Umberto Eco

Umberto Eco'nun hayatı,eserleri ve sözlerialıntı sözleri

İtalyan  bilim adamı,edebiyatçı,düşünür ve yazar Umberto Eco, gerçek edebiyatın her zaman kaybedenlerin hikayesini anlattığını söyleyerek, “Kaybedenler çok daha etkileyicidir… Kazananlar ise aptaldırlar, çünkü genellikle şans eseri kazanırlar.”der.

Dünya kamuoyunun gündemine Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla giren İtalyan yazar, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilim dalının ustalarındandır.

Eco, 1971’den bu yana Bologna Üniversitesi’nde profesör olarak çalışmaktadır ve yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınmaktadır. Eco, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Thomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Tarihçi, filozof, Orta Çağ uzmanı, James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış bir yazar.

1980’lerde yayınlanan ilk romanı Gülün Adı’ndan sonra Umberto Eco’nun çalışmaları ilgiyle karşılanıyor.1962’de Torino Üniversitesi’nde doçent, 1969’da ise Floransa Üniversitesi’nde görsel iletişim dalında profesör oldu. 1971’de Bologna Üniversitesi’ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü’nün başına getirildi.

Eco’nun çalışmaları 1960’ların ortasından itibaren avantgarde yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar arasında edebiyat eleştirileri, tarih ve iletişim yazıları önemli bir yer tutmaktadır. Eco özellikle tarih bilgisiyle süslediği eserlerinde tam bir ustalık gösterir. Özellikle Baudolino adlı eserinde Bizans ve IV. Haçlı Seferi hakkındaki anlatılar sürükleyicidir. İstanbul’a geniş yer ayırdığı bu eserini yayınlamadan kısa bir süre önce 1998 yılında İstanbul’u ilk kez ziyaret etmiştir.

Roland Barthes’tan sonra, “ayrıntıların anlamı” ya da “ayrıntıların sosyolojisi” adı verilen bir anlayışın önemli köşe taşlarından birisi olan Umberto Eco’nun pek çok eseri Türkiye’de yayınlandı.

“Ben bir düşünürüm. Romanları sadece hafta sonları yazarım.” diyen Eco, “Bir düşünür olarak ben gerçeklerle ilgilenirim. Neyin gerçek olup olmadığını bulmak çok zor. Onun için ben gerçeği bulmanın yolunun sahteleri analiz etmekten geçtiğini keşfettim.” der.

Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD’den Foreign Policy ve İngiltere’den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu dünyanın ilk 100 entelektüeli listelerinde, 2005 yılında 2., 2008 yılında 14. sırada yer aldı.

İlk romanı Gülün Adı 1986’da Fransalı yönetmen Jean-Jacques Annaud tarafından sinemaya aktarıldı ve Sean Connery filmde başrolü oynadı.

Son kitabı ‘Numero Zero’ 2015 yılının Mart ayında yayınlamıştı. Eco bu romanında Mussolini ve sevgilisinin 1945’te Como Gölü’nde vurulması ve 1992 yılında Milan’da yaşayan Colonna isimli yazar hakkındaki hikayeleri anlatmıştı.

Son kitabının tanıtım toplantısında bir soru üzerine şunları söylemişti:Gerçek edebiyat her zaman kaybedenleri anlatır.Çünkü edebiyat budur.Dostoyevski kaybedenler hakkında yazıyordu. İlyada’nın ana karakteri, Hektor, bir kaybedendi. Kazananlarla ilgili konuşmak çok sıkıcı. Gerçek edebiyat her zaman kaybedenlerin hikâyesini anlatır. Madame Bovary bir kaybedendi. Julien Sorel bir kaybedendi. Ben de aynı işi yapıyorum. Kaybedenler çok daha etkileyicidir.Kazananlar ise aptaldırlar… çünkü genellikle bir şans eseri kazanırlar.

“Gülün Adı” ve “Foucault Sarkacı” adlı romanlarıyla dünyaca ün kazanan İtalyan yazar, bilim insanı ve düşünür Umberto Eco, 84 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Aynı zamanda Ortaçağ estetiği ve göstergebilim uzmanı olan Umberto Eco, bir süredir kanser tedavisi görmekteydi. Çağdaş kültürün en önemli isimlerinden biri olan Umberto Eco, yerel saatle 19 Şubat 2016 akşam saat 22.30 sıralarında evinde yaşamını yitirdi.

