Bu sayfada en komik 20 Kayserili Fıkrasını sizler için hazırladık.Sıralama ve hangisi en komik kişiye göre değişir.Listeye eklenmesini istediğiniz komik fıkralar için yorumlar bölümünü kullanabilirsiniz.
1.Kayserili Genç
Kayserili bir genç yeni işe başlamış.
1 aylık çalışma sürecinin sonunda ilk maaşını almak için bankamatiğe gittiğinde anlaştıkları maaşın 250 TL üzerinde bir ücret yatırıldığını görmüş.
Hiç sesini çıkartmadan, sevinerek maaşı çekmiş.
Aradan bir ay daha geçmiş.
Tekrar maaşını çekmeye gitmiş, bakmış bu seferde 100 TL eksik yatmış.
Hemen muhasebeye gidip itiraz etmiş:
– “Neden maaşım eksik yattı” diye sormuş.
Bunun üzerine muhasebeci:
– “Neden geçen ay 250 TL fazla para yatırdığımızda itiraz etmediniz de şimdi eksik yatınca itiraz ediyorsunuz?” diye sormuş.
Adam sakince cevap vermiş:
– “Prensibimdir… ilk hatayı her zaman affederim”
2.Kayserili ve Padişah
Bir padişah ”Kim beni söylediği yalana inandırabilirse ona bir küp dolusu altın hediye edeceğim.” demiş.
İlanı duyan en usta sahtekarlar ve yalancılar hemen saraya koşmuş ve başlamışlar yalanlarını sıralamaya.
1.Sahtekar:
-Bir kuş kocaman aslanı kaptığı gibi yuvasına götürdü.
Padişah:
-Yalan bunun neresinde ? Bahsettiğin kuş eğer bir kartalsa ve aslan da yavruysa yakaladığı avını yuvasına rahatlıkla götürebilir.
2.Sahtekar:
Ülkenin birinde bir eşek kral oldu.
Padişah:
Eğer o ülkede kral pencereden eğilmiş ve başındaki tacı düşürmüşse ve pencerenin hemen altında da bir eşek varsa taç kralın kafasından düştüğünde, eşeğin kafasına gelmiş olabilir. Taç kimin kafasındaysa kral da ”o”dur.
3.Sahtekar:
-Sultanım, ben bir ok attım gökyüzüne. Ok altı ay sonra yere düştü.
Padişah:
-Gökyüzüne attığın ok direkt yere düşmemiş, önce bir ağacın üzerine düşmüştür. Altı ay sonra da ağaçtan yere düşmüştür.
Böylece padişah kendisine söylenen her yalan için bir bahane bularak söylenen hiçbir şeyin yalan olduğunu kabul etmemiş. Sahtekar yalancılar ne kadar uğraşsalar da padişaha söylediklerinin yalan olduğuna ikna edememişler.
Son sahtekar ise Kayseri’den gelmiş ve şöyle demiş:
Sultanım, babam beni sizin yanınıza gönderdi.
Dedi ki ” Git padişahın yanına var. Zamanında ona bir küp altın vermiştim. Söyle onu geri ödesin bir zahmet.”
Eğer söylediklerim doğruysa bir zahmet borcunuzu ödeyin sultanım. Eğer yalan söylüyorsam ödülümü alayım.
3.Kayserili baba ve oğlu
Kayserili oğlanın 100.000 TL’ye ihtiyacı vardır.
Babasından bu parayı nasıl alacağını düşünürken aklına bir çözüm gelir ve babasına:
– Babacım 800 bine ihtiyacım var. Verir misin? Der.
Kayserili Baba:
– Anlamadım! 500 bin mi dedin sen?
– Oğlum aklını mı şaştın? Ne yapacaksın sen 350 bini…
– 250 bin lira neyine yetmiyor senin der ve devam eder.
– Al bakalım sana 150 bin lira diyerek oğluna kasadan çıkarıp 100 bin lira verir…
Oğlu gülümseyerek:
– Babacım zaten benim 100 bin liraya ihtiyacım vardı..der.
