Deniz ve Balık sözlerini sizler için hazırladık bu sayfada. Anlamlı ve etkileyici Deniz ve Balık sözlerini bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz. Umarım beğenirsiniz.
Bir nesil biter, yeni bir nesil gelir. Güneş de doğar, batar. Yeryüzü sonsuz gider. Tüm ırmaklar denize akar, ama deniz dolmaz.
Ruh artık ne bir şehirlinin, ne bir köylünün, ne bir siyasi, ne de bir katilin ruhudur. Bu ruh denizci ruhudur. Dışı bir balık kadar kaygan; içi bir deniz içi gibi zehirlidir.
En Güzel Deniz ve Balık Sözleri
Denizi anlaman gerekmez; bir tek su damlasını seyretmen, yaşamın bütün harikalarını görmen için yeterlidir.A.Hare
Kirli bir ırmaktır insan. Kirli bir ırmağı içine alıp da bozulmadan kalabilmek için, zaten bir deniz olmak gerekir.Friedrich Nietzsche
Akvaryumdaki balıkları severiz. Bize kendi yaşamımızı hatırlatırlar, biz de iyi beslenmemize rağmen etrafımızdaki camdan duvarların ötesine geçemeyiz. Paulo Coelho
Eğer rüzgara karşı gidilecekse volta vurulur; ama deniz şiddetli ise ve bulunulan yerde kalmak isteniyorsa, demir atılır.Jean-Jacques Rousseau
Bir adama balık verirseniz bir günlüğüne karnı doyar, ona balık tutmayı öğretirsen her gün karnını doyurursun. Çin Atasözü
Deniz ve Balık ile İlgili 10 Güzel Söz
Deneyimli denizciler, denizin tam sessizliklerinin, fırtına habercileri olmasından şüphe ederler.Henry Fielding
Sular yükselince, balıklar karıncaları yer… Sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Afrika Atasözü
Denize düşenin, yağmurdan haberi olmaz. Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?Mevlana
Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak. Kızılderili Atasözü
Butimar bir kuştur, deniz kıyısına çöker, denizin bir gün kuruyacağını düşünür, bu tasa yüzünden de su içmez hiç.Sadık Hidayet
İnsan kendi hayatında en anlamlı olan şeyi pek fark etmez, buna da pek şaşmamak lazım. Balık bütün hayatınca içinde yaşadığı suyu bilir mi? Albert Einstein
Belki de insanlar sisli bir denizde sürüklenen birer gemiden başka bir şey değiller, ara sıra uzaklarda birbirlerinin ışıklarını görüyorlar ve yan yana geçip giderken kısacık bir süre selamlaşıyorlar.Theodore Zeldin
Kuş için hava, balık için deniz neyse, aşağılık kişi için de hor görme odur. Karga her şeyin siyah olmasını diledi, baykuş ise beyaz. William Blake
Denizin dibinde incilerle taşlar karışık bulunurlar. Övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunur.Mevlana
Balıkçılar, ölene kadar genç kalır çünkü balık tutmak, yaşla birlikte sönmeyen tek gençlik tutkusudur. Anonim
Anlamlı Deniz ve Balık Sözleri
Gemilerin çoğu bir insan yüzünden batmıştır, deniz yüzünden değil.Özdemir Asaf
Akvaryuma iki balık koyarsanız onlar zaten sevgili olur. Ama önemli olan okyanusta karşılaşabilmek. Erhan Tatlıdilli
Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun; martı sevdiği denizden asla vazgeçmez.Alfred Capus
Bir yıl deniz görmesem bir hoş olurum. Hele bir de bahar gelmez mi, buram buram yosun kokuları tütmeye başlar burnumda.Orhan Veli Kanık
Bilirsiniz vaktinde balık avlamış, soğuk güneşli sonbahar günlerinde köyün üzerinde sürüler halinde uçan kuşları seyretmiş bir adam hiç bir zaman gerçek şehirli olamaz, hayatının son gününe kadar köy özlemi çeker. Anton Çehov
Belki de bir deniz kabuğuna göre denizin tanımı; incidir. Belki de bir kömür parçasına göre zamanın tanımı; elmastır.Halil Cibran
Şiir yazıyorum. Şiir yazıp eskiler alıyorum. Eskiler verip musikiler alıyorum. Bir de rakı şişesinde balık olsam. Orhan Veli Kanık
Yaşam dalgalı bir deniz gibi bize her yandan çarpar, çarpa çarpa yok eder.Maksim Gorki
Herkes çıkarının peşinde. Bugün, insanların birbirini yeme ve gözünü oyma günüdür. Büyük balık küçük balığı yutuyor ve bu normal karşılanıyor. Mehmed Uzun
Bir gemi için iki seçenek vardır: Ya denize açılıp dalgalarla boğuşmak ya da bir limanda çürümek! Aynı şey insan için de geçerlidir! Mehmet Murat ildan
Ayağım karada oldukça, denizden hoşlanırım.Douglas Jerrold
Deniz ne kadar dalgalı olsa sonunda durulur.Goethe
Deniz, dalgalarıyla deniz; hükümdar, yardımcılarıyla hükümdar olur. Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılır mı?Lukianos
Etkileyici Deniz ve Balık Sözleri
Bir balık istediğin halde sana bir yılan verenlerin ellerinde yılandan başka verecek bir şeyleri olmayabilir. Bu durumda onların davranışları bir özveri ve cömertlik sayılır. Halil Cibran
Deniz sakin olduğu zaman, dümeni herkes tutar.P.Syrus
Deniz, adama kendisini ölümsüz hissettirir.Hakan Günday
Yalnızlık sahiline vuran bir balık gibiydi, çaresiz acılar içerisinde çırpınıyordu. Stefan Zweig
Sizler bu dünya için değil ahiret için yaratıldınız. Denize atılmakla tehdit edilen bir balık korkar mı hiç? Amin Maalouf
Hayat ve ölüm, tıpkı nehir ile deniz gibi birdir.Halil Cibran
Deniz tuzludur, çünkü denizciler durmadan ağlar! August Strindberg
Bir kimse, neden oltasını, içinde tek balık olmadığını bildiği göle sarkıtır? Adalet Ağaoğlu
Denizin tam ortasında bulunan [bir balık] yıldızları ve güneşi denizin içinden gördüğü için denizi gökyüzü sanır. Platon
Bazıları oturur ve hayatı seyreder; bazıları denize açılır ve hayat onları seyreder! Mehmet Murat ildan
Aşk, deniz meltemleri gibidir; sesini duyarız, nereden nereye gittiğini kestiremeyiz.Borne
Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder.Mevlana
Başımı o denizden çıkarayım desem! Balığım ya; nefesim kesilir.Mevlana
Hayal gücünüz denizi keşfedemiyorsa, denizi görmeden yüzmeyi öğrenmek istemeyeceksiniz.Muhammed Bozdağ
Özlü Deniz ve Balık Sözleri
Deniz, dalgalarıyla deniz; hükümdar, yardımcılarıyla hükümdar olur.Beydeba
Artık büyük balık küçük balığı yemiyor, hızlı balık yavaş balığı geçiyor. Ahmet Şerif İzgören
Derin sularda pek çok iri balık yüzer, biz onları görmesek bile. Jostein Gaarder
Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebileceğin kadar yersin. Denize testiyi daldırsan, alabileceği kadar su alır, gerisi kalır.Mevlana
Denizin kenarında oturarak veya suya bakarak, denizi aşamazsınız.R.Tagore
Mavi, bir renkten daha fazlası bence. Sonu olmayan bir gökyüzü, umut dolu bir deniz.Cemal Süreya
Balık balığı yutmasa balık denizi yutardı. Atasözü
Balık kavağa çıkınca kösenin sakalı biter. Atasözü
Umudun bir rengi olsaydı mavi olurdu; deniz gibi, gökyüzü gibi sonsuz…Anonim
İnsan, kıyıyı gözden kaybetme cesareti olmadan yeni denizler keşfedemez.Andre Gide
Deniz bile olsan, yağmurda ıslanırsın.Cahit Külebi
Büyük balık yakalamak için küçüğü gözden çıkarılır. Belçika Atasözü
Deniz fırtınalarında olduğu gibi, ihtilâllerde de sağlam değerler dibe giderken, dalgalar hafif şeyleri suyun yüzüne çıkarır.Balzac
Denize düşenin, yağmurdan haberi olmaz.Sadi Şirazi
İyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir. Atasözü
Kaçan balık büyük olurmuş. Atasözü
Zarafet ve İncelik ile İlgili Söylenmiş Güzel Sözler
Zarafet ve incelik sözlerini sizler için hazırladık bu sayfada. Anlamlı ve etkileyici Zarafet ve incelik sözlerini bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz. Umarım beğenirsiniz.
