Sabır çanağı

 

Sabırla ilgili çok meşhur bir deyim vardır, Sabır çanağı taştı, diye Hikayesi ise şöyle; zengin bir adam genç yaşta ölmüş Karısı da bir yıl sonra ölünce, mallarının tek varisi olan küçük kızlarına amcası vasî olmuş Amcası, yengesi ve oğulları, yetim kızcağızın hem mallarını yerler hem de hizmetçi gibi davranırlarmış

Bütün ev halkının ayrı ayrı tafralarını çeken, hakaretlerine hedef olan bu yavru, sık sık dayak yermiş Halini kimselere anlatmasını beceremez ve hiç kimse ile konuşturulmayarak çamaşır, bulaşık, ortalık temizliği mutfak işleri gibi adi hizmetlerde çalıştırılırmış Kabahati olsun olmasın her gün dövülerek korkutulurmuş

Tavan arasındaki odasında geceleri geç vakitlere kadar ağlayan kızcağız, bir gece rüyasında Eyüp Peygamberi görmüş

Rüyasında Eyüp Peygamber, bu kızın derdini dinlemiş, sırtını sıvazlamış, onu teskin ve teselli etmiş, Sabır tavsiye ederek kendisine bir çanak vermiş

—Bak yavrum, bu çanağı gizli bir yerde sakla Her gün bildiğin duaları oku ve vaktin oldukça “Ya sabır” çek ve bu çanağa üfle Derdini bu çanağa anlat Gözyaşlarını bu çanağa biriktir Bir gün bu çanak taşacak ve senin çilen de o zaman dolacak

Kız sabahleyin erkenden uyanmış Rüyasında gördüğü nurani yüzlü ihtiyarı bir türlü unutamıyormuş Rüyasın çok tesiri altında kalmış Uzun uzun hayallere dalıp mahmur mahmur düşünmüş Sonra kalkıp giyinmek için dolabını açmış Bir de ne görsün? Eyüp Peygamberin rüyasında verdiği çanak… Çok şaşırmış, ama bu sırrı kimseye söylememesi gerektiğini düşünerek, sessizce çanağı alıp bağrına basmış

Aradan aylar geçmiş, kız günde 2-3 defa odasına çıkar, gizlice dolabını açar, Sabır çanağını öper, derdini çanağa anlatır, ağlar, teselli bulurmuş

Çanağın dibinde peyda olan berrak, şeffaf ve koyuca kıvamlı bir sıvı her gün biraz daha çoğalmaya başlamış Günler geçtikçe bu berrak sıvı çanağı iyice doldurmaya yüz tutmuş Bu arada kızın hayatı da çekilmez bir hal almış

Hatta sıcak yemek yüzüne hasret kalmış Her gün birkaç öğün dayak yer olmuş Bir gece geç vakitlere kadar uyumayan ve hüngür hüngür ağlayarak çanağa derdini döken kızcağız, sabahleyin dolabı açtığında çanağın taşmak üzere olduğunu görmüş

Acaba şimdi ne olacak diye uzun uzun düşünmüş O sırada kendini aşağıdan çağırmışlar Korkudan eli ayağı birbirine girmiş ve çanağı nasıl tuttuğunu anlayamadan sallayarak yerine koyup aşağı koşmuş

O gün bütün ev halkı hazırlanmış, vapurla İstanbul’a gidiyorlarmış Kızı bekçi olarak eve bırakmışlar Sıkı tembihatlar vermiş ve talimatlarda bulunmuşlar

Ev halkının bindiği vapur, fırtına yüzünden kazaya uğramış ve ev halkının hepsi de boğularak ölmüş Sabırlı kız, babasından kalan mallara sahip olduğu gibi zalim amcasının da tek mirasçısı olmuş Artık sabredemez oldu, manasına gelen, “Sabır çanağı taştı” deyiminin hikâyesi bu şekilde anlatılmaktadır