyi:

-Ne oldu Hatice?! dedi Hatice:

-Seninle çok önemli bir konuyu konuşmam lâzım Burada olmaz! deyince, beyi merak içinde onu bir çay bahçesine ***ürdü Hatice hanım, beyini sakinleştirmeye çalışırken kendi içi içine sığmıyordu:

-Muratçığım, sâkin ol şimdi, sana bir haberim var! Duyunca lütfen heyecanlanıp bağırma! Beyi daha bir meraklanmış ve:

-Hadi ne olduğunu anlatmayacak mısın? deyince, Hatice hanım, sırrını beyinin kulağına fısıldadı

-Hâmileyim!

Beyi önce duraksadı, sonra:

-Allah’ım, Sana şükürler olsun! diye bağırmaya başladı Âdetâ çocuklar gibiydi, yerinde duramıyordu Bütün gücüyle çığlık atmak ve baba olduğunu bütün dünyaya ilân etmek istiyordu Herkes başlarını çevirmiş tebessümle onları izliyordu

Murat bey:

-Hatice, ben bile unuttum, kaç yıldır bu bebeğin yolunu gözlüyoruz! dedi

-10 yıldır, Murat’ım, 10 yıldır! dedi Hatice hanım

Murat bey, annesine, akrabalarına telefon açıyor; Hatice hanım da sevinç gözyaşlarıyla onu seyrediyordu

Sanki evliliklerinin en güzel günlerini geçiriyordu Hatice Ne istese ânında oluyordu Kahvaltısı yatağına geliyor, bir dediği iki edilmiyordu Hem şaşkın, hem de sevinç içindeydi

Kayınvâlidesiyle de problemleri sanki bir anda bitmiş, ana-kız gibi olmuşlardı

* * *

Hamileliğin üçüncü ayında, doktor, ultrasonla bebeği inceliyordu Birden yüzü değişti Hatice’nin kalbinin atışı değişmiş, bakışını doktorun mimiklerine odaklamıştı

Doktor sıkıntıyla Murat beyi de çağırdı Hatice’yle beyi çok korkmuşlardı Neler oluyordu Doktor:

-Sizi üzmek istemem, ama gerçekleri söylemem gerekiyor Bu çocuğun beyninde bir tümör var Doğarsa zekâ özürlü olacak İsterseniz hemen kürtaj yapalım, isterseniz bir hafta düşünün Sonra karar verirsiniz dedi

Hatice olduğu yere yıkıldı Beyi ise o kadar şaşkındı ki, gözü Hatice’yi bile görmüyordu Sevinç yumağı olan evleri bir anda mâtem ocağına dönmüştü Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu

Haberi, yavaş yavaş bütün akrabaları duydu Herkes akıl vermeye başladı

-Nasıl uğraşacaksın onunla Biz, akıllı çocukla bile baş edemiyoruz, aldır gitsin! diyenler bir tarafta

-Müftüye danış, günah! diyenler, Onunla her gün uğraşırken tahammül edemez, sonunda sert davranmaya başlarsın O zaman her gün vicdanının kâtili olacağına, bir kere aldır, bir kere kâtil ol! diyenler

* * *

Artık kimseyle görüşüp konuşmak istemiyorlardı İşin garip tarafı, eskisi gibi birbirleriyle de konuşmuyorlardı

Murat bey:

-Hatice, kararı çabuk vermemiz lâzım! deyince, Hatice hanım:

-Ne yapalım? dedi Murat bey:

-Bence kürtaj! Allah, sonra tekrar verir! dedi Hatice bu cevaptan irkilmişti:

-Yani evlat kâtili mi olacağız? diyebildi Beyi:

-Ama zekâ özürlü olacak, nasıl bakarız? Elâlemin içine nasıl çıkarız? Nasıl «bu çocuğumuz!» deriz diye cevap verdi Hatice büyük bir kararlılıkla:

-Hayır, ben bu çocuğu yıllardır Allah’tan diliyorum Şimdi verdi ve bizi imtihan ediyor Murat’ım, ne olur aldırmayalım! dedi

-Hatice, ben zekâ özürlü bir çocuk istemiyorum!

-Allah’ın sana verdiğine râzı değil misin? Hatırlasana ne kadar sevinmiştin baba olacağına!