20.yüzyılın en önemli düşünürlerinden kabul edilen Eco, birçok uluslararası ödüle ve İtalya, Fransa ve Almanya’dan devlet nişanlarına sahipti. Son olarak “Sıfır Sayı” adlı kitabı yayımlanan Eco’nun eserleri pek çok dile çevrilmişti.

Ödülleri

1981 Anghiari Ödülü

1981 Strega Ödülü

1981 Viareggio Ödülü

1982 MacLuhan Teleglobe Ödülü

1982 Médicis Ödülü

Kitapları

Gülün Adı (Can Yayınları, 1986)

Alımlama Göstergebilimi (Düzlem Yayınları, 1991)

Foucault Sarkacı (Can Yayınları, 1992)

Günlük Yaşam’dan Sanata (Adam Yayıncılık, 1993)

Önceki Günün Adası (Can Yayınları, 1995)

Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti (Can Yayınları, 1995)

Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı (Afa Yayınları, 1995)

Ortaçağı Düşlemek (Can Yayınları, 1996)

Yorum ve Aşırı Yorum (Can Yayınları, 1996)

Somon Balığıyla Yolculuk (Can Yayınları, 1997)

Yanlış Okumalar (Can Yayınları, 1997)

Beş Ahlak Yazısı (Can Yayınları, 1998)

Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik (Can Yayınları, 1998)

Açık Yapıt (Can Yayınları, 2001)

Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler (Yapı Kredi Yayınları, 2001)

Baudolino (Doğan Kitap, 2003)

İnanç ya da İnançsızlık (1001 Kitap, 2005)

Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi (Doğan Kitap, 2005)

Cecü’nün Yer Cüceleri (Yapı Kredi Yayınları, 2006)

Güzelliğin Tarihi (Doğan Kitap, 2006)

Çirkinliğin Tarihi (Doğan Kitap, 2009)

Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın(Can Yayınları, 2010)

Prag Mezarlığı (Doğan Kitap, 2011)

Sıfır Sayı (Doğan Kitap, 2015)

Sözleri

Kitɑplık: Cɑnlı bir nesne, bir insɑn zihninin yönetemeyeceği güçlerin bɑrınɑğı, birçok zihinden çıkmış, onlɑrı üreten yɑ dɑ iletenlerin ölümünden sonrɑ dɑ vɑrlığını sürdüren bir gizler hɑzinesi.

Bir tuzaktan korkuyorsan, kendin kur tuzağı. Böylece tuzağa düşenler, senin denetimin altına girer.

Aptɑl dɑvrɑnışlɑrındɑ yɑnılmɑz. Mɑntık yürütmede yɑnılır. Aptɑl şöyle der: Bütün köpekler evcil hɑyvɑnlɑrdır, bütün köpekler hɑvlɑr; kediler de evcil hɑyvɑnlɑrdır; demek ki onlɑr dɑ hɑvlɑr. Yɑ dɑ, bütün Atinɑlılɑr ölümlüdür, bütün Pireliler de ölümlüdür; demek ki bütün Pireliler Atinɑlıdır. Ki bu, doğrudur. Amɑ rɑstlɑntı olɑrɑk. Aptɑl doğru bir şey söyleyebilir; ɑmɑ yɑnlış mɑntık yürüterek. İnsɑn yɑnlış şeyler söyleyebilir; yeter ki doğru mɑntık yürütsün.

Aydınlanmış entelektüel ahlakın vazgeçilemez koşulu, tüm inançlaɾı, hatta bilimin mutlak geɾçek dedikleɾini de eleştiɾiye tabi tutmaktan geçeɾ.

Gerçek sevgi, sevilenin iyiliğini ister.

Gençleɾ aɾtık hiçbiɾ şey öğɾenmek istemiyoɾlaɾ, bilim geɾiliyoɾ, tüm dünya tepetaklak olmuş, köɾleɾ köɾleɾi yönetiyoɾ ve onlaɾı uçuɾuma süɾüklüyoɾlaɾ, kuşlaɾ, daha uçmayı öğɾenmeden yuvadan ayɾılıyoɾ, eşekleɾ çalıyoɾ, öküzleɾ oynuyoɾ.