Kayserili baba ise:
– Bizim uyanık geçinen oğlana da bak sen…
– Demek ki sana sahte paralardan çıkarıp vermeseydim kazıklayacaktın beni…
4.Paranın Faizi
Kayserili bir iş adamı tatilini geçirmek üzere bir köye gider. Burada cüzdanını düşürür.İçerisinde yüz milyon lira vardır.Bir zaman sonra cüzdanı bulan bir köylü Kayseriliye mektup yazar ve cüzdanını gelip almasını söyler. Kayserili gelir ve cüzdanı alır. İçini açıp parayı sayar ve alnını kırıştırır. Bunu gören köylü:
-Ne o? Yüz milyondan fazla mı para vardı? diye sorar.
Kayserili:
– Bu para iki aydır bende değil, bunun faizini kim verecek?
5.Kuru Ekmek
Kayserili çok cimri olan bir köylü yemek zamanı reçeli sofraya kapağı kapalı olarak getirir, çocuklarda ekmeklerini reçelin kavanozuna süre süre yermiş.
Daha sonra adam kavanozu alır ve dolaba kilitlermiş.
Köylü birgün tarlada çalışırken, reçelin dolapta kilitli kaldığı aklına gelmiş ve çocukları katıksız kalmasın diye öğle yemeği sırasında eve geri dönmüş. Bir de ne görsün… Çocuklar ekmeklerini dolaba sürüp öyle yiyorlar. Dayanamayarak söylenmiş:
-Yahu birgün de kuru ekmek yiyemez misiniz?
6.Yahudi ile Kayserili
Yahudi’nin biri Kayseri pazarına topal eşeğini satmaya gelir.
Yahudi, eşeğinin topal olduğunun anlaşılmaması için ayaklarına çivi çakar. Az sonra bir müşteri gelerek bu eşeği satın alacağını söyler.
Bizimki eşeğe bir bakar ki ayaklarına çivi çakılmış. Bu çivileri çıkarırsa hayvanın düzelebileceğini düşünmüş. Başlamışlar pazarlık yapmaya:
Yahudi:
–Kardeş sen nerelisin?
Müşteri:
–Kayseriliyim:
Yahudi hayatında ilk defa bu kadar saf bir Kayserili gördüğünden hayrete düşer. Pazarlıkta anlaşılır ve Yahudi eşeğini satar. Yahudi ertesi gün kahvehaneye gelerek:
–Ne olduğu Türk dostlarım! Bir de Kayseriliyim diye övünürdünüz. Topal eşeği size nasılda sattım?
Hemen, eşeği alan adamın arkadaşı haber vermeye gitmiş. Bu eşeğin doğuştan sakat olduğunu anlatmış.
Kayserili: “Vay anasını. Verdiğim para sahte olmasaydı bayağı kazıklanmıştım ha…“
7.Vefat İlanı
Kayserilinin eşi vefat etmiş ve ilan vermek için reklam ajansını aramış:
–“Emine öldü Allah rahmet eylesin” ilanı vermek istiyorum demiş.
Karşı taraf; amca bu çok kısa oldu üç kelime daha ekleyebilirsin, merak etme aynı ücrete demiş.
Kayserili ücretten emin olduktan sonra ekleme yaptırmış:
– “SATILIK TOYOTA VAR”
8. Erciyes Dağı`nın karı eriyince
Yıllarca Kayserililer ile Ermeniler birlikte yaşamışlardır. Birbirleriyle sıkı münasebetlerinin fazla olduğu yıllarda, bir Kayserili, Ermeni arkadaşından borç para ister. Ermeni arkadaşı ne zaman ödeyeceğini sorar. Kayserili:
-“Şu Erciyes Dağı`nın karı eriyince borcumu öderim.”