Murat susuyordu Hatice gözyaşlarıyla devam etti:

-Belki akıllı olsa hayırsız olacaktı, o zaman, «Keşke akılsız olsa da hayırsız olmasa!» derdik Kimbilir belki bu bizim için hayırlıdır Ne olur, evlad kâtili olmayalım!

* * *

Hatice hanım, bütün gece duâ etti, ağladı Rabbine sığındı:

Rabbim! Ne olur nefsime uydurma! Başkalarının sözüne bakıp da kâtil olmama izin verme! Dayanma gücü ver Şifâ ancak Sen’de!

Sabah olunca Murat Bey:

-Eğer çocuğu aldırmazsan senden ayrılırım! diyerek Hatice’nin dünyasını bir kez daha başına yıkmıştı

Hatice hanımın bir karşılık vermesini beklemeden kapıyı çarpıp çıkan Murat bey, arabasına bindi ve kontağı çevirmeye başlamadan önce düşüncelere daldı:

Ben senden ayrılamam Hatice, ayrılamam Ama senden bu çocuğu aldırmanı istiyorum Aldırmıyorsun! diye söylendi

* * *

Hatice eşyalarını topladı, annesinin evine gitti Olanları annesine anlattı Annesi Hatice’ye kızıp:

-Beyin haklı, sen çocuk hasretiyle ne istediğini bilmiyorsun! diye çıkıştı

Onları, sessiz köşesinde Kur’ân okuyan Şefika nine dinliyordu Annesi mutfağa gidince Hatice’yi yanına çağırdı Hatice’nin başını kucağına yaslayıp:

-Kızım, canı veren Allah’tır Almak da O’nun hakkıdır Korkma! Allah kimseye gücünün yetmeyeceği yükü yüklemez Demek, sen bunu kaldıracaksın ki, sana veriyor Belki rızası bunda gizlidir Sabret ve kâtil olma! dedi

Hatice kararını verdi Doktoruna gitti:

-Yavrumu doğurmak istersem, benim sağlığıma bir zararı olur mu, doktor hanım? diye sordu Doktor:

-Hayır, hâmileliğin normal, anormal olan çocuk! dedi

-O zaman aldıramam! dedi ve geri döndü

Beyine telefon açıp, kesinlikle çocuğu doğuracağını, Allah katında sorumlu olmaktan korktuğunu söyledi ve Ben kaderime râzıyım! diyerek telefonu kapattı

Beyi telefonda duyduklarından sonra yaptığına pişman olmuş ve başkalarının dediklerine kulaklarını tıkayarak, vicdanın sesini dinlemeye karar vermişti O akşam Hatice’nin yanına gitti, bir demet kırmızı gül yaptırmış, güllerin üstüne de küçük bir not eklettirmişti:

Ben de kaderime râzıyım!

* * *

Sevinçle evlerine döndüler yla geçen altı ay sonra doğum zamanı gelmiş çatmıştı Hem üzgün, hem sevinçli, hem buruk bütün zıt duyguları beraber yudumluyorlardı sanki

Dört saatlik bir beklemeden sonra bebeğin ağlaması koridorda duyuldu Murat Bey olduğu yere çöktü Ellerini açtı ve:

-Rabbim sevgisini de, sabrını da ver İsyân ettirme! diye duâ etti

Bu sırada yanına kadar gelmiş olan hemşirenin sesiyle irkildi:

-Müjde oğlunuz oldu!

İki eliyle gözyaşını sildi Bebeği kucağına aldı Bir anda sıcacık bir sevgi seli aktı kalbine, öptü kokladı

-Hoş geldin Sabri! diye mırıldandı Bir anda ağzından çıkan bu isim, onu ttu Evet, adı Sabri! dedi

Ertesi gün bebeğin tahlilleri yapıldı Doktor, tedirginlikle bekleyen anne-babanın yanına giderek sevinçle:

-Müjde, bebeğiniz çok sağlıklı! Sandığımız gibi zekâ özrü yokmuş! dedi

Odadaki herkes sevinç gözyaşları döküyordu Murat bey, kendisinden utandı

-Rabbim beni affet, affet! diye ağlamaya başladı Hatice’ye döndü:

-Eğer senin îmân kuvvetin ve kararlılığın olmasaydı, şimdi bir evlad kâtili olacaktım Sen de beni affet! dedi