Bu sayfada hem düşündüren hem de güldüren Nasrettin Hoca Fıkralarını sizler için hazırladık. Komik fıkraları ve anektodlarıyla bilinen Nasrettin Hoca aynı zamanda felsefi kişiliği de olan bir bilgedir.
Evrensel ve zaman tanımaz fıkra ve hikayeleriyle Nasrettin hoca insan ilişkilerine yaptığı mizahi vurgularla yalnızca Türk değil dünya edebiyat tarihinin önemli bir figürü olup 1996-1997 yılları UNESCO tarafından Uluslararası Nasrettin Hoca yılı ilan edilmiştir.
Türk mizahının en önemli isimlerinden biri olan Nasrettin Hocanın en komik fıkralarını okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
Nasrettin Hoca Fıkraları
1.Testiyi kırmadan önce
Nasreddin Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken de ensesine bir tokat atıp :
– Testiyi kırma ha ! diye öğüt vermiş .
Bunu gören komşulardan biri :
– Yahu Hocam demiş, henüz testiyi kırmadan niye dövüyorsun yavrucağızı ?
Hoca cevap vermiş :
– Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be birader !
2.Cimri ve Nasrettin Hoca
Cimri ve de boş boğazın biri Hocaya:
-Ya Hoca demiş parayı neden bu kadar çok seviyorsun.
Hoca cevabını yapıştırmış.
-Senin gibilere muhtaç olmamak için…
3.Acemi Bülbül
Nasrettin Hoca bir gün komşusunun bahçesine girer. Bahçedeki armutları görünce dayanamaz. Bir tane yer, dayanamaz bir daha, bir daha derken armut ağacına çıkıverir. Başlar yemeye. Tam bu sırada bahçenin sahibi çıkagelir.
Hoca şaşkınlıkla başlar bülbül gibi ötmeye.
Bahçenin sahibi şaşkın şaşkın Hocanın olduğu ağacın yanına varıp:
– Ne yapıyorsun hoca burada diye bağırır.
Hoca sakince cevap verir:
– Ben bülbülüm, yuvam da burada.
Tekrar cırlak sesiyle ötmeye başlar.Bahçe sahibi öfkeyle:
– Bülbül böyle mi öter be adam diye bağırınca,
Hoca:
– Ben acemi bülbülüm. Ancak bu kadar ötüyorum.
4.Kimin içinin yandığı belli
Nasreddin Hoca’yı çok cimri komşularından birisi yemeğe çağırmış. Sofraya oturmuşlar. İki kişilik servis için ortaya dört adet zeytin, iki haşlanmış yumurta, bir tutam tuz, iki dilim ekmekle su getirmişler. Yemeğin üstüne bir kaşık bal ikram etmeyi düşünen ev sahibi her nasılsa bal çanağını sofranın altına koymuş.
Bunu gören Hoca, çanağı sofraya koyduğu gibi başlamış ekmeksiz atıştırmaya.
Ev sahibi bakmış ki balı tükeniyor:
– Aman Hocam ekmeksiz yersen için yanar.
Hoca aldırış etmeyip balı yemeye devam ederken seslenmiş:
– Kimin içinin yandığı belli.
5.Ateş Düştüğü Zaman
Nasreddin Hoca’nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş. Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş:
– Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.
Hoca hemen:
– Boğazına ateş düştüğü zaman, demiş.
6.9 akçe mi 10 akçe mi
Bir gün Nasreddin Hoca rüyasında bir adamla konuşuyormuş, adam 9 akçe diyormuş. Nasreddin Hoca da 10 akçe diyormuş.
Nasreddin hoca rüyadan uyanmış ellerinde hiç akçe yok.
Geri uykuya dalmış ve adama demiş tamam 9 akçe olsun.
7.Ben uyuyorum
Bir gün Nasreddin Hoca şehre gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış. Gece yarısı arkadaşı sormuş:
– Hocam, uyudunuz mu?
– Buyurun birşey mi var?
– Biraz borç para isteyecektim.
Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp:
– Ben uyuyorum! Demiş
8.Şakadan hoşlanmam!
Nasrettin Hoca pazarda dalgın yürüyormuş. Etrafındaki esnafları seyrediyormuş. Bu sırada ensesine bir tokat geliyor. Hoca tökezlemiş bir kaç adım sendelemiş neyse toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını dönmüş.
Bir bakmış ki hocanın 2 katı hayvan gibi bir adam. Hoca durmuş bir yutkunmuş önce, sonra:
– Bana sen mi vurdun? demiş adama.
Adam:
– Ben vurdum lan ne olacak demiş.
Hoca:
– Şakadan mı vurdun, ciddiden mi? demiş
Adam:
– Ciddi vurdum napacan?!
