Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini gerçekten çok seven bir bulutla yıldız varmış…Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu, yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıymış…
Gökyüzündeki her varlık onların sevgisi kıskanırmış.Tatlı bir kıskançlıkmış tabii ki onlarınki… Ama biri varmış ki, bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyormuş. Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen…
Bulut biraz safmış, kimseyi kıramazmış… Yıldızsa ‘bulut’ u için elinden gelen herşeyi yapabilir, herkese meydan okuyabilirmiş… Zaten onun için bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri varmış… Nereden bilebilirdi ki, perinin bir gün bunların hepsini yıldızla bulutun ayrılmaları için kullanacağını?
Bir gün nazar değmiş, bulutla yıldıza… Hiç yoktan bir sebepten tartışmışlar. Bulut, çekip gitmiş, hatalı olmasına rağmen…Yıldızsa “Nasılsa bulutum beni seviyor, dönecektir.” diye düşünmüş. Fakat hiç bir şey beklediği gibi gitmemiş. Ve bulut dönmemiş…Kim bilir, belki de cesaret edememiştir dönmeye bilinmez. Ama tek bir gerçek vardı ki : O da ikisinin de çok üzgün olduklarıydı…
Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağlamışlar onların durumlarına ama ne fayda…
Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlatmış. Periyse göstermelik bir hüzne bürünmüş… Çünkü eline büyük bir fırsat geçmiş. Artık hayatı boyunca kıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde… O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen kullanacaktı kozlarını… Hem de büyük bir zevkle…
Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü, ama elinden hiç bir şey gelmeyeceğini düşündü… Çünkü yıldız inatçıydı…Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi. Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp, ona olan sevgisini itiraf etti… Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin, yıldızın yerine geçmesine izin verdi…
Yıldız, günlerce bulutun dönmesini, ondan af dilemesini bekledi. Ama bulut gelmedi. Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip, konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı…
Bulut, dostu sandığı periyle birlikte ayda el eleydi… Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza… Yıldız, çok üzüldü ve çaresiz döndü arkasına ve gitti… Ve yavaş yavaş sönmeye başladı.
O günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu… Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi…
Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü… Ama kolay pes etmedi…Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi…
O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecekti ve biraz daha ışık isteyecekti ondan… Çok geçmeden daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti… Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi… Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza…
O gün bu gündür yıldız, dünyaya güneşin sevgisini yansıtır… Bulutsa; hep gözyaşlarını akıtır dünyaya… Bir de yüreğinde kopan fırtınaları…
Her yürek sevebilseydi eğer, ayrılık hiç olmazdı. Her seven yürekli olsaydı zaten ‘aşk’ bu kadar basit olmazdı !
Can Yücel