Hayat bir bedeldir. Ve insanın varlığı asıl bu bedeli fark ettiği anda başlar. Dünyaya gelişinin fiziksel bedeli ölümdür. Fakat ne dünyaya gelmek ne de ölmek insanın elinde değildir.
Eğer bedel olmasaydı değerden söz edebilir miydik? İster kazanma olsun ister kaybetme bedelin yönü, değersiz bedel anlamsızlaşacaktır. Bu yüzden insan ödediği bedeli de anlamlandırmak ister. ‘O kadar hesap ödedik ama doğrusu değerdi’ demek ister. ‘O kadar sıkıntı çektik değseydi bari’ demenin bedeli farklıdır çünkü insan için.
Bedeli önemsiyorum, yaşamanın bir bedel, ölüm çizgisinde insanlaşmaya evrilen geçitler olduğunu daha bir görüyorum. Bir arkadaşın seni bir yere çağırıyorsa, önce gerçekten seni isteyip istemediğine bak. Seni çağırmanın bedelinin farkında mı onu süz. Eğer böyle olduğunu görüyorsan gitmenin de bir bedeli olduğunu düşün. Sana ısmarladığı bir bardak çayın bedelini ödeyemeyecek haldeysen o çayı içme. Çünkü asıl bedeldir varlığı eşitleyen. Bedelin karşılanabilir olmasıdır. Ödemenin kimin tarafından yapıldığı değil.
Bedel en iyi geçmişe doğru okunur, anlaşılır, tartılabilir. Bir bakıma geçmiş, hafıza, asıl geçmiş zamanın hangi bedel karşılığında yaşandığını da gösterir. İnsanların kazandıkları, kaybettikleri, hayalleri, mutsuzlukları bu değer çarpanında karşılık bulur.
Her şeyin bir bedeli vardır.Ve her bedel günü gelince ödenir.
Bedel Ödemeye Hazır mısınız?
Kadın gece uyanıyor ve kocasının yatakta olmadığını görüyor. Üzerine sabahlığını atıp, aşağıya iniyor. Kocası mutfakta oturmuş, önünde bir fincan kahve, derin düşüncelere dalmış görünüyor.
Gözlerinden süzülen iki damla gözyaşını elinin tersi ile silerken, kahvesinden de bir yudum alıyor.
– Hayırdır, gecenin bu saati aşkım? Nedir derdin? Diyor kadın.
Adam, kahvenin üzerinden ona bakarken;
– Hatırlar mısın aşkım, çıkmaya başladığımızda sen henüz 16 yaşındaydın! Ne kadar duygusal, ne kadar şevkat ve sevgi doluydun!
Kadının gözleri doldu;
– Evet tabii ki hatırlıyorum.
Kocasının sözleri gırtlağında düğümleniyordu;
– Hani arabanın arka koltuğunda babana basılmıştık!!
Adam devam etti;
– Ve silahı kafama dayayıp, ‘Ya kızımı alırsın, ya da 20 yıl hapislerde çürürsün!!’ dediğini.
Yumuşacık bir sesle ‘Hımmm’ dedi kadın..
Adam yanağından bir gözyaşı daha silip, sözlerine devam etti;
– Bugün çıkıyor olacaktım!!!!!!!!!!!
Aslında sıradan bir fıkra gibi geliyor insana, ama üzerinde biraz düşünürsek olayın ne kadar acı olduğunu farkına varırız. Yanlış aldığımız bir kararın bedelini hayatımızla ödemek zorunda kalabiliriz. Bir anlık zevk uğruna ya da masumane bir deneyim yüzünden hayatımız kararabilir.Hayatın her alanında iyi ve kötü deneyimlerimizin mutlaka bir bedeli var. Eğer bedelini ödemeye hazırsak problem değil. Ama ‘Bir şey olmaz’ diye geçiştirmenin bedeli çok ağır olabilir, hatta fıkrada olduğu gibi 20 yıl mutsuz bir hayat sürebiliriz.Peki hiç hata yapmayacak mıyız? Yapacağız tabii ama bedeli bu kadar ağır olmamalı.
İnsanları bir arada tutan sadece sevgi değildir…Sırlar, ve bu sırları saklamak için ödenen bedellerdir.
Her insan, kendi olması karşılığında topluma bir bedel öder. Az ya da çok, ama mutlaka bir bedel. Kimse bedelsiz kendi olamaz. Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır.
Önemli olan her şeye rağmen yaşamak değil, onurlu yaşamaktır. İnsan için hayattan daha değerli şeyler vardır. Gerektiğinde insan bu değerler için canını ve malını seve seve verir.Yaşamaktan daha değerli şeyler olmasaydı insan hiçbir şey için ölümü asla göze alamazdı.
Bir insan düşün, bedel ödemenin faydasından habersiz.Bir insan düşün, bedel ödemeyi zayıflık zanneden ve yanılan.Sonra insanlar düşün,gerçekle sahteyi ayırt edebilen.İnsanlar düşün duyduğunu bildiği zannetmeyen.Bedel ödedikçe güçlenen güçlendikçe merhamet edebilen.Gerçek mutluluğun üretmekte olduğunu fark edebilmiş…İnsanlar düşün insan olabilmenin sorumluluğunu üstlenebilmiş…
Hayat eğer bir labirent ise yanlış yola sapmamak imkansız bizler için.Her ne kadar yaradan tarafından hatasız olarak lanse edilerek yaratılsak da , hataları yine biz yaparız.Her hata telafi edilir , bir bedel ödedikçe.Zaten bedel hata ile doğru orantılıdır.Şöyle ki ; hata büyüdükçe can yakar , yara açar , ders verir.Ödediği bedeli unutmayan veyahut yapacağı hata karşısında ne bedel ödeyeceğini bilen er kimse oyunu kazanır.Hayat oyununun kuralı bedeldir.
Değer taşıyan tek bir hikaye vardır, o da bedelini sizin ödediğinizdir.
Bedelini ödeyenler, başını eğerek bedel kabul edenlerden her zaman daha üstün olacaklardır.
Yaşamda kendin olarak ödeyeceğin hiçbir bedel, kopya bir hayatı yaşarken ödeyeceğin bedelden daha ağır olmayacak.
Aret Vartanyan
İlham Kaynağı
Ufuk Bozkır,Zaman