Hoca:
– Aman aman, öyle olsun, Çünkü şakadan hiç hoşlanmam da!!!
9.Dünyanın Merkezi Neresi
Bir gün köyün gençleri Hocayı sınavdan geçirmeye karar vermişler. Köyün alanında toplanıp Hoca’nın yolunu beklemişler. Biraz sonra Hoca çıkmış karşılarına. İçlerinden bilgi bakımından kendine güvenen biri:
– Hocam sana bir soru soracağım. Bakalım bilecek misin?
Hoca da sor bakalım demiş.
Delikanlı sormuş;
– Dünya’nın merkezi neresidir?
Hoca anında yanıtlamış;
– Ayağımın bastığı yerin altındadır. Çocuklar ne diyeceklerini bilemeden dağılmışlar.
10.Aklın Varsa Göle Koş
Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine götürürken acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı? diye düşünür ve şeytana uyarak çakmağını çakar ve alevi çalı çırpıya dokundurur.
Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev alır.Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlar.Anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmağa başlar.
Hoca da arkasından olanca gücüyle bağırır :
-Aklın varsa göle koş!
11.Nasrettin Hoca’ nın Mezar İsteği
Hoca ölüm döşeğindedir.Evlatlarını toplar ve derki:
-Yavrum,sizden ben öldüğümde bir şey yapmanızı istiyorum.
Onlar da:
Buyur babacığım.
Hoca: Ben ölünce mezarımı eski harabe bir yere yapın ve gömerken de üzerime kapayacağınız tahtaları eski ve çürük koyun kefenimi de yırtık sarın der.
Çocukları da neden böyle bir şey istediğini sorunca.
Hoca: Kabir melekleri geldiğinde benim sorgum yapıldı der ve azaptan kurtarırım.
12.Allahın Rahmeti
Yağmurlu bir günde Nasrettin Hoca pencereden dışarı bakarken komşusunun koşa koşa yağmurdan kaçtığını görür ve pencereyi açar :
-Hey Ahmet Efendi, bir de hacı olacaksın rahmetten kaçılır mı?
Zavallı adam eli mahkum sırılsıklam olur. Ertesi gün hocanın komşusu hocayı yağmurdan kaçarken görür ve hocaya bir ders vermek ister :
-Hoca Hoca dün bana diyordun bugün sen neden rahmetten kaçıyorsun.
Hoca hiç durmadan yoluna devam eder ve komşusuna şöyle der :
-Ben rahmetten kaçmıyorum sadece Allahın rahmetine basmamak için çabalıyorum.
13.Çorba
Hoca’nın canı şöyle bir tarhana çorbası çekmiş.
Başlamış ağzı sulana sulana hayal kurmaya.O sırada kapı çalınmış ve komşunun oğlu:
– Hocam,annem hasta,bir tas çorba istiyor,demiş.
Hoca,söylenmiş kendi kendine:
– Hey Allah’ım,bizim komşular hayalin bile kokusunu bile alıyor!
14.Söyle Bari!
Hoca ormana gitmiş.
Oturmuş bir dalın üstüne, başlamış kesmeye.
Aşağıdan geçen bir yolcu Hoca’ya seslenmiş :
– Be adam! İnsan oturduğu dalı keser mi ?
Şimdi düşeceksin.
Hoca adama aldırmamış; işine devam etmiş.
Az sonra dal kırılmış. Hoca, cumburlop düşmüş.
Düştüğü yerden perişan seslenmiş:
– Düşeceğimi bildin ne zaman öleceğimi de söyle bari.
15.Sıkarken Öldü
Nasrettin hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş.
Yoldan geçen arkadaşı hocaya:
-Hocam kediyi yıkama ölür demiş.
Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış. Arkadaşı dönüşte hocayı tekrar yolun kenarında görmüş. Kedi ölmüş.Adam:
-Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedim mi? demiş.
Hoca:
-Ben kediyi yıkarken ölmedi ki sıkarken öldü demiş.
16.Hocanın İşi
Nasrettin Hoca bir gün pazarda 10 akçeye aldığı 10 odunu,9 akçeye satıyormuş.
Etraftan sormuşlar: “Hocam bu ne iştir hiç böyle ticaret olur mu?”
Hoca gayet sakin cevaplamış:“Olsun. Önemli olan işi nasıl yaptığın değil,insanların seni iş yaparken görmesidir.”
17.Mevsimlerden Yakınanlara
Bir toplulukta soğuklardan yakınanlar olmuş. İçlerinden biri:
– Şu insanoğlu haline şükretmesini hiç bilmez; kışın soğuktan, yazın sıcaktan yakınırlar demiş.
Konuşmaya kulak misafiri olan Hoca :
– Öyle deme bre cahil, bak bahara kimsenin bir şey dediği var mı?