Zarafet tortularından süzülmüş bir kişiliğin işareti, bir tür edinilmiş asalet halidir.Zarafet, her çeşidiyle insana, insan olma kalitesini hissettirir. Onun sayesinde insan, tabiatına bir hikmete binaen yerleştirilen vahşiliği, kabalığı hoyratlığı bir yana bırakarak bir melek saffeti, temizliği ve inceliğini yaşar. Zarif insanı herkes sever, bağrına basar. Hem evinin, hem gönlünün kapılarını aralar.
Zarafeti olmayan, nezaketle terbiye edilmeyen bütün varlıklar, gitgide canavarlaşır. O halde zarafet haddi aşmamak da demektir. Haddi aşan her şey çevresine zarar verir çünkü.
Her tavrın bir zarafeti vardır. Sözün zarafeti şiir, rengin zarafeti resim, taşın zarafeti mimari, sesin zarafeti beste olarak dışa yansıdığı vakit eşya da zarafet kazanır ve sanat olur.
En Güzel Zarafet Sözleri
Hiç kavga etmediğim değil, güzel kavga ettiğim insanları seviyorum ben. Çünkü kavga aklın, kavga halinde dahi zarafet ise vicdan ve asaletin göstergesidir.Ulaş Can
Bir kez içindeki göğe yerleştin mi, bir yuva buldun mu, eylemlerinde ve davranışlarında muhteşem bir olgunluk yükselir. O zaman yaptığın her şeyde bir zarafet vardır.Osho
Bir şeyin görüntüsü, duygular doğrultusunda değişir; böylece biz nesnelerin içlerindeki zarafeti ve büyüyü görebiliriz; işte o anda bu sihir ve zarafet aslında bizim kendi içimizdekilerdir.Halil Cibran
Kalbin edebi sükûttur. Susan kurtulur. Güzellik dilin altında gizlidir. Sükût, incelik, edep ve zarafet insanı her gittiği yerde sultan yapar.Anonim
Zarafet yüzeysel bir şey değildir; insanlığın hayatı ve yapılan işi saygın kılmak için bulduğu yoldur.Paulo Coelho
Sözlerin tatlı, tavırların zarif olsun. İnsanın kabası, ısıran köpek gibidir, herkes tarafından taşlanır.Ali Fuat Başgil
Zarafet ile İlgili 10 Güzel Söz
Güzel göz, başkalarındaki iyiliği görendir. Güzel dudak, sevecen sözcükler söyleyendir. Zarafet ise hiçbir zaman yalnız değilmiş gibi yürümektir.Mümin Sekman
Sözlerdeki incelik güven yaratır. Düşüncedeki incelik derinlik yaratır. Duygulardaki incelik ise sevgi yaratır. Bunlara sahip olan insan ise her zaman kendini aratır.Lao Tzu
Çöldeki yabani otlar yaşar. Oysa bahar çiçekleri çabucak solar. Ne zarafet, ne asalet ne trajedi.Khaled Hosseini
Aşk insandaki ağırlıkları izale eder, kalabalıkları yontar, ruha zarafet verir, kalbin bulanıklığını temizler, kişiliğe asalet katar. Şefkatli ve merhametlidir, şerefli ve yücedir.İskender Pala
Eğer aşk bir incelikse dendiği gibi, o incelik fazlasıyla var sende, umut ediyorum ki gerçek olacak hayallerim bu incelik sayesinde.Cervantes
Kusursuz zarafet, insanın yaradılışında varsa, hele bununla süslenen kimse zariflik taslamayı aklından bile geçirmezse, etkisi kuvvetli olur.Stendhal
Susan kişiler, yoksundurlar yürekten gelen incelik ve nezaketten. Bir itirazdır suskunluk; Yutuvermek zorunlu olarak kötü bir kişilik oluşturur.Friedrich Nietzsche
Leylâ’ya Mecnun’un gözüyle bakmalısınız ki, ondaki ince güzellik size görünsün. Ondaki eşsiz zarafet ancak o zaman görülebilir.Şeyh Sadi Şirazi
Biraz zeka, biraz da zarafet ve medeniyet, taşla sopayla yaratılan tahribattan çok daha asil ve etkili sonuçlara yol açabilir.Ali Lidar
Üstüne titrediğim bir insan erdemidir incelik. Kabalık öyle boyutlara, öyle saygısızlıklara vardı ki, gide gide üslubun biçimden de, özden de çok daha değerli olduğuna inanmaya başladım.Şükrü Erbaş
Anlamlı Zarafet Sözleri
Kıpkırmızı açar zarafet çiçeği. Yanı başında lütuf çiçeği, mavi. Zarafet çiçeği yaşam. Lütuf çiçeği ölüm. Tatlı ve acıdır yaşam.Wolfgang Borchert
Bir yandan insanın yüreğini göğüs kafesinden taşıran bir coşku, bir yandan bilmeyi ve anlamayı utangaçlık halinde yaşatan incelik.Şükrü Erbaş
Bir kadın kendi kuyularında ıslak ve hüzünlü. Söylüyorsa hâlâ bir incelik türküsünü. Sevgiye inandığından, sevgisiz olduğundandır.Şükrü Erbaş
Kibar insanların incelikleri tek yanlı olmaz, karşılıklı incelik yapılmalı; saygı böyle gösterilir. Bir adım o yol vermeli, bir adım da sen.Dostoyevski
Erkek meşe, kadın sarmaşıktır; güç erkeğin, zarafet kadınıdır.Ursula K. Le Guin
Küçükte edep yok, uluda bilgi. Kabalık çoğaldı, incelik silindi, yitti. Yusuf Has Hacip
Bazı türkülerin hüznünde, yaratıldıkları toprağı ve zamanı aşan bir zarafet vardı.Murathan Mungan
Kibarlık, incelik insanın kalbinden gelir. Bunları dans hocaları öğretmez.Dostoyevski
Eskiden aşkta bir zarafet vardı, bir mahremiyet…Kaldı mı şimdi öyle bi’şey? Adamla tanış, üç gün sonra yatak… Atina’da da böyle, İstanbul’da da… Böyle aşk mı olur be? Özleyeceksin, özleteceksin ki bir değeri olsun.Ahmet Ümit
Farkında bir kişi, her anı müthiş bir zarafet ve güzellikle yaşar.Osho
Etkileyici Zarafet Sözleri
Kalbim sertleşip kavrulurken üstüme merhamet sağanaklarıyla gel.Hayattan zarafet kaybolunca, bir şarkı ile gel.Rabindranath Tagore
Zarafet göze batmak değil, akılda kalmaktır. Giorgio Armani
Tek bir gül, bana bizi hatırlattı. Zarafet ve acı nefes kesen bir güzelliğin içinde birbirine bağlı.Geneva Lee
Gerçek zarafet; bir kadınla bir erkeğin ruhları arasındaki ahenkten ortaya çıkan aşktır.Halil Cibran
Eğer gerçeği açıklamak istiyorsan, zarafeti terziye bırak.Albert Einstein
Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim…Cahit Zarifoğlu
Rüzgarın ekinlere dokunmasından çıkan o eşsiz sesi düşünün. Bu ne incelik.İbrahim Tenekeci
Bu dünyada her şey ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi!.. Bu dünyada güzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zarafet, insanın üstünde hafif bir cilaydı.Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Ağır akan su kayayı oymuş, kardelen çiçeği donuk toprağı delip başını çıkarmış, zarafet kabalığı yenmiş, dişilik bir kez daha erkek üzerindeki yumuşak zaferini sessizce ilan etmişti.Zülfü Livaneli
Sertlik ve katılık ölümle, yumuşaklık, esneklik ve incelik yaşamla yoldaştır. En sert fırtınalarda kocaman ağaçlar devrilir ama incecik fidanlara hiçbir şey olmaz.Hakan Mengüç
Söylüyorsa hala bir incelik türküsü. Sevgiye inandığından, sevgisiz olduğundandır.Şükrü Erbaş
Bir kadının iyi içki içmesi kadar seyretmesi zevkli bir gösteri yoktur. Yanan çemberin içinden atlayan kaplanları seyretmek gibidir bu gösteri. İçki kadehlerinin içinden geçen kadınlar. Melek gibi olurlar. Sarhoşlukları, kendilerinden geçmeleri asil bir zarafet içinde, büyüler seyredenleri.Hakan Günday
Özlü Zarafet Sözleri
Asalet; boyda değil soyda, incelik; belde değil dilde. Doğruluk; sözde değil özde. Güzellik; yüzde değil yürekte olur.Mevlana
Ne isteyişinde zarafet ne de kabul edişinde minnet vardı.Oscar Wilde
Hayat birkaç kadına zarafet bağışlamış, diğerlerini reddetmişti sanki.Charles Bukowski
Zihnin gelişmesi için de disipline ihtiyaç vardır; disiplinsiz zihin incelik kazanamaz.Bertrand Russell
İyi niyet yetmiyor; bilgi ve haddeden geçmiş bir zarafet de lazım, tarih bilmek lazım, coğrafya bilgisi lazım.İlber Ortaylı
En küçük ve ehemmiyetsiz gibi görünen sivrisineğin kanadındaki incelik ve sanat, insan yapısı en büyük bir dev nakliye uçağının kanadında yoktur.Şefik Can
Ağır akan su kayayı oymuş, kardelen çiçeği donuk toprağı delip başını çıkarmış, zarafet kabalığı yenmişti.Zülfü Livaneli
Devlet idare etmek incelik ister. Devlet adamı, her attığı adımın on adım ötesini görebilmelidir.Ayşe Kulin
Giysilerdeki zarafet, hareket özgürlüğü demektir.Justine Picardie
İrfan, talibine ne kazandırır: önce letafet, sonra nezaket, en son zarafet.Dücane Cündioğlu
Kadının kimse tarafından görülmediğini zannettiği bir anda, taranırken, yüzünü silerken, ayaklarını ısıtırkenki hareketleri çok ilginçtir, tam anlamıyla Leonardovari bir zarafet içerir.Marcel Proust
Zarafet, aydınlanma karşılığı ödenen küçük bir bedeldir. Ve ben bunu seve seve ödüyordum.Ursula K. Le Guin
Orhan Pamuk Sözleri ve Alıntıları
Orhan Pamuk sözleri ve alıntılarını sizler için hazırladık bu sayfada. Anlamlı ve etkileyici Orhan Pamuk sözleri ve alıntılarını bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz. Umarım beğenirsiniz.