Ermeni, bir yıl bekler. Kayseriliden ses yoktur. Gider yanına ve alacağını ister. Kayserili, Erciyes`i gösterir ve daha üzerinde kar olduğunu söyler. Bir süre sonra ermeni, kayserilinin oyununa geldiğini anlar. Bunu içine sindiremez. Artık karar vermiştir ve o da bir başka kayseriliyi kandıracaktır. Gider bir arkadaşına ve borç ister. Kayserili ne zaman ödeyeceğini sorar ve o da aynı cevabı verir:
-” Erciyes`in karı eriyince”
“Pekiyi” der kayserili. Aradan bir yıl geçer ve kayserili hemşerim alacağını istemek için ermeniye gider. Ermeni vatandaşımız bu durumu beklediği için çok rahat bir tavırla Erciyes`i gösterir ve hâlâ karın erimediğini söyler. Kayserilinin de cevabı hazırdır:
-“O gördüğün kar, bu yılın karı. Geçen yılın karı çoktaaaan eridi”
Ermeni ne yapacağını şaşırır ve çaresiz borcunu öder.
9.Cehennem Satışı
Kayseri`li, Papa`nın cennetten yer sattığını işitince doğru Vatikan`a gitmiş. Papa`ya:
-Bazı Müslümanlar cehennemlik olduğu için demiş, Cehennemin tapusuyla anahtarını şimdiden almak istiyorum.
Uzun pazarlıklardan sonra istediği fermanı ve anahtarı elde etmiş. Bunun üzerine zengin Hristiyanlara yönelik bir reklam kampanyasına girişmiş:
-Cehennemin tapusu ve anahtarı bende. Cehenneme girmek istemeyenler, benden belge alabilirler. Cennet arsalarının yarı parasına… Kayseri`linin elindeki fermanı gören Hristiyanlar, cehenneme kabul edilmeyeceklerine ilişkin belge satın almaya başlamışlar. Cennet müşterileri azalınca, Papa Kayseriliyi çağırtmış:
-Al şu verdiğin parayı, ver cehennemin tapusuyla anahtarını! Kayseri`li:
-Ben cehennemi sattım, demiş. Geri almak için çok para gerekli.
-Ne kadar?
-Heybenin iki gözü dolusu altın. Papa, çaresizlik içinde ellerini iki yana açtıktan sonra buyruğu vermiş:
-Doldurun bu Kayseri`linin heybesini altınla!
10.Çiftçi
İki tane çiftçi, biri Adanalı, diğeri Kayserili, sohbet ederken, tabi haliyle zenginlikleriyle övünecekler…
Adanalı başlamış :
-Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyo biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoz…
Kayserili de demiş ki :
-Yav bizim de vardı öyle bir arabamız ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık…
11.Kayserili ve Terzi
Kayserili Ali`ye babası hayat dersi veriyormuş:
-Oğlum senden ne kadar isterlerse istesinler yarısından fazla verme.
Ali birgün terziye takım elbise diktirmiş.
Kayserili sormuş borcum nedir?
Terzi cevap vermiş 6 milyon
Kayserili mümkün değil 3 milyon demiş.
Terzi kurtarmaz 4 milyon demiş.
Kayserili mümkün değil 2 milyondan fazla vermem demiş.
Terzi lanet olsun tamam demiş.
Bu sefer Kayserili 1 milyondan fazla vermem demiş.
Terzi sinirlenmiş para falan istemiyorum al elbiseni defol demiş.
Kayserili bir takım elbise daha dikmezsen şurdan şuraya gitmem demiş.
12.Kayserili ve Kıbrıslı Rum
Kayserili birisi Kıbrıs’a göç etmiş.Orada Rum komşuları da varmış.Ancak Rum komşuları bizim Kayserilinin tarlasını yol olarak kullanıyorlarmış.Kayserili bu işe çok kızmış ve tarlaya şöyle bir ilan asmış:” Bu tarladan geçenleri döverim.”
Birgün bir Rum eşeği ile geçiyormuş.
Kayserili çevirmiş:-Sen bu ilanı görmedin mi?
Rum demiş gördüm.
Başlamış Kayserili eşeği dövmeye.
Rum demiş ki:-Ya sen salak mısın ,niye eşeği dövüyorsun?
