Abdullah Ünal isimli engelli bir vatandaş,Yenikapı metro istasyonundan asansöre binmek için, yürüme engeli bulunmayan vatandaşların arasında sıra bekledi. Bu ayıbı, Ünal’ın arkadaşı videoya çekti. Görüntüler, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.
Farkındalık ve ‘engellilere saygı’ amacını taşıyan 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün üzerinden henüz 3 hafta geçti. Ancak bu gün, çok da amacına ulaşmış gibi görünmüyor. Empati kurmadan, engellilerin yaşadığı zorlukları anlamayan insanlar, onların hayatını daha da zorlaştırıyor.
Abdullah Ünal isimli engelli bir vatandaş, Yenikapı metro istasyonunda, engelliler ve yaşlılar için kurulmuş asansöre bindiği an, kameraya çekildi. Ünal’ın tekerlekli sandalyede olduğunu görmezden gelen vatandaşlar, asansöre binerek gidiyor. Abdullah Ünal ise, ilk binmesi gerekirken en sonda kalıyor.
Her insan bir engelli adayıdır, engelli olmak bir seçim değildir, bunu unutmayalım. Sağlıklı olan bireyler, engelli bireyleri düşünmedikçe ve onlara yardımcı olmadıkça, bu vicdani yara her gün kanamaya devam edecektir. Engellilere saygı göstermez ve onları küçük görürsen yarın sen de aynı duruma düşünce saygı ve sevgi bekleyemezsin.
Birçok engelli kişi, toplumun kendilerine olan yaklaşımlarından dolayı dertlidir. Kişisel yaşamdan sosyal çevreye varıncaya dek, hayatın her alanında var olan engelli vatandaşların bir kısmı hafif engelli, bir kısmı ise ağır engellidir. Ağır engelli kişiler, çoğu yaşamsal faaliyetini tek başlarına gerçekleştiremezken, hafif engelli kişiler bu anlamda biraz daha avantajlıdırlar.
Engellilik yaşantısı bu anlamda oldukça özellikli bir yaşantıdır ve toplumsal süreçlerle sıkı sıkıya ilintilidir. Bana göre bakış açımızı tamamen değiştirmeliyiz. Tabi bu olayda sorun sadece engelli vatandaşlarımızla ilgili değil, sorun insanlığımızı, varoluş nedenimizi unutmamız. Toplumsal bakışımız tamamen “empati” üzerine kurulmalıdır. Karşımızdakinin yaşamına ve sorunlarına ilişkin yaşantılarını anlamak ve kavramak için kendimizi onun yerine koymalıyız.
Burada engelli birey empati kuramadığımız durumda; acıma duygusu ve daha sonra ise uzaklaşma söz konusu olur. Engelli vatandaşlarımızla aramızdaki ilişki açıma duygusu üzerine kurulmamalı, onları olduğu gibi kabul etmeliyiz.
Onlar hayatlarını sürdürürken birçok sorunla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunların çözümünde ise, hem devlet eliyle, hem de gönüllük esas alınarak engellilerin hayatlarını kolaylaştırabilmek mümkündür.
Engellilerin ihtiyaçlarına yönelik uygulamaların hedefi , onların toplum içerisindeki yaşamlarında fırsat eşitliğini yaratmak ve sürdürmek olmalıdır. Fırsat eşitliği yönünde adımlar atılıp ilerleme sağlandıkça pozitif ayrımcılık kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
En başta söylediğim gibi önce toplumsal bakış açımızı değiştirmeliyiz:
1. Engellinin tam bir insan oluşunu kabul etmeliyiz.
2. Vatandaşlık haklarını gözetmeliyiz.
3. Farklılıklarına saygı göstermeliyiz.
4. Yaşamına saygı göstermeliyiz.
5. Bireysel onuruna saygı duymalıyız.
6. Temsil edilmesini sağlamalıyız.
7. Engellinin hakları ile mücadelesinde dayanışma içinde olmalıyız.
8. Fırsat eşitliği sağlamalıyız.
Sonuç olarak bu işin çözümü empati kurabilmek. Sağlıklı olan bireyler, engelli bireyleri düşünmedikçe ve onlara yardımcı olmadıkça, bu vicdani yara her gün kanamaya devam edecektir. Toplumsal dışlanmaları en aza indirgemeli ve fırsat eşitliği yaratılmalı, engellilerle dayanışma duygusu geliştirmeliyiz. Toplum olarak bunu başardığımızda engelli yurttaşlarımızın sorunlarını çözmede ve onları anlamada başarılı oluruz. Unutmayın;engelliler yardıma değil, insan olarak değer verilmeye muhtaçtır.