Orhan Pamuk, 1952 doğumlu Nobel Ödülü sahibi ünlü yazar. İsveç Akademisi tarafından verilen 2006 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi olan Pamuk, bu ödülü alan ilk Türk yazar olarak tarihe geçti.
Orhan Pamuk 1952’de İstanbul’da doğdu. Cevdet Bey ve Oğulları ve Kara Kitap adlı romanlarında anlattığına benzer kalabalık bir ailede, şehrin batılılaşmış ve zengin semti Nişantaşı’nda büyüyüp yetişti.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde üç yıl mimarlık okuduktan sonra, mimar ve ressam olmayacağına karar verip bıraktı. İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik okudu, ama bu işi de hiç yapmadı. Pamuk, yirmi üç yaşından sonra romancı olmaya karar vererek başka her şeyi bıraktı ve kendini evine kapatıp yazmaya başladı.
En Güzel Orhan Pamuk Sözleri ve Alıntıları
Çok sevdiğimiz bir varlığa, hiçbir karşılık beklemeden en değerli şeyimizi verirsek, işte dünya o zaman güzel olur.
Utanmazlık bulaşıcı olduğu için de bazen bu ülkede boğulacak gibi olurum. Çoğu sizin de utanmaz olmanızı ister.
Kendini korumak için aklını sürekli çalıştıran benim gibi birinin mantığıyla değil, mantıksızlığıyla anlaşılacak bir şey olmalı aşk.
Adaletsizlik ve kötü insanlar, aslında dünyanın her yerinde var. Önemli olan insanın içindeki iyiliği koruyacak bir hayat yaşayabilmesidir.
Mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca. (Ona sahip olmamız gerekmez)
Mutluluk nedir: Bütün bu yokluğu, ezikliği unutabileceğin bir dünya bulmak. Birisini bütün bir dünya gibi tutabilmek.
Orhan Pamuk Tarafından Söylenmiş 12 Güzel Söz
Her akıllı insan hayatın güzel bir şey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir. Ama yalnızca aptallar mutlu olur. Nasıl izah edeceğiz bunu?
Bana yalan söylemeni isterdim aslında… Çünkü insan ancak kaybetmekten çok korktuğu bir şey için yalan söyler.
İstemediğim konuları bazen düşünmemeyi başarabiliyordum. Bazen da tam tersi oluyor, düşünmeyi istemediğim bir resmi ya da kelimeyi aklımdan hiç çıkaramıyordum.
Bir kadınla üç şey yapabilirsin: Ya onu seversin, ya onun için acı çekersin ya da onu yazarsın.
Görücü usulü evlilikte zor olan şey, kadının hiç tanımadığı biriyle evlenmesi değil, hiç tanımadığı birini sevmek zorunda olmasıdır, derler… Ama aslında bir kızın hiç tanımadığı biriyle evlenebilmesi daha kolay olmalı, çünkü tanıdıkça inanın erkekleri sevmek daha da zorlaşıyor.
Herkesin bildiği gibi evlenebilmek için aşk değil güven daha önemli bir duygudur.
İnsan bazen hiç tanımadığı ve bir daha da hiç görmeyeceğine emin olduğu birisine bütün hikayesini anlatmak ister ya, her şeyi.
Akıllı bir hayvan olan kedi nankör değildir; yalnızca köpekleri seven yazarlara güvenilmeyeceğini bilir.
İnsan terk ederken bir sebep gösterir. Bunu söyler. Karşısındakine cevap verme hakkı tanır. Öyle durup dururken gidilmez.
Sanki olmasını istediğim şeyler çok yavaş oluyor ve olurken de onları düşündüğüm ve beklediğim gibi olmuyorlar; hepsi sanki beni öfkelendirmek için ağır ağır geliyorlar ve sonra birden bir bakıyorsun, hemen geçip gitmişler bile.
Yenilgi ve zaferin yalnızca birer kelime olduğunu düşündüm; hangisine inanırsan o gelir seni sonunda bulur.
Kendimi başkalarından ayırmak, herkesinkinden daha başka bir amacı olan özel biri olarak görmek istemiştim. Bu da buralarda affedilecek bir suç değildir.
Masumiyet Müzesi Sözleri ve Alıntıları
İçinde tekrarlanan ‘niye geldin?’ sorusu, ‘iyi ki geldin’ biçimini almıştı hemen.
Her akıllı insan hayatın güzel bir şey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir. Ama yalnızca aptallar mutlu olur. Nasıl izah edeceğiz bunu?
Sonu mutlu biten bütün aşk hikayeleri, birkaç cümleden fazlasını hak etmez zaten!
Çok sevdiğimiz bir varlığa, hiçbir karşılık beklemeden en değerli şeyimizi verirsek, işte dünya o zaman güzel olur.
Bugünün gençleri parayı çalışarak değil, kolaydan kazanmayı seviyorlar.
İnsan güzel bir kadınla evliyse, onunla sabahtan akşama kadar sevişir, başka bir şey yapmaya vakit kalmaz.
Ne kadar sarhoş olursak olalım, acımızın ve akıl karışıklığımızın kurşuni bulutları bir ara dağılır da, herkesin bildiğini hissettiğimiz -sandığımız- gerçeği bir an görürüz.
Bize kötü davranan kişiye, aynı şeyi bir daha yapmasın diye bizim de bir ceza vermemiz ve gururumuzu korumamız gerekir.
Müzeler gezmek için değil, hissetmek ve yaşamak içindir.
Bana yalan söylemeni isterdim aslında… Çünkü insan ancak kaybetmekten çok korktuğu bir şey için yalan söyler.
Sigaranın o kadar sevilmesi, nikotinin gücünden değil, bu boş ve anlamsız alemde, insana anlamlı bir şey yaptığı duygusunu kolaylıkla vermesindendir.
Mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca. (Ona sahip olmamız gerekmez)
Bilincimi, bana huzursuzluk veren ve bir türlü de susmayan bir radyoyu kapatır gibi kapatmak isterdim.
Sırf onu uzaktan olsun biraz görmek bile, içimi mutluluk ve heyecanla dolduruyordu.
Ona âşık olabilir miydim? Derin bir mutluluk hissediyor ve endişeleniyordum. Bu mutluluğu ciddiye almanın tehlikeleriyle hafife almanın bayağılığı arasında ruhumun sıkışabileceğini, kafamın karışıklığından çıkarıyordum.
Kırmızı Saçlı Kadın Sözleri ve Alıntıları
Uzun bir süre kimseyle konuşmadım; içime döndüm. Dünya ile arama uzaklık koydum. Dünya güzeldi, içimde güzel olsun istedim.
Kuvvetli, kararlı bir babamız olsun, bize neyi yapıp yapmayacağımızı söylesin isteriz.
İstemediğim konuları bazen düşünmemeyi başarabiliyordum. Bazen da tam tersi oluyor, düşünmeyi istemediğim bir resmi ya da kelimeyi aklımdan hiç çıkaramıyordum.