18.Aklını Kaybetmiş
Hoca, uzun bir süre Bursa’da kalıp Akşehir’e dönerken, yolda konu komşu:
– Ah Hocam, karın aklını kaybetti, demişler.
Hoca, hiç oralı olmamış. Ah, vah bile dememiş.
Bu sefer:
– Hocam, anlamadın herhalde, diye, şaşırmışlar.
Nasreddin Hoca:
– Anladım, anladım da. Anlamadığım; zaten yoktu ki olmayan bir şeyi nasıl kaybetti!
19.Hamam bahşişi
Hoca bir gün hamama gider. Hamamcılar onunla hiç ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir havlu verirler. Hoca sesini çıkarmaz. Hamamdan çıkarken uzatılan aynaya yüklüce bir bahşiş bırakır.
Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır.
-Efendi gösterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?
– Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi.Geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik !
20.Farz
Nasrettin Hocanın evine üç tane misafir gelmiş ve üçü de birbirinden oburmuş. Hoca ne yemek getirirse getirsin sünnettir deyip silip süpürmüşler.
O sırada hocanın oğlu içeri girmiş. Misafirler “aman ne güzel çocuk bu çocuğun adı nedir?” diye sormuşlar.
Nasrettin Hoca çocuğun ismine “Farz’dır” demiş.
Misafirler “aaa bu nasıl bir isim daha önce hiç böyle bir isim duymamıştık” demişler.
Nasrettin Hoca da “yaa sünnet diyeyim de onu da yiyin değil mi” demiş.
21.Ya üstünde ben olsaydım?
Bir gün Nasrettin Hoca eşeğini kaybetmiş. Allah’a şükrederek eşeği arıyormuş.Onu gören biri yapıyorsun diye sormuş.
Hoca:
-Eşeğimi arıyorum, demiş.
Adam:
-Peki neden Allaha şükredip duruyorsun?
Hoca:
-Ya üstünde ben olsaydım!
22.Bulmanın keyfi
Nasreddin Hoca kasabanın pazarına gitmiş. Eşeğini bir yere bağlamış. Alış veriş yapmış. Döndüğünde eşeğini bağladığı yerde bulamamış. Hemen bir tellal tutmuş. Şöyle bağırtmağa başlamış :
– Eşeğimi kim bulup getirirse, Semeriyle, yularıyla ve üstündeki her şeyle beraber eşeğimi ona vereceğim.
– Hoca efendi eşeği bulana verecek olduktan sonra ne diye arıyorsun ?
– Kaybolan şeyi bulmanın keyfini bilmezsiniz siz!
-Eşeği bulup getirene mükâfat olarak o eşek yeter.
23.Birinin anası ağlayacak
Hoca’nın oğullarından biri yakın köylerin birinde çömlekçilik yapıyormuş. Bir gün Hoca yanına gidince:
– Baba, bütün paramı şu çömleklere yatırdım.Hava güneşli olur da zamanında hepsi kurursa zengin olacağım. Ama yağışlı olursa anam ağlayacak!
Hoca oradan ayrılıp başka bir köyde oturan büyük oğluna uğramış.Oğlu :
– Baba, varım yoğum şu tarlada, zamanında rahmet yağarsa zengin oldum gitti. Kuraklık olursa anam ağlayacak.
Hoca eve canı sıkkın dönmüş.Karısı :
– Hayrola efendi, yüzün neden asık demiş.
– Benimki bir şey değil demiş Hoca:
Asıl sen kendi halini düşün. Yağmur yağsa da yağmasa da bizim oğlanlardan birinin anası ağlayacak.
24.Kim Daha Büyük
Hoca’ya:
– Efendi demişler, “padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi ?”
– Çiftçi büyük elbet demiş Hoca ve eklemiş; “Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse padişah acından ölür.”
25.Su dediğin böyle olur
Nasreddin Hoca bir yaz günü yolculuk ederken, öğle vaktine doğru bir hayli susar. İlerde bir göl görür. Şöyle kana kana su içmeyi düşünerek gölün kenarına gelir, avucunu doldurur, hızla bir kaç yudum
yutar; amma midesi bulanır, tükürmeye çalışır. İlk defa karşılaştığı bir su olan Acıgöl’ün sodyum sülfatlı suyu midesini berbat etmiştir.
Hoca civarda aranırken küçük bir su kaynağına rastlar. Suyun tatlı su olduğunu anlayınca, önce ağzını iyice çalkalar, sonra da kana kana su içer, eşeğini de sular.
Şakır şakır dalgalanan Acıgöl’e şöyle bir bakar, su içtiği kaynaktan avucunu doldurarak gölün kenarına gelir:
– Cimri zenginin zekatsız malı gibi şişinip durma!… Su dediğin böyle olur diyerek avucundaki suyu şak diye gölün yüzüne savurur.