Kayserili:- Önce seni dövmeye başlarsam eşek sıranın kendisine geleceğini anlar ve kaçar. Ben bu yüzden önce eşekten başladım.
13.Siyah Sütyen ve Kayserili
Kayserili, siyah sutyen almak için girmiş musevinin dükkanına. Paranın kokusunu alan musevi, az kaldığını iddia ederek, tanesini 40 dan vermiş. Kayserili, 6 tane alıp, birkaç gün sonra tekrar dönmüş, bu sefer 2 düzine istemiş.. Bu sefer musevi tanesini 50 den satmış.
Aradan 1 ay geçmiş, gittikçe mal bulamayacağını sanan Kayserili, geri kalanı 75 den kapatmış.
Sonunda musevi merak edip, bu kadar sutyeni ne yaptığını sormuş ona!
Kayserili cevap vermiş, hiç Vallah ben ikiye kesiyor, minik takkeler yapıyor, sonra da bunları musevilere tanesi 100 den satıyorum demiş….
14.Kayserili ve Yahudi
Bir tarihte Kayseri’ye Moiz adında bir Yahudi gelmiş.Ticaret yapmak için Kapalıçarşı’da bir dükkân tutmuş.
Mekân komşularına sormuş; ‘Bu çarşıda en çok kimden çekinmeliyim?’
Birkaç dükkân ötesini gösterip, ‘Bak, orada bir Ahmet Ağa var, onun yanına desturla yanaş’ demişler.
Moiz gitmiş Ahmet Ağa’nın yanına. Dükkân bomboş:
– Ne iş yaparsın Ahmet Ağa?
– Her şeyi alıp satarım.
– O da ne demek?
– Mesela, kabul edersen senin dişlerini satın alırım.
– Olur mu öyle şey?
– Neden olmasın? Dişlerine 10 altın veririm. Ömrünün sonuna kadar ağzında kalsın, öldükten sonra benim olsun.
Moiz içinden ‘Bu saf adama mı kurnaz diyorlar’ diye gülmüş ve ‘Kabul, ver 10 altını’ demiş.
Aradan birkaç gün geçmiş. Ahmet Ağa yanında iki-üç kişiyle Moiz’in dükkânına gelmiş: ‘Dişlerine müşteri çıktı. Malı görmek istiyorlar! Aç ağzını!’
Moiz, ‘Hani dişlerim ölünceye kadar benimdi’ diye kızmış. Ahmet Ağa, ‘Canım ölümünden sonra teslim etmek üzere satacağım’ demiş. Müşteriler Moiz’in dişlerine 12 altın vermişler, Ahmet Ağa az bulup reddetmiş.
Ertesi gün Ahmet Ağa bir başka müşteri grubuyla yine Moiz’in dükkânına damlamış. Yine dişleri muayene, yine pazarlık, müşteriler 15 altına çıkmış, Ahmet Ağa yine reddetmiş. Üçüncü gün başka müşteri, dördüncü, beşinci gün…
Sonunda Moiz patlamış: ‘Beni hayvan pazarında dişleri kontrol edilen eşek durumuna düşürdün. Al şu 10 altınını!’
Ahmet Ağa gülmüş: ‘Olur mu? Bu dişler 20 altını gördü. 30’dan aşağısına geri vermem.’
Moiz çaresiz; her gün ağzını kontrol ettirmektense 30 altın vermeyi tercih etmiş.
Ahmet Ağa gülmüş: ‘Gördün mü? Ben sana her şeyi alıp satarım dediğimde inanmamıştın!
15.Arkadaşın adresini verin yeter
Meleklerden biri öbür dünyada bir Kayserili ve bir Yahudiyi karşısına çağırarak:
– Bakın, buradaki davranışlarınız hoşumuza gitti, sizi tekrar dünyaya göndereceğiz.
Hatta size bir de dilekte bulunma hakkını tanıyoruz.Ne istiyorsunuz, söyleyin bakalım? Yahudi hemen atılmış:
– Bana bol para ihsan edin.