Adil olmayan bir baba evladını kör eder.
Birlikte heyecanla kitap okuduğun kızla daha sonra evlenmek, babama göre en büyük mutluluktu.
Herkes gibi olmak için her şeyi unutup hiçbir şey olmamış gibi yapmalıydım.
Utanmazlık bulaşıcı olduğu için de bazen bu ülkede boğulacak gibi olurum. Çoğu sizin de utanmaz olmanızı ister.
Kuyucu çırağının akılsızı aşağıdakini sakat bırakır; dikkatsizi öldürür.
Bir kadınla üç şey yapabilirsin: Ya onu seversin, ya onun için acı çekersin ya da onu yazarsın.
Kaderimden kaçayım derken, yanlış bir yolu boşu boşuna yürüyor olabilir miydim?
Hiçbir şey yapmadığımız halde suçlanmak ancak rüyalarda yaşayabileceğimiz bir korku çeşididir.
Bir baba ihtiyacı her zaman mı vardır, yoksa, kafamız karıştığı, dünyamız dağıldığı, ruhumuz daraldığı zaman mı isteriz babayı?
Hiçbir şey olmamış gibi yaparsanız ve gerçekten de hiçbir şey olmuyorsa, hiçbir şey olmaz sonunda.
Onun yokluğuyla geçen yıllarda, kendi kendime mücadele ederek büyümüş ve ”kendim” olmuştum.
”Olgunlaşmışsın” dediği şeyin aslında ruhumda kara bir leke olduğunu bir an fark ettiğini sandım.
Benim Adım Kırmızı Sözleri ve Alıntıları
Sanatta hayal kırıklığına uğramak istemiyorsan eğer, sakın onu mesleğin olarak görme. Ne kadar hünerin ve yeteneğin olursa olsun parayı ve iktidarı başka yerlerde ara ki, hüner ve emeğinin karşılığını alamayınca sanata küsmeyesin.
Bir sevdikleri ölen insanların, kendi tecrübemden bildiğim bir huyları, evlerinde geri kalan her şeyin eskisi gibi sürmekte olduğuna bakıp teselli bulmaları ve perdelerin, örtülerin, gün ışığının her zamanki gibi gözükmesine kanıp, Azrail’in sevdikleri insanı çoktan alıp götürdüğüne zaman zaman inanmamalarıdır.
Yüreğimin ne dediğini anlayamadığım için mutsuzum ben.
Bir mektup, diyeceğini yalnız yazıyla demez. Mektup, tıpkı kitap gibi koklayarak, dokunarak, elleyerek de okunur. Bu yüzden akıllı olanlar, oku bakalım, mektup ne diyor derler. Aptallar ise oku bakalım, ne yazıyor derler. Hüner yalnız yazıyı değil, mektubun tümünü okumakta.
Çocukluğunda yediği dayakların altında kalıp ezilenler, onlar hep ezik kalırlar.
Kimse kimseye güvenmiyor, her an karşısındakinden bir alçaklık bekliyor herkes.
Zaten alçakgönüllülük, hayatı kolaylaştıran bir şey olduğu için bizim alemimizde bu kadar makbul bir erdemdir.
Ben ağacın kendisi değil, manası olmak istiyorum.
Kendini korumak için aklını sürekli çalıştıran benim gibi birinin mantığıyla değil, mantıksızlığıyla anlaşılacak bir şey olmalı aşk.
İçinizde kalbinize nakşeylediğiniz bir sevgilinin yüzü yaşıyorsa eğer, dünya hala sizin evinizdir.
Zeytin yağında kızarmış kırmızı biberin kokusunu, şafak vakti durgun denize yağan yağmurları, açık pencerenin kenarında bir an bir kadının belirişini, sessizlikleri, düşünmeyi ve sabrı severim. Kendime inanırım ve çoğu zaman benim hakkımda söylenenlere aldırmam.
Saf kalmak isteyenin yapacağı bir şey ve kaçacağı bir yer vardır her zaman.
Sanki içimdeki bir başka ruh beni seyrediyordu, utandım ondan.
Biz Ademoğulları, vicdanımız ve aklımızla bir şeyin çirkin ve yanlış olduğunu bilmemize rağmen o şeyden çok zevk de alabiliriz.
Aradığın şeyi yüreğinle arıyorsun. Oysa aklınla karar vermen gerekir.
Sarılmasını bilen adam iyi adamdır.
Hayal kurmazsan zaman hiç geçmez.
Kafamda Bir Tuhaflık Sözleri ve Alıntıları
Görücü usulü evlilikte zor olan şey, kadının hiç tanımadığı biriyle evlenmesi değil, hiç tanımadığı birini sevmek zorunda olmasıdır, derler… Ama aslında bir kızın hiç tanımadığı biriyle evlenebilmesi daha kolay olmalı, çünkü tanıdıkça inanın erkekleri sevmek daha da zorlaşıyor.
Herkesin bildiği gibi evlenebilmek için aşk değil güven daha önemli bir duygudur.
İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkânıydı.
Kafamda bir tuhaflık var, ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi.
Hayatın vereceği huzur ve güzellik ancak hayatından uzakta başka âlemleri düşlerken ortaya çıkıyordu.
Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır. Körler iyi âşık olurlar mesela.
Bir şeyi unutmak istemek, unutmaya niyet etmek, unutmanın iyi bir yolu değildi. Hatta insanın unutmaya niyet ettiği şey aklına daha çok takılıyordu.
Cennette, kalbin niyetiyle dilin niyeti birdir.
Birisiyle göz göze gelirsin ve bütün hayatını onunla geçireceğini hissedersin ya…
Vatandaşlarımızın şahsi görüşleriyle resmi görüşleri arasındaki farkın derinliği, devletimizin gücünün kanıtıdır.
Hem her şeyi göreceksin hem de görünmez adam olacaksın. Hem her şeyi işiteceksin hem de hiçbir şeyi işitmemiş gibi yapacaksın.
İki türlü niyet vardır: KALBİN NİYETİ ve DİLİN NİYETİ. Kalbin niyeti esas idi. Bütün İslâmiyet’in temeli bu idi.
Yalan söylememiz, samimi olmadığımız anlamına gelmezdi.
Her şeyle alay edenler ne gerçekten aşık olabilir ne de gerçekten Allah’a inanabilirler. Çünkü onlar mağrurdur.
Ruhunda bir daralma vardı. Kaçınılmaz bir büyük karanlık dalganın yaklaştığını, kendisini yutacağını hissediyordu.
Kar Sözleri ve Alıntıları
Rüzgarda savrulan kar tanelerini yaklaşmakta olan bir felaketin belirtileri olarak değil, çocukluğundan kalma bir mutluluk ve saflığın en sonunda geri gelen işaretleri olarak seyrediyordu.
İnsan mutluyken mutlu olduğunu bilmez. Yıllar sonra, çocukken mutlu olduğuma karar verdim: Aslında değildim. Ama sonraki yıllardaki gibi mutsuz da değildim. Mutlu olmakla ilgilenmezdim çocukluğumda.
Mutsuzluk gerçek bir intihar nedeni olsaydı Türkiye’deki kadınların yarısı intihar ederdi.
Bu ülkede yalnız korkaklar ayakta kalır. Ama insan bütün korkaklar gibi bir gün çok kahramanca bir şey yapacağını da hayal eder hep.
İnsan bazen hiç tanımadığı ve bir daha da hiç görmeyeceğine emin olduğu birisine bütün hikayesini anlatmak ister ya, her şeyi.
Kar sanki düşmanlıkların, hırsların, öfkelerin üstüne yağarak onları birbirlerine yaklaştırıyordu.
Burası herkesin unuttuğu bir yerdi ve kar sessizce dünyanın sonuna yağıyordu.
Doğru olanı yapmak her zaman insanı mutlu etmiyor.
Bendeki eksikliğin bazen yalnız sen değil, bütün dünya olduğunu düşünüyorum.
İnsanlara güvenmezsen hayatta hiçbir şey yapamazsın.
Öldü sandığın birinin yaşaması iyi haberdir.
Yalnızlık, bir gurur sorunudur.
Kendime örnek aldığım insanlar değişmiş, kendimi beğendirmek istediklerim kaybolmuş, hayatta da şiirde de istediklerimin hiçbiri gerçekleşmemişti.
Hicret, yalnız evdeki zalimden kaçmak için değil, ruhumuzun derinliklerine ulaşmak için de yapılır.
Mutluluk nedir: Bütün bu yokluğu, ezikliği unutabileceğin bir dünya bulmak. Birisini bütün bir dünya gibi tutabilmek.