26.Ben küçük yangınlara karışmam
Kasabanın en zenginlerinden olan Murat ağa, kendisinin çok akıllı olduğu için servet sahibi olduğunu sanırmış.
Cumadan cumaya camiye gelirmiş. Caminin yakınında, etrafı sağlam taş duvarlarla çevrili, içinde çok çeşitli meyve ağaçları olan büyük bir bahçe içinde, üç katlı kocaman bir evi varmış.
Süslü ve pahalı elbiseler giyer, gururla dolaşırmış.
Nasreddin Hoca’nın cuma vaaz ve hutbelerini dinledikten sonra, vaaz işine gelmiyorsa;
-Hoca, sen dünya işlerine karışma, din işi ayrı, dünya işi ayrı der bilgiçlik taslarmış.
Bir gün Murat ağa’nın evinde yangın çıkmış. O sırada cemaat öğlen namazından çıkmaktaymış. Murat ağa camiye doğru koşup, Nasreddin Hoca’ya ve cemaate hitaben:
– Aman Hocam yetişin! Evimden alevler çıkıyor. Şu yangını söndürelim.
Hoca sakin ve aldırışsız bir sesle:
– Bak komşu, kırk yılda bir de olsa bugün senin sözünü dinleyelim. O yangın bizim asla karışmamamızı istediğin bir dünya işidir. Hem meraklanma. Ev birkaç saat içinde kül olur ve yangın da söner. Ahirette, ateşten bir evde sonsuz yaşamaktan korkmayan, senin gibi cesur, yiğit, zengin, akıllı bir adamın böyle ufak bir yangın için telâşı da ne demek olur!
27.İkinizin arasında gidiyorum
Nasreddin Hoca bir Kadı ile Bir tüccara yoldaş olmuş. Ortada Hoca, sağında Kadı efendi, solunda Tüccar efendi, hem konuşuyorlar hem de yürüyorlarmış. Hoca efendi yeri geldikçe yol arkadaşlarının yaşamları ve ibadetlerindeki gevşeklikleri konusunda söz dokundururmuş.
Makamına güvenip , kendini çok büyük bir adam sanan Kadı efendi , Hoca’ya:
– Sana da lâf yetişmez ki.İstersen öyle kurnaz kesilirsin ki , en yaman muzırları bile geride bırakırsın. İstersen yaban öküzünden daha şaşkın görünürsün.
– Yok canım, abartıyorsun, bak ben haddimi nasıl biliyorum, muzırla yaban öküzünün arasında gidiyorum.
28.Ördek çorbası
Nasreddin Hoca erkenden yola koyulmuş. Akşam hava kararmadan gideceği köye varmak için acele ediyormuş. Öğle vaktine yaklaşırken, bir pınarın başında durup, hem namazını kılmak hem de kuru peksimetten ibaret olan azığını yemek istemiş.
Pınara yaklaşırken, yaban ördeklerinin suda oynaştıklarını görünce, “Şunlardan bir tanesini yakalayıp kızartıp yesem diye düşünmüş.” Sessizce ördeklere yaklaşmaya çalışırken, ördekler Hoca’yı fark edip uçmuş, kaçmışlar.
Hoca pınarın başına oturmuş, çantasından peksimetini çıkarmış, suya batıra batıra yemeye başlamış.Oradan geçen bir yolcu :
– Afiyet olsun Hocam, ne yiyorsun ?
Hoca, peksimetini suya batırırken :
– Ördek çorbası demiş.
29.Söylediğine, söyleyeceğine…
Köylünün biri, diğerinin kuzusunu çalmış, kesip yemiş. O da onun keçisini aşırmış, kesip yemiş.
Nasreddin Hoca olayı incelediğinde kimin ne yaptığını fark etmiş.
Olayın kahramanları bir gün çayhanede oturuyorlarken, keçinin sahibi keçisini övmeye başlamış:
-İki arşın tüyü vardı, gerdanı üç karıştı, başı şöyleydi, gözleri böyleydi…
Keçiyi kesip yiyen bu abartmalar karşısında çok sıkılmış. Amma ne yapsın, adam susmak zorunda.
Nasreddin Hoca, keçiyi çalıp kesen adama dönmüş :
– Yahu, bu adam ne kadar atıp tutuyor. Şimdi git evine. Şu uyuz keçinin postunu getir de, bu adam söylediğine, söyleyeceğine pişman olsun.
30.İpe Un Sermişler
Komşusu Hoca’dan urganını ( yani kalın ipini ) istemiş.
Hoca içeriye girip çıkmış:
– İp boş değil,kadınlar üstüne un sermişler.
Komşusu:
– Bu nasıl iş efendi? Hiç ipe un serilir mi?
– Serilir demiş Hoca, vermeye gönlün olmayınca ipe un da serilir.