Bir gün, çocuğum doğdu. O dünyaya geldiğinde, yetişmem gereken uçaklar ve ödenmesi gereken faturalarla meşguldüm.
Ben uzaklardayken yürümeyi öğrendi. Konuşmayı da öyle… Ve biraz büyüdüğünde,
“Senin gibi olmak istiyorum baba” demeye başladı. Ben de büyüyünce senin gibi olacağım.”
İşyerine telefon açıp,“Baba, eve ne zaman geleceksin?” diye sorardı ikide bir.
“Ne zaman geleceğimi bilmiyorum oğlum. Ama geldiğimde birlikte güzel bir vakit geçireceğimizden emin olabilirsin.”
Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum on yaşına geldi.
Ona güzel bir top aldım.
“Top için teşekkürler baba!” dedi, “Haydi oynayalım.”
“Bu hafta sonu tamamlamam gereken işler var” dedim.
“Bugün olmaz, haftaya, tamam mı?”
“Tamam” dedi, fakat yüzündeki gülümseme eksilmedi.
“Büyüyünce baba” dedi, “ben de senin gibi olmak istiyorum.”
Yıllar öylece geçip gitti.
Oğlum önce ilkokuldan, sonra liseden, sonra üniversiteden mezun oldu.
Bu durumda, başka birçok baba gibi, benim de söylemem gereken bir şeyler vardı.
“Seninle gurur duyuyorum” oğlum dedim. “Gel, şöyle biraz oturalım; sana diyeceklerim var.”
Başını salladı ve gülümseyerek:
“Arkadaşlara sözüm var baba” dedi. “Sen arabanın anahtarlarını verebilir misin bana? Sonra görüşürüz, oldu mu?”
Yıllar öylece geçip gitti..
Bugünün değerini anlamadan yarını bekleyen bu insanlar, dünün geçtiğini ve yarının belki de hiç gelmeyeceğini düşünemiyorlar.
Douglas Burton
Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır.
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır.
Murathan Mungan