Kara Kitap Sözleri ve Alıntıları
Hafızamızın, biz yaşlandıkça fazla yük taşımak istemeyen huysuz bir yük hayvanı gibi attığı ağırlıklar en sevmediğim yükler midir, en ağırları mı, yoksa en kolay düşenler mi?
İnsanın kendisi olmasına izin vermezler, insanı bırakmazlar kendisi olsun diye, hiçbir zaman bırakmazlar.
Akıllı bir hayvan olan kedi nankör değildir; yalnızca köpekleri seven yazarlara güvenilmeyeceğini bilir.
Bir başkasının belleğini ağır ağır edinmekten başka neydi ki okumak?
Rüya denen hayatın tam orta yerinde, çamurlu şehrin apartman ormanı içinde, karanlık sokaklarla daha karanlık suratlar arasında bir yerde. Mutsuzluğun yorgunluğuyla uyurken seninle karşılaştım.
Herkes artık kendisi gibi olsun ve kimsenin de hikâye anlatmasına gerek kalmasın!
Hiçbir şey, hiçbir şeyin işareti olmadığı gibi, her şey her şeyin işareti de olabilirdi.
Bir başkası olduktan sonra, bir daha bir başkası, bir daha bir daha başkası ola ola, ilk kimliğimizin mutluluğuna geri dönebileceğimizi sanmak boş bir iyimserlikti.
Sanki ben ben değildim. Sanki olmam gereken kişi peşimdeydi.
Sen çocukluğundan beri birlikte oynadığın bir kızı sevmek nedir, hiç düşünebilir misin? Sen, yalnızca bir kadını, hayatın boyunca tek bir kadını sevmek nedir, düşünebilir misin? Şimdi senin için ağlayan bu kadını ben elli yıl sevdim. Onu çocukluğumdan beri seviyorum, anlıyor musun, hala seviyorum.
Dünyayı esrarlı yapan bir şey varsa, o da, insanın kendi içinde barındırdığı, ikiz kardeşi gibi birlikte yaşadığı bir ikinci kişinin varlığıydı.
İnsan terk ederken bir sebep gösterir. Bunu söyler. Karşısındakine cevap verme hakkı tanır. Öyle durup dururken gidilmez.
Üç büyük tema, tabii ki, ölüm, aşk ve müziktir.
Gözlerini kısıp uzaktaki bir noktaya bakarken başka bir yere gittiğini, başka bir şey düşündüğünü anlayınca seni endişeyle severdim. Aklının içindekilerin bildiğim kadarını ve daha çok da bilmediğim kadarını korkuyla korkuyla severdim, Allah’ım!
Az oku, ama severek oku, çok ama sıkıntıyla okuyandan daha okumuş gözükürsün.
Sessiz Ev Sözleri ve Alıntıları
Kelimelerin insanı heyecanlandırdığı zamanlar da vardır, bilirim. Merhaba der biri, seni dinler, hayatını, sonra kendi hayatını anlatır, ben dinlerim ve böylece birbirimizin gözünden birbirimizin hayatlarını görürüz.
Evliyanın suç ve günah tanımayan keyfine imrendim, kendimi onun yerine koymak istedim.
Kendini gizlemeyen bütün iğrençlikleri seviyorum. Ben de sahteyim, ne mutlu, hepimiz sahteyiz! Birini güzel bulurum da içim burkulur diye caddede yürüyen kızlara bakmadım.
Yenilgi ve zaferin yalnızca birer kelime olduğunu düşündüm; hangisine inanırsan o gelir seni sonunda bulur.
İnsanlar artık bir başka oldu, selamı bile esirgiyorlar.
İyi yemeği bilmezler, hayata sarılmayı bilmezler, yalnızca başkalarının acılarına göz yaşı dökerek ölmeyi bilirler.
Ben yaşamayı çok seviyorum ve yatıp uyumaktan nefret ediyorum.
Birlikte karşılıklı iki kişi susarsın da bazen karşılıklı konuşmaktan daha anlamlı olur bu suskunluk.
Ama, o ruhsuz, ahmak, budalalar bana gülecek diye istediğimi yapamayacak değilim ben! Ben özgürüm, seni düşünerek sokaklarda geziyorum.
Anlamıyorsunuz! Bakıyorsunuz, ama görmüyorsunuz; düşünüyorsunuz, ama bilmiyorsunuz!
Bugün anladığımı sanıyorum: Hayatı da, tarihi de olduğu gibi görebilmek için beyinlerimizin yapısını değiştirmeliyiz.
Ne tuhaf aşk denen şey! Şimdiyi hiç yaşayamıyorum sanki! Bir yandan, bıkıp usanmadan gelecekte ne olacağını düşünüyor, öte yandan da bütün hareketlerini ve sözlerini anlamlandırabilmek için olup bitenleri yeniden defalarca düşünerek geçmişte yaşıyorum.
Günaha gırtlağınıza kadar batmak değil, başkasının günahsız kalabildiğini görmek daha çok acı verir size.
Hikaye dinleme tutkusu hepimizi kandırıyor, düşsel bir dünyaya sürüklüyor bizleri.
Sanki olmasını istediğim şeyler çok yavaş oluyor ve olurken de onları düşündüğüm ve beklediğim gibi olmuyorlar; hepsi sanki beni öfkelendirmek için ağır ağır geliyorlar ve sonra birden bir bakıyorsun, hemen geçip gitmişler bile.
Cevdet Bey ve Oğulları Sözleri ve Alıntıları
Bu hayatta bir şeyler yapmalı. Onu doldurmalı. Her şeyin ötesine geçmeli… Bir şeyler yapmalı. Bu yaptıklarını insan başkalarına duyurmalı… Sıradan bir hayat istemiyorum ben!
İdealizm iyi şeydir, ama bana kalırsa hayatta elle tutulur bir şey yapmak daha iyi bir şeydir.
İki hayatı olmalı insanın. Bu ikisini birbirine karıştırmadan yaşamalı! İkisi de birbirine yardım etmeli, birbirine engel olmamalı.
Benim için mutluluk bir yandan kalabalık bir ailenin gürültüsünü işitip güvenini ve şefkatini hissederken, insanın aynı zamanda yalnız kalıp kağıtla kalemle, boyayla fırçayla kendine yeni bir dünya yaratmak için sabırsızlık, hatta öfke duyması demektir.
Türkiye’de resim yapmak, insanın bağıra bağıra konuşması gereken bir ülkede dilsizliği seçmek gibi bir şey.
Kimse senin durumunu anlamaz. Hem her şeyi var hem şikayetçi: Bu kimsenin anlayamayacağı bir şey; kimsenin ilgilenmeyeceği bir hikaye.
Önünde duran çekirdeklere bakıyordu. Çekirdekler ilk bakışta birbirinin aynıydı, ama sonra insan küçük farklar görüyordu.
Eskileri bir bütün içinde sanmak eskiler kadar eski bir yanılgıdır! Geçmişi cennet sananlar böyle düşünür!
Akılcılıktan vazgeçmeyin!.. Akılcılıktan vazgeçerseniz yıkılır gidersiniz!
Böyle durup derinlemesine düşünmek… Bu insanı işte mutsuz yapar. Türkiye’de burada böyle düşünmek insanı toplumun dışına iter. (…) Biraz olsun heyecan yeter! Heyecanlanın, inanın, toplumun içine katılın, kendi aklınızı silin. İşte o zaman mutlu olacaksınız.
İlkesiz, eleştirisiz bir birlik hemen çözülmeye mahkumdur.
Kendinizi düşünün. Ne olduğunuzu, ne yaptığınızı, kim olduğunuzu düşünün! Siz, siz kendinizden de, başkalarından da, her şeyden nefret ediyorsunuz!
Güzel bir kadın insanı öldürür!
Erkeklerde zayıflık görmek insanın dünyaya olan güvenini azaltıyordu.
Dünyanın en zeki insanı değilim. Benim gibi insanlar zekalarıyla değil bağlılık ve inançlarıyla yükselirler. Üstelik bizim memlekette dik başlı olmak, kendi kendine karar vermek hoş birşey değildir ki.! İnsan her zaman daha iyi bilen, daha iyi düşünen birine kendini emanet etmeli birisine bağlanmalı, bir inancı benimsemeli. Evet, bağlılık ve inanç.
Yeni Hayat Sözleri ve Alıntıları
Kendimi başkalarından ayırmak, herkesinkinden daha başka bir amacı olan özel biri olarak görmek istemiştim. Bu da buralarda affedilecek bir suç değildir.
Adaletsizlik ve kötü insanlar, aslında dünyanın her yerinde var. Önemli olan insanın içindeki iyiliği koruyacak bir hayat yaşayabilmesidir.
Benim gibi hayatı kaymışlarda hüzün, zeki olmaya çalışan bir öfke olarak gösterir kendini. O zeki olma isteği de en sonunda her şeyi berbat eder.