Melek:
– Tamam, demiş. Sen ne istiyorsun?Kayserili cevap vermiş:
– Ben mi? Bir şey istemem. Sadece şu arkadaşın adresini verin yeter!
16.Taksimetre
Taksinin yokuşta frenleri patlamış,müthiş bir hızla asağıya iniyor.Kayserili müsteri bağırmış;
-Durdur su arabayi!..
Şoför panik içinde haykırmış;
-Durduramıyorum!..
-O zaman taksimetreyi durdur hiç değilse.
17.Pazarlık
Küçük Kayseriliye hocası sormuş:
-Altı kere altı?
-Otuz dokuz.
-Otur, sıfır.
Arkadaşı sorar:
-Bildiğin halde neden otuz dokuz dedin?
-Pazarlık edecektim, anlamadı…
18.Cennetin Anahtarı
Kayserilinin biri ilahiyat okumak için Mısır’a EL-Ezher üniversitesine gitmiş. Yedi senelik okulu memleketine hasret kaldığı için altı sene sonra bırakmak istemiş.Hocası buna üzülmüş ve ona demiş ki:
-Oğlum gel bir sene daha oku da İslam’da siyaseti öğren.
Yok bizim Kayserili ısrar etmiş, bana siyaset miyaset lazım değil demiş.
Kayserili köyüne geldikten sonra camiye gitmiş ve hocanın vaazını dinlemeye başlamış, duydukları öğrendiklerinin tam tersiymiş, hoca kâfirlerden dinsizlerden bahsediyormuş ki, bizim Kayserili ayağa kalkmış ve hocaya:
-Hocam anlattıklarınızın hepsi yanlış demiş.Bunun üzerine hoca:
-Aha kâfirin teki de bu demiş ve bütün cemaat bizim Kayserilinin üstüne yürümüş. Canını zor kurtaran Kayserili hemen Mısır’a geri dönüp başından geçenleri hocasına anlatıp son senesini okumuş ve tekrar köyüne dönmüş.
Yine Cami’ye girmiş ve ayni hocayı dinlemeye başlamış.Bir müddet sonra ayağa kalkmış ve:
-Hocam kusura bakmayın gecen sene çok büyük bir hata yaptım, Mısır’da hocamla konuştum, siz haklıymışsınız, hatta sizden bir kıl koparan cennete gidecekmiş deyince bütün cemaat ayağa kalkıp hocanın üstüne yürümüşler.
19.Tüccar Zekâsı
Kayserili Tuhafiyeci dükkânından geçimini sağlayabiliyor, bir köşede üç beş kuruş da biriktirebiliyordu. Günün birinde sağındaki dükkân boşaldı, derken orası da tuhafiyeci oldu. Sonra solunda bir tuhafiyeci daha… Rekabet başladı, işleri kötüye gitti.
Ama sonunda bir çözüm yolu buldu: Sağındaki komşusu, dükkânının üzerine, gerçek ucuzluk burada yazdırmıştı. Solundaki, en büyük tuhafiye mağazası, yazılı bir bez asmıştı.
Bizimki, ikisinin ortasına şu yazıyı koydurdu: Mağazaya buradan girilir.
20.Kayserili Garson
Bir gün adamın biri bir otele gitmiş. Otelde akşam yemeği yerken garson yanına yaklaşmış;
– Bir emriniz var mıdır diye sormuş. Garson o kadar güzel sormuş ki adamın dikkatini çekmiş, o anda adam sormuş garsona;
– Nerelisin?
Bizim garson hemen cevap vermiş;
– Kayseriliyim.
– Kaç senedir bu otelde çalışıyorsun?
Bizim kayserili hemen cevap vermiş;
– On senedir..
– On senedir bu otelde çalışıyorsun? Oteli hala üzerine geçiremedin mi?
Bizim kayserili derin bir nefes çekmiş;
– Aahh sorma dayı sorma… bu otelin sahibi de Kayserili de ondan geçiremedim demiş.