Bir zamanlar, bir delikanlı bir bilgeye talebe olmak istedi.
“Bana talebe olmak zordur” dedi bilge. “Korkarım, sen bunu başaramazsın.”
Ama genç kararlıydı. Kendisinden ne isterse yapmaya hazır olduğunu söyledi. Bilge de ona manevi yoldaki ilk vazifesini verdi:
“Bir yıl boyunca, kim seni kızdırmaya çalışırsa ona bir lira vereceksin.”
Genç denileni yaptı ve tam bir yıl boyunca kendisini öfkelendirmeye çalışan insanlara para verdi. Bir yılın sonunda genç bilgeye geldi ve bundan sonraki vazifesine hazır olduğunu bildirdi:
“Önce şehre git ve bana biraz yiyecek al” dedi bilge.
Genç yanından ayrılır ayrılmaz, bilge dilenci kıyafetine bürünüp sadece kendisinin bildiği kısa bir yoldan gençten önce şehre ulaştı. Gencin geçeceği yola oturdu ve onu bekledi. Tam genç yanından geçerken, dilenci görünümündeki bilge ona hakeret etmeye başladı. Başkalarının duyacağı kadar yüksek sesle onun ne kadar aptal göründüğünü söyledi. Ama gençte hiçbir öfke işareti yoktu. Tam aksine:
“Ne kadar harika!” diye karşılık verdi genç sakin bir şekilde. “Tam bir yıl bana hakaret eden herkese para ödemek zorunda kaldım, şimdi tek kuruş ödemek zorunda değilim.”
Bunun üzerine üzerindeki dilenci kıyafetini çıkaran ve yüzünü gösteren bilge gence şöyle dedi:
“Başkalarının ne dediğine aldırış etmemeyi başaran bir kişi bilgelik yoluna adım atmış demektir. Eminim ki, sen bundan böyle hakeretlere aldırış etmeyeceksin ve doğru bildiğin yoldan asla şaşmayacaksın.”
Yargılarımızda daha geniş bir bakış açısı ile sağlamlığa kavuşmak istiyorsak günübirlik kaygularımızın ötesinde ve kısa vadeli düşünsel ve siyasî çıkarlarımızın üstünde bir hareket noktası seçmek zorundayız.
İsmet Özel