Talih, kör değil cahildir. Talih… istatistik ve olasılığı bilmeyenlerin tesellisidir.
Arkasından koşmak istedim, ama yüreğim öyle hızlı atıyordu ki nefes alamamaktan korktum.
Kimse beni öpmemişti öyle, kimse öyle bakmamıştı bana. Şimdi de yapayalnız kalmıştım.
Bir gün sizin de talihiniz gülecek, unutmayın, sizin de mutluluk saatiniz gelecek!
Bu yalnızlık duygusunun verdiği çaresizlik bir anda beni kitaba daha sıkı sıkıya bağladı.
Dışarda gece ne kadar da düşmanca ve soğuktu, karanlık sokaklar, ne kadar da acımasız!
Hayatı severek yaşamasını öğrenirseniz, mutlu olmak için ne yapacağınızı da anlarsınız.
Ne olduğu, insanın nasıl baktığına bağlıydı.
Bir kitap okudum, seni buldum. Ölmek buysa, ben yeniden doğdum.
Ben bir zamanlar başka biriydim, o başka biri de ben olmak isterdi.
Ölüm, hayattan daha şefkatlidir.
Neden güzel ve duyarlı kadınlar hayatı kaymış kırık erkeklere aşık olurlar?
Beyaz Kale Sözleri ve Alıntıları
Önceden belirlenmiş bir hayat olmadığını, bütün hikâyelerin aslında birer rastlantılar zinciri olduğunu birçokları bilir. Ama gene de, bu gerçeği bilenler bile, hayatlarının bir döneminde, geri dönüp ona baktıklarında, rastlantı olarak yaşadıkları şeylerin birer zorunluluk olduğuna karar verirler.
Yıkım, insanların ve inançların farkına varmadan değişmesi anlamına mı geliyordu? Belki de yıkım ötekilerin üstünlüğünü görerek onlara benzemeye çalışmak demekti.
Kaybettiğimiz hayatı ve düşleri yeniden ele geçirmek için, onları yeniden düşlemek gerektiğini herkes bilir: Ben hikayeme inandım!
Suçlu olduğun için korkuyorsun. Burana kadar günaha battığın için korkuyorsun. Benim sana inandığımdan çok, sen bana inandığın için korkuyorsun.
Aynaya bakarken nasıl görünüşünü seyredebiliyorsa insan, kendi düşüncesinin içine bakarak da özünü seyredebilirdi.
Tuhaf ve şaşırtıcı olanı, dünyada aramalıymışız, kendi içimizde değil! Kendi içimizdekini aramak, kendi üzerimizde o kadar uzun boylu düşünmek mutsuz edermiş bizi.
İnsanın kim olduğunun ne önemi var: Önemli olan yaptıklarımız ve yapacaklarımızdır.
Kendine güvenemeyen bütün zayıf insanlar gibi benden onay beklemeye başlamıştı.
Sanki kitaptaki düşünceler, cümleler, denklemler arasında kaybetmek istemediğim bütün geçmişim vardı.
İstanbul’un güzel şehir olduğunu, ama insanın burada köle değil, efendi olması gerektiğini düşünürdüm.
Kendimizi tanıyor muyuz, insan kim olduğunu iyi bilmeli. İnsan bazen bir çocuğun, bir gencin davranışlarında kedi çocukluğu ve gençliğini görür de sevgi ve merakla onu izler.
Hayatın bir bekleyiş değil de, tat alınabilecek bir şey olabileceğini bu dört yılda öğrendim.
İnsan bazen bir çocuğun, bir gencin davranışlarında kendi çocukluğu ve gençliğini görür de sevgi ve merakla onu izler.
Özgürlük tutkusuyla heyecanlanan kölelere kırbaçlar söz geçiremez.
Dilinde ve tutumunda sevdiğim ve öğrenmek istediğim bir şey vardı. İnsan, seçtiği hayatı sonradan benimseyecek kadar sevmeli.
Kadın ve Şarap ile İlgili Söylenmiş Güzel Sözler
Kadın ve Şarap ile ilgili güzel sözleri sizler için hazırladık bu sayfada. Anlamlı ve etkileyici Kadın ve Şarap sözlerini bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz. Umarım beğenirsiniz.
Şarap, belirli bir kültürün ve zevkin ürünüdür. Şarabı tanımak ve tadını almak, farklılıklarını anlamak bir birikim gerektirir. Kadınlar şarap gibidirler ve kadınlardan anlamak, şaraplardan anlamaktan belki de daha zordur.
Okuma Önerisi: Şarap ile İlgili Söylenmiş Güzel Sözler
Kadın ve Şarap Sözleri
Bir kadını anlamak, bir şarabı tatmak gibidir…Dünüyle, bugünüyle ve yarınıyla. Sizde bıraktığı, bırakacağı tatları sevmek, yeniden onu içebilmek arzusuyla yanıp tutuşmak gibidir….Mehmet Sever
Ve kadın…Işığıyla, neşesiyle, kahkahasıyla başınızı döndürebiliyorsa…Sevincinizi, hüznünüzü paylaşabiliyorsa…İşte ’O Kadın’ sizin şarabınızdır…
Karanlık bir mahzende yıllanan şarap gibiydi kadın. O tozlu rafta yaşlanmak istiyor musun diye sormadı kimseler. Tadını merak ettiler sadece.
Arkasını döndü, vitrinden bir küçük kadeh aldı. Doldurdu, adama uzattı. “Kadın şarap gibidir” dedi. Bir yudum kırmızı şaraptan alır adam, bir sigara yakar ve dumanını kadının yüzüne üflerken; “Şarap gibi akıyorsun içime şarabı değil seni yudumladım” adeta der…“Beni anlamak, şarabı tatmak gibidir”
Kadın ve şarap ruh ikizi gibidir, onu anlamak şarabı tatmak gibidir. Her şeyden önce şarap ağır olacak, dilinde kalıcı bir his bırakacak. Ahengini bileceksin, aromasına burnunu tıkamayacaksın. Şarabı kadehe koyup, hafifçe çalkalayınca nasıl kadehin içinde yükselirse kadının içine öyle süzüleceksin…
Şarabın damağında bıraktığı his gibi dudakların kadının teninde iz bırakacak. Geçmişiyle geleceğiyle bıraktığı tatları seveceksin, yeniden tatmak için yanıp tutuşacaksın, içmek için bahaneler yaratacaksın. Ama unutma aşığın sığınacak bahanesi olmaz: Sevdiğin kadını mutlu edeceksin…
Siz erkekler; önce değer vereceksiniz, sözde değil özde. Gözlerinizle değil yüreğinizle seveceksiniz. Kadının saçına değil yüreğine dokunacaksınız. İşte o zaman kadın, yudum yudum içeceğiniz kadehdeki şarabınızdır…
Kadın şarap gibidir, eskidikçe güzelleşir, içildikçe kendinden geçirir.
Kadınlar, şarap gibidir… Yeter ki içeceğiniz zamanı bilin…
Kadın şarap gibidir, yıllar geçtikçe olgunlaşır ve kalitesi artar, sadece içilmesi bile ayrı bir keyif verir.
İkisinin de ucuzu çekilmez; kalite şarap kalite kadınla lezzet bulur.
Erkek dediğin; rakı gibi asil, adaplı ve ağır. Kadın dediği; şarap gibi, klas, zarif ve kibar olmalıdır.
Senin dudakların şarap gibi ve ben sarhoş olmak istiyorum.
Şarap, kadının elinde; kadın, şarabın elinde güzelleşir.
Şarap vardır köpek öldürür, kadın vardır adamı ipe götürür.
Ey sevgili. Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken, başka şişelerde şarap olmuşuz, başka hayallerde harap olmuşuz.
Sana şarap vereceğim, iç ama sarhoş olma. Sana bir gül vereceğim, kokla ama soldurma. Sana kalbimi vereceğim, sev ama incitme!
Yıllanmış şarap uygun yerde iyi barındırıldığında güzelleştiği gibi, yıllanan kadın da kendine özen gösterdiğinde güzelleşir.
Ve mutsuz son; şarap gibi kadınlar rakıya muhtaç oldu, meze gibi adamlar için hem de, yazık.
Hangisi daha güzel diye düşünürken ikisinin uyumunda kaybolmak mükemmel bir şey.
Şarap ve Kadın Şiirleri
Cennette huriler varmış kara gözlü,
İçkinin de oradaymış en güzeli.
Desene biz tam cennetlik olmuşuz,
Bak bir yanda şarap diğer yanda sevgili.
