Nazım Hikmet Sözleri

nazım hikmetalıntı sözleri

Nazım Hikmet Sözlerini sizler için hazırladık bu sayfada. Anlamlı ve etkileyici Nazım Hikmet Sözlerini bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Nazım Hikmet, çağdaş Türk şiir sanatının en önemli isimlerinden birisidir. Türkiye’de serbest nazımı kullanan ilk şairlerdendir. Yazdığı şiirler ile birçok insanın yüreğine dokunur.

Nazım Hikmet, memleket aşkını temsil eder. Çok büyük memleket aşkı duran Nazım Hikmet’in vatanından ayrı düşmesi şiirlerine konu olmuş ve içini şiirlerine dökmüştür. Ayrıca aşk adamı olan Nazım Hikmet’in aşk şiirleri de kişilerce sevilen şiirler olmuştur. Sizler için en güzel Nazım Hikmet sözleri derledik.

En Çok Beğenilen Nazım Hikmet Sözleri

Benim sevdasında bencil; ama yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim: ne güzel darma duman ediyorsun beni.

Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini.

Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye, ben onlardan değilim. Ben sensiz de yaşarım. Ama seninle bir başka yaşarım.

Artık ne geri gelmeni beklerim ne de ben gelirim. Nasılsa ben bir şey kaybetmedim, sen bensizliği seçtin. Karar senin.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin. Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için.

Nazım Hikmet Tarafından Söylenmiş 10 Güzel Söz

Her gelen sevmez ve hiçbir seven gitmez unutma. Bil ki; giden dönüyorsa sevdiğinden değil, kaybettiğindendir aslında!

Belki ben sana sevmeyi öğretemem, ama sen de bana, unutmayı öğretmezsin. Belki ben sana kavuşmayı öğretemem, ama sen de bana, ayrılığı öğretemezsin.

İnsanlar işine gelince değil de vicdanına değince iyilik yapsalardı; bugün çıkar ilişkileri değil, gerçek sevdalar yaşanırdı!

Hapşurduğumda; çok yaşa, iyi yaşa yerine benimle yaşa deseydi keşke. Bende; sen de gör değil de, emrin olur deseydim sessizce.

Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin.

Bir gün bensizlik çalar kapını. Benli dünleri düşünür, avunursun. Sanma ki yalanlar içinde, ben gibi bir doğru bulursun.

Yapraklara dallara, yeşillere, allara, nice nice yıllara gülüm, nice nice yıllara. Yaprak dala, al yeşile yaraşır, gayri bundan böyle vermem seni ellere.

Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim. Yaşamak: seni sevmek gibi ciddi bir iştir.

Evet. Belki umudum kalmadı geleceğimden; ama asla pişman değilim geçmişimden.

Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma! Çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında.

Anlamlı Nazım Hikmet Sözleri

Aşkın bu denli sıradan olmadığına inanıyorum ben. Önce sıradanları yaşayacaksın ki, gerçek olanı anlayabilesin.

Aşk, bazen gitmekle kalmak arasında verdiğin en büyük savaştır. Sevmeyenin aklı, gerçekten sevenin kalbi kazanır bu savaşı.

Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.

Bir gün bensizlik çalar kapını. Benli dünleri düşünür, avunursun. Sanma ki yalanlar içinde, ben gibi bir doğru bulursun.

Ne kadar seviyorsun dersen; o kadar işte. Tavanı kadar sokağın ve dibi kadar cehennemin…

Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!

Büyük insanlığın toprağında gölge yok, sokağında fener, penceresinde cam, ama umudu var büyük insanlığın, umutsuz yaşanmıyor.

Biz başka severdik. O yüzden başka sevemedik.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…

Yolunu beklerken daha dün gece, kaçıyorum bugün senden gizlice. Kalbime baktım da işte iyice; anladım ki sen de herkes gibisin!

Bazen önemli olmamalı gidecek olan ya da gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir her şeye yeniden.

Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş. Ama sen gitme, ben cahil kalayım.

Hoş geldin! Biz bıraktığın gibiyiz. Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta.

İşin en aşağılık tarafı şu ki yavrum, galiba yalnızlığa alışıyorum.

Etkileyici Nazım Hikmet Sözleri

Bazen önemli olmamalı gidecek olan ya da gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir her şeye yeniden.

Büyük bir hayal kırıklığı yaşayıp ben artık kimseyi sevemem deme! Unutma ki, en güzel çiçekler mezarlıklarda yetişir.

Gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar, malı mülkü, aklı fikri, canı neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete şiirlerimiz.

Bilmezden gelişim, aptala yatışım kaybetme korkumdan değil; karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır.

Bir meltem olacak rüzgârım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde.

Büyük insanlığın toprağında gölge yok, sokağında fener, penceresinde cam, ama umudu var büyük insanlığın, umutsuz yaşanmıyor.

Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği, elimi sıkarken sapladığı bıçak. Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman.

Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır. Acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan karasabanlar gibi çizer kadınların yüzünü.

Durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum başladığım güne ve her seferinde sen çıkıyorsun suyun yüzüne.

Büsbütün unuttum seni eminim, maziye karıştı şimdi yeminim, kalbimde senin için. Yok, bile kinim, bence sen de şimdi herkes gibisin.

Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, şiirler yazdın. Peki, o ne yaptı? Deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta.

Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine. Onlar ki; toprakta karınca, su da balık, havada kuş kadar çokturlar. Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar.

Ellerine dokunmak isterim, dokunamam arkasından camın. Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm, alacakaranlığımda oynadığım dramın.

Kim bilir; masalınızın kahramanı, başka bir hikâyenin figüranı olmaya gitmiştir belki de. Değer mi gitmesine, gitmezdi değmese.

Özlü Nazım Hikmet Sözleri

Memleketimi seviyorum: çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım. Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.

Vicdanla birlikte, şeref ararım ben sevdiklerimde. Her zaman doğru değildir elbet seçimlerim; zaman gelir, şerefsizleri de severim.

Pişman değilim! Sadece dön bak arkana; ne için, nelerden vazgeçtin? Neler dururken, sen neyi seçtin.

Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması. Ne kötüdür ona an kadar yakın, bir asır kadar uzak olması!

Arkadaşlık ağaca benzer, kurudu mu bir daha yeşermez.

Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması. ‘Ben’ deyip susması, ‘sen’ deyip ağlamaklı kalması…

Umuda bin kurşun sıksa da ölüm, unutma! Umuda kurşun işlemez gülüm.

Pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.

Benim kelime hazinem çok geniştir, derdim. Senin bir kelimene yetemedim; git, ne demekti sevgilim?

Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya.

Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte.

Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz ölümün önünde sigaramızı.

Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır gelir!

İnsanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde.

Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.

Ve benim birden bire yüzünü değil, gözünü değil, sesini göresim geldi.

Biz; ince bel, ela göz, sütün bacak için sevmedik güzelim. Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda.

Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.

Ne ben sana kızarım, ne de zatın zahmet edip bana kuşsun. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.

Kimselere anlatamadım. Kendime bile, ola ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni.

Sende uzaklığı; sende ben, imkânsızlığı seviyorum.

Bonus

Sen esirliğim ve hürriyetimsin,

Çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,

Sen memleketimsin.

Sen elâ gözlerinde yeşil hâreler,

Sen büyük, güzel ve muzaffer

Ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin…

***

Seni düşünmek güzel şey,

Ümitli şey,

Dünyanın en güzel sesinden

En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey…

Fakat artık ümit yetmiyor bana,

Ben artık şarkı dinlemek değil,

Şarkı söylemek istiyorum…

***

Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

Bir sincap gibi meselâ,

Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

Yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani, o derecede, öylesine ki,

Meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

Yahut, kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

İnsanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

Hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

Yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,

Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

Yaşamak, yani ağır bastığından.