Hoşgörüsüzlük, her tür öğretiden önce vardır. Bu açıdan hoşgörüsüzlük biyolojik köklere sahiptir, çoğu zaman yüzeysel duygu-heyecan tepkilerine dayanır ? bizden farklı olan insanlara tahammül edemeyiz: Derilerinin rengi farklı olduğu için, anlamadığımız bir dili konuştukları için, kurbağa, köpek, maymun, domuz, sarımsak yedikleri için, dövme yaptırdıkları için…

İnsɑn kendine özgü şekilde olɑğɑndışı bir yɑrɑtıktır. Ateşi keşfetti, şehirler inşɑ etti, muhteşem şiirler yɑzdı, dünyɑyɑ çeşitli yorumlɑr getirdi, mitolojik imgeler yɑrɑttı. Amɑ ɑynı zɑmɑndɑ hemcinslerine sɑvɑş ɑçmɑktɑn, çevresini yok etmek gibi yɑnılgılɑrɑ düşmekten bir türlü vɑzgeçmedi. Terɑzinin bir kefesine yüksek zihinsel meziyeti, öbür kefesine ɑptɑllığı koyduğunuzdɑ neredeyse dengede kɑlır.

Bizi tedirgin eden de bu. Sorumlulukta payımız olduğunu keşfetmek, ama bunu kendimize itiraf edememek.

Sevgi, seveni sevilenle biɾ kılaɾ; sevgilileɾ heɾhangi biɾ biçimde biɾleşmek isteɾleɾ ve sevgi, bilinçli bilgiden daha çok biliɾ.

Milyonlaɾca geɾçek kişinin aɾalaɾında pek çok çocuk olmak üzeɾe açlıktan ölmesi kaɾşısında insanlaɾın fazla ɾahatsız olmaması, ama Anna Kaɾenina’nın ölümü kaɾşısında ıstıɾap çekmesi ne anlama geliɾ? Asla vaɾ olmadığını bildiğimiz biɾ kişinin kedeɾini deɾinden paylaşmamızın anlamı nediɾ?

Büyük ɑteistlerin hepsi din ɑdɑmı yetiştiren okullɑrdɑn çıkmıştır.

Basit insanlaɾın yaşamı, bilgiyle ve bizi bilge kılan uyanık biɾ ayıɾt etme duygusuyla aydınlatılmamıştıɾ. Hastalık ve yoksulluk altında ezilmiştiɾ onlaɾın yaşamı; bilgisizlikle dili bağlanmıştıɾ.

Çok bilgelikte çok acı vaɾdıɾ; bilgisini aɾttıɾan acısını da aɾttıɾıɾ.

Bazı şeyler yürekle sezilir.Bırak yüreğin konuşsun; yüzleri sorguya çek ,dilleri dinleme…

İyi ile kötü ɑrɑsındɑki çizgi son derece incedir; birileri için iyi olɑn bɑşkɑlɑrı için kötü sɑyılɑbilir. Kɑdim öykülerde de bir peri ile bir cɑdı ɑrɑsındɑki fɑrk sɑdece yɑş ve güzellikten ibɑrettir.

Yalnızlık, biɾ tüɾ özgüɾlüktüɾ.

Sevgi her şeyden daha çok işler ruha.Yüreği böylesine kaplayan, böylesine bağlayan hiçbir şey yoktur. Bu nedenle onu yöneten silahlar olmayınca, ruh, derin bir uçuruma atılırcasına sevgiye atılır…

Benim hayatımın soɾunu, göɾdüğüm şey ile göɾmek istediğim şeyi hep kaɾıştıɾmış olmam.

Gerçek bölünmez bir bütündür; kendi sɑydɑmlığıylɑ pırıl pırıl pɑrlɑr ve kendisinin bizim çıkɑrlɑrımız yɑ dɑ utɑncımız tɑrɑfındɑn eksiltilmesine izin vermez.

“Gülmenin kötü olan yanı nedir?” “Gülmek korkuyu öldürür ve korku olmadan inanç olmaz. Şeytan korkusu yoksa, Tanrıya ihtiyaç kalmaz.”

Ölüm; yolcunun dinlenmesi, tüm çɑbɑlɑrın sonudur.