Ömer Hayyam
Şarabım nasıl böyle masum durabilirsin
Hadi başımı döndürsene
Anladım sende beni sevmekten korkuyorsun
Gel dudağıma değsene
Volkan İncel
Ben nasıl olsa sarhoş olurum
Başımda, gözlerimde, iliklerimde sevda
Ne şarap, ne rakı bu başka
Hiçbir şey benzemiyor aşka,
Her ne zaman bir şarkı dinlesem, sevdalı
Bir hoş olurum…
Turgut Uyar
En Komik 30 Sarışın Fıkrası
Bu yazıda birbirinden komik 30 Sarışın Fıkrası ile karşınızdayız. Ben bu hayatta üç şeyi çok sevdim; suyun akışı, günün batışı, sarışınımın bakışı. Belki de bir esmeri unutmak içindir, sarışınlara düşkünlüğümüz. Ne demiş atalarımız; Kumaş alacaksan kırmızıdan al, araba alacaksan beyaz olsun, birini seveceksen sarışın olsun.
1.Hocam sorun ne?
Bir profesör 3 kız öğrencisinin ” durum değerlendirmesi” yeteneklerini sınamak istemiş… Durumu anlatmış üçüne de ..
-“Denizde bir salın üzerinde yarı çıplak ve yapayalnızsınız. Birden içi erkek dolu bir teknenin size doğru geldiğini görüyorsunuz. Hallerinden belli, bu balıkçı teknesi aylardır denizde ve hiçbiri aylardır kadın yüzü görmemiş. Hepsi aç kurt gibi size bakıyor. Sorunu çözmek için ne yaparsınız.?
Kumral kız yanıt vermiş…
– Salın yönünü akıntıya doğru çevirir, kaçmaya çalışırım…
Esmer olan daha kabadayı çıkmış…
– Yanımda bir rambo bıçağı var..Ona sıkı sıkı sarılır, bakalım sala atlayacak erkek kimmiş beklerim…
Sarışın başını iki yana sallamış…
– Durumu anladık Hocam da , sorun ne?
2.Para Sıkıntısı
Bir sarışının para sıkıntısı varmış. Çaresiz, bir çocuk kaçırıp fidye istemeye karar vermiş.
Parkta bir çocuğu yakalayıp;
– ”Seni kaçırıyorum” demiş ve bir fidye notu yazmış;
– ”Çocuğunuzu kaçırdım, onu tekrar görmek istiyorsanız, bir kesekağıdına 10 bin dolar koyup oyun parkının kuzey tarafındaki kayın ağacının kovuğuna bırakın”. İmza: Bir sarışın.
Sonra da, yazdığı notu bir iğne ile çocuğun sırtına iliştirdikten sonra;
– ”Git bu notu anne babana göster” diyerek çocuğu evine yollamış.
Ertesi gün sarışın parka gidip, ağacın kovuğuna bakmış, gerçekten de bir kese kağıdı içinde de 10 bin dolar var.
Bir de not;
– Teessüf ederim. Bir sarışın, böyle bir şeyi başka bir sarışının oğluna nasıl yapar?
3.Avukat ile Sarışın
New York`tan Los Angeles`e giden uçakta cingöz bir avukat ile sarışın bir hanım yan yana oturuyorlar. Avukat hem hanımla yakınlaşmak hem de hoşça vakit geçirmek için bir oyun teklif ediyor. Kabul görünce oyunu anlatıyor:
-Size bir soru soracağım, cevabı bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksınız bilemezsem ben size 50 dolar vereceğim.
Ve ilk soruyu soruyor:
-Ay ile dünya arasındaki uzaklık ne kadardır?
Kadın tek söz söylemeden çantasından 5 dolar çıkarıp adama uzatmış.
Soru sorma sırası sarışına gelmiş:
-Tepeye 3 ayakla tırmanıp 4 ayakla aşağı inen şey nedir?
Adam dakikalarca düşünmüş. Yanıtı bulamamış… Cüzdanından 50 dolar çıkarıp kadına uzatmış. Kadın parayı kibarca alıp çantasına koyarken avukat merakla sormuş:
-Cevap ne?
Kadın tek kelime etmeden çantasını açmış ve 5 dolar çıkarıp adama uzatmış…
4.Gene mi Alkol Muayenesi
Sarışın yıldız adayı, üstü açık kırmızı arabasını gecenin bir vakti iyice tenhalaşmış ve loşlaşmış Hollywood Bulvarı`nda hızla sürerken trafik polisi çevirdi..
– Hanımefendi, ehliyetiniz lütfen..
– Ehliyet nedir, afedersiniz?.
– Kredi kartı büyüklüğünde bir karttır, hanımefendi. Üzerinde resminiz vardır.
Sarışın yıldız adayı cüzdanını çıkardı, içinden bir yığın kart döküldü. Üzerinde resmi olanı buldu, uzattı. Polis `Teşekkür ederim` dedi, `Şimdi de ruhsatınız lütfen..
Sarışın mahçup mahçup sordu gene..
– Ruhsat nedir?..
– O da deyim yerinde ise arabanızın kimlik kartıdır. Genelde torpido gözünde durur.
Sarışın torpido gözüne uzandı. Orada gerçekten öyle bir kart vardı. Onu da polise uzattı. Polis ehliyet ve ruhsatı inceledi. İkisi de mükemmeldi. Görünürde her şey normaldi ama ortada da bir gariplik vardı. `Bir dakika lütfen` dedi sarışına ve motosikletinin yanına gitti, telsizle merkezdeki nöbetçi arkadaşını aradı. Olanları anlattı.
Merkezdeki sordu: `Kadın sarışın mı?..` `Evet!..` `Mavi gözlü mü?..` `Evet!..` `Süper mini mi giyiyor?..` `Evet..` `Göğüsleri kazağından fırlıyor mu?.` `Evet..` `O zaman hemen arabanın yanına git ve fermuarını indir.
– Ne çıldırdın mı sen?.. Ben bunu nasıl yaparım!
– Sen git dediğimi yap.
Trafik polisi sarışının yanına geldi, fermuarını indirdi.
– Neee diye bağırdı, sarışın.. Gene mi alkol muayenesi..
5.Kahraman görevli
Sarışın bir gün ata binmeye karar veriyor. Daha önceden hiç ders almamasına rağmen yardım istemeden sıçrayarak atın üstüne çıkmayı başarıyor. Ancak atın üstüne çıktığı anda at harekete geçiyor ve hızlanarak yola koyuluyor.
Biraz ürken sarışın atın boynuna sıkıca tutunuyor. Bu arada at biraz daha huysuzlanarak üstündekini atacakmış gibi çırpınmaya başlıyor. Sarışın atın altına doğru kayarken can havli ile atın yelesine tutunuyor.
Bir eli yelede bir ayağı üzengide yere deşecek gibi hızla hareket eden atın altında durmaya çalışırken, lunaparkın kahraman görevlisi gelerek atlı karıncayı durduruyor.
6.Tanık
Vinç operatörünün yanlış bir hareketi yüzünden vinç zincirlerine bağlı bulunan kocaman, köklerinden sökülmüş bir ağaç birden kayar ve yol üzerinde harekete hazır bekleyen otomobilin kenarına çarpar.
Otomobildeki sarışın hışımla dışarı fırlar ve bağırır :
– Benimle birlikte gelin ve bu olayı kocama anlatın!
Sarışın yatıştırılmaya ve vinç sahibi şirketin gerekli sigorta ödemesini yapmaya hazır olduğu anlatılmaya çalışılır ama sarışın ısrar eder :
– Olmaz. Her şeyden önce, kocamın karşısına bu kez benim bir ağaca değil, ağacın bana çarptığını doğrulayacak bir tanık götürmeliyim.
7.Mikrodalga Fırın
Genç ve güzel sarışın, alışveriş merkezinin beyaz eşya reyonuna girer ve satıcıya sorar:
– Su küçük televizyonu almayı düşünüyorum, fiyatı nedir ?
– Kusura bakmayın hanımefendi sarışınlara satış yapmıyoruz!”
Genç kadın sinirlenir, evine gider, saçının rengini değiştirir ve ertesi gün mağazaya geri gelir, ayni satıcıya yaklaşır ve:
– Su küçük televizyonu satın almak istiyorum.
– Kusura bakmayın hanımefendi sarışınlara satış yapmıyoruz!
Kadın iyice sinirlenmiştir, soluğu bir kuaförde alır, bu defa köklü bir değişiklik yapar, hatta makyajından, göz rengine o tam bir esmer bombadır artık.. Ayni mağazaya gider, aynı satıcının yanındadır ertesi gün:
– Su küçük sevimli beyaz renkli televizyon ne kadar ?
– Kusura bakmayın hanımefendi, sarışınlara satış yapmıyoruz.
– İnanmıyorum, nasıl anladınız sarışın olduğumu, üç gündür kendimi esmere çevirmek için yapmadığım kalmadı.
