Genç bir hanım: “Çalışmaya, hayatımı kazanmaya karar verdim” diyordu.
“Bu karar hiçbir mana ifade etmez…” dedim.
“Neden? Size karar verdim, diyorum.Hem bu kararım kat’î.”
“Bakın! Hayatta kat’î bir karar diye bir şey yoktur. Sadece derhal harekete geçen ve asla harekete geçmeyen insanlar vardır.”
“Beni kolay itham ediyorsunuz. Evet, bu güne kadar hiç bir iş yapmadım. Ama sıhhatim müsait değildi. Sonra, ne iş yapacağımı, hayatımı nasıl kazanacağımı da bilemiyordum.”
“Bugün gideceğiniz istikameti seçtiniz mi?”
“Hayır. Henüz belli bir niyetim yok. Ama yakın zamanda bu hususta da kat’î bir karar vereceğim…”
“İşte hiçbir değeri olmayan yeni bir karar daha…”
“Gene mi itham? Neden değersiz olsun. Yakın zamanda, yani hemen, bugün yarın karar verecek ve işe de başlayacağım.”
“Size şunu söyleyeyim ki, yakın zamanda demek, hiçbir zaman demektir.”
“Vallahi korkunçsunuz. İnsana nefes alacak, düşünecek zaman bırakmıyorsunuz.”
“Düşünecek, nefes alacak epey zamanınız olmuş. Hayır, ben korkunç filan değilim. Sadece sizden daha fazla tecrübe sahibiyim ve bu tecrübeyle biliyorum ki, bir işi başarmak için, onu düşünür düşünmez, derhal ama derhal harekete geçmek şarttır. Bir sene, bir ay, hatta bir gün sonra değil. Derhal, yani hemen şimdi, bugün…”
“Bu kadar acele neden? Daha çok gencim. Bir şeyler yapabilmek için önümde daha uzun bir ömür süresi var.”
“İşte burada yanılıyorsunuz. Hayır. Hayat uzun değildir. Hayat kısadır, hem pek kısadır. Her gecikme, tembellik ve dolayısıyla muvaffakıyetsizlik yolunda atılan bir adımdır. Bir büyük İngiliz filozofu, meşhur Bacon şöyle demiş: ’Bir hareket yaptınız, bir alışkanlık meydana getirdiniz. Bir alışkanlık meydana getirdiniz, bir karakter yarattınız. Bir karakter yarattınız, mukadder atınızı tayin ettiniz.’ Eğer kusurumu affederseniz, size kendimden bahsedeceğim. Ben her sabah saat sekizde çalışmaya başlarım. Şayet bir sabah, tek bir sabah, kendi kendime: ’Dün gece hiç uyumadım. Bugün dinleneyim, yarım çalışırım’ deseydim, ertesi sabah, işi bir ertesi güne bırakmak için bir başka bahane bulacaktım. Böylece, farkına bile varmadan, ihmal ve tembellik vazgeçilmez bir alışkanlık halinde bende yerleşip, kalıverecekti.
“İnsan iradesiyle bir alışkanlıktan pekala vazgeçebilir.”
“Tabii vazgeçebilir. Her gün, her saat, önümüzde yeni bir hayat imkanı hazır, bizi bekler. Marifet, bu fırsatı vaktinde avucuna alabilmektir. Bugün, derhal, hemen. İşte muvaffakıyetin tek şartı. Geçende bir kitap okudum. İsmi ’Bir an… Ya hep ya hiç!’ idi. Ben hayatı işte böyle anlıyorum. Her şey buna bağlıdır. Çalışmak, başarmak, yani sahiden yaşamak; gün gün, saat saat, saniye saniye… Mazi geçip gitmiş, bizim olmaktan çıkmıştır. İstikbal, meçhuldür, şaşırtıcıdır. Sahip olduğumuz, hükmedebildiğimiz sadece içinde yaşamakta olduğumuz andır. Onu istediğimiz istikamete sevk edebilmek elimizdedir. Vaktinde harekete geçelim, mucize gecikmeyebilir.”
“Peki ama… Nasıl harekete geçmeli?”
“Çok basit… Oturup kendi kendimize sualler soracak yerde, işe girişmekle.”