– Hanımefendi 3 gündür satın almaya çalıştığınız şey Mikrodalga fırın!
8.Pizza
Sarışın bir pizza ısmarladı.
Pizzacı sordu:
– 6 parçaya mı böleyim yoksa 8 parçaya mı?
Sarışın:
– 6 parçaya böl, 8 parçayı bitiremem…
9.Sarışın sinemada
Sarışının biri sinemaya girip, filmi seyretmek istiyordu.
Gişeden biletini aldı.
Birkaç dakika sonra geri dönüp bir tane daha aldı.
Sonra bir bilet daha, bir daha…
Gişedeki görevli dayanamadı:
-Hanımefendi karaborsa yapıyorsun galiba. Bu kaçıncı bilet alışın?
Sarışın:
-İçeride bir deli var. Tam kapıdan girince biletimi yırtıyor. Bende gelip yenisini almak zorunda kalıyorum!
10.Kahve Makinesi
Sarışın kadının biri uzun zamandır almak istediği kahve makinesine imrenerek bakarken;
-Sakın tereddüt etmeyin ve bunu hemen alın, demiş tezgahtar.
Tek yapacağınız kahvesini, filtresini koyup haznesini suyla doldurmak, düğmesini açıp yatağa girip uyumak. Kalktığınızda mis gibi sımsıcak kahveniz hazır, sizi bekliyor olacak.
Kadın makineyi satın almış, iki hafta sonra arkadaşları:
-Nasıl? Makinenden memnun musun?
-Aman, o aptal şeyle uğraşamam, geri götüreceğim. Ne zaman canım kahve çekse suyunu falan hazırlayıp yatağa girip uyumak zorunda kalmıyor muyum o deli ediyor beni!
11.İddia iddiadır
Bir sarışın ve bir esmer iş çıkışı bir şeyler içmek için bir barda buluşuyorlar ve saat 6 haberlerini seyrediyorlar. Haberde adamın biri köprüden atlayıp intihar edeceğini söylüyor. Bunu gören sarışın, esmere dönüyor ve
– Elli dolarına bahse girerim ki adam atlamayacak…” diyor.
Esmer kabul ediyor. Haberin sonunda adam atlıyor, sarışın da esmere elli doları veriyor. Esmer:
-Bunu alamam, sen benim arkadaşımsın…” diyor.
Sarışın ısrar ediyor:
-Hayır, iddia iddiadır…
Esmer:
-Bak, bunu saat 5 haberlerinde de seyretmiştim, bu nedenle paranı alamam…
Sarışın:
-Ben de seyretmiştim, ama tekrar atlayacağını sanmıyordum!..
12.Dişçi
Orta yaşlı yakışıklı, barda yalnız başına oturan fevkalade seksi sarışının yanına oturmuş.
Laf lafı, laf kapıyı açmış tahmin edersiniz. Hangi kapıyı… Yatak odasının kapısını tabii.
Soyunmuşlar. Bembeyaz çarşafların üzerine uzanırlarken seksi sarışın sormuş:
– Siz dişçisiniz galiba.
– Evet demiş adam, biraz şaşkın.. Nerden anladınız?..
-Yatağa girmeden önce ellerinizi ne kadar dikkatle, ne kadar titiz sabunladınız, ona dikkat ettim de.
Yarım saat sonra, seksi sarışın bir daha mırıldanmış:
– Siz sadece dişçi değil, çok büyük, çok usta bir dişçi olmalısınız!..
Adam hafiften kasılmış. Yatağın başucundaki sigara paketine uzanırken mağrur mağrur sormuş:
– Peki bunu nerden anladınız?..
– Hiçbir şey hissetmedim de..
13.Burası Kütüphane
Sarışının biri kütüphaneye girmiş. Görevliden bir hamburger, bir kola, birde patates kızartması istemiş. Görevlinin saf saf yüzüne baktığını gören sarışın bu sefer daha yüksek sesle:
– Anlatamadım galiba beyefendi, bana bir hamburger, bir kola, bir de patates kızartması.
Artık iyice sinirlenen görevli:
– Hanımefendi burası kütüphane!
Sarışının yüzü kıpkırmızı olmuş, özür dileyip çok çok kısık bir sesle fısıldayarak:
– Pardon pardon, bana bir hamburger, bir kola, birde patates kızartması…
14.Arabanın Üstü Açık
İki sarışın alışverişten sonra arabalarının yanına geldiler. Sarışınlardan biri anahtarları aramaktadır, ama bir turlu bulamaz. Bu arada yağmur yağmaya baslar. Diğer sarışın anahtarı arayan sarışına:
– Çabuk ol, yağmur yağıyor, daha arabanın üstü açık.
15.Karşımda Kimse Yoktu
Sarışının biri çıktığı geziden sonra, arkadaşıyla dertleşmektedir:
– Ay sorma güzelim perişan oldum, tren yolculuğu berbattı.
– Hayırdır, ne oldu ki?
– Trende ters tarafta oturdum, midem bulandı, içim dışıma çıktı.
– Aman be canım, karşındakine söyleseydin de yer değiştirseydiniz ya.
– Ya benim de aklıma geldi gelmesine de, karşımda kimse oturmuyordu.
16.Hemşire Olmak İstiyorum
Bir sarısının ablası hamiledir. Aradan 3 ay geçer, ama sarısının bundan daha haberi yoktur. Ablası:
– 6 ay sonra teyze olacaksın.
Sarısın kız ağlamaya baslar. Ablası sorar:
– Neden ağlıyorsun.
Sarısın:
– Ben teyze olmak istemiyorum, ben hemşire olmak istiyorum.
17.Sarışının Talipleri
Kızın 3 tane talibi varmış ve bir türlü karar veremiyormuş.
Bir gün arkadaşına gitmiş ve benim 3 tane talibim var ve karar veremiyorum demiş.
Arkadaşı hemen mesleklerini sormuş.
Doktor , telefoncu ve öğretmen demiş.
Arkadaşı da hemen öğretmeni seç demiş.
Neden diye sorunca arkadaşı hemen cevaplamış:
-Doktor devamlı sıradaki der, telefoncu sürekli meşguldür, ama öğretmen anlamadıysan tekrarlar.
18.Elektrikler Kesik
Sarışın kadının bir sorunu vardır ve yetkili kişiyi arar.
-İyi günler bir problemim vardı benim.
-Buyurun hanımefendi yardımcı olayım ben size, elimden geldiğince.
-İnternete bağlanamıyorum ben!
-Bakalım nedir problem, ne yazıyor şu an ekranınızda?
-Göremiyorum ki, elektrikler kesik!
19.Önce Loto Bileti Alman Lazım
Brandi adında sarışın bir iş kadınının işleri çok kötü gidiyormuş. İflas edince yardım için Tanrıya başvurmaya karar vermiş. Gece yatmadan başlamış duaya;
– Tanrım, iflas ettim ve işyerimi kaybettim eğer yakın zamanda elime para geçmezse evimi de kaybedeceğim lütfen lotoyu kazanmamı sağla.
Ertesi gün o haftanın loto çekilişi yapılmış ve başka biri kazanmış. Yine bir loto çekilişi öncesinde kadın yine dua etmiş:
– Tanrım, işyerimi kaybettim, evim, kaybettim, eğer yakın zamanda elime para geçmezse arabamı da kaybedeceğim lüften yarınki lotoyu kazanmamı sağla.
Ertesi gün lotoyu yine bir başkası kazanmış. Sonraki loto arefesinde kadın yine dua etmeye başlamış;
– Tanrım, beni neden unuttun? işyerimi, evimi, arabamı kaybettim, çok zor durumdayım, lütfen, lütfen bu seferki lotoyu kazanmamı sağla işlerimi yoluna koyayım.
Birdenbire ortalık ilahi bir beyaz ışıkla aydınlanırken gök aralanmış ve tanrı seslenmiş;
– Brandi kızım, lotoyu kazanmak için önce loto bileti alman lazım…
20.Az Kalsın Yakalanıyordum
Bir büroda biri sarışın, biri esmer ve biri kumral üç kadın; bir bayan şefin sekreteri olarak çalışıyorlarmış. Bakmışlar ki şefleri her çarşamba günü iş bitiminden bir iki saat önce bürodan tüyüp gidiyor. Bir süre sonra kendi aralarında o halde biz de şef gider gitmez erken kaçalım diye anlaşmışlar.
Ertesi çarşamba şef gider gitmez bunların üçü de erkenden tüymüşler. Esmer olan çarşıya gitmiş, alış-verişini yapmış, zamanını değerlendirmiş.
Kumral önce bir berbere gitmiş, sonra da bir sinemaya girmiş. Keyifli bir öğleden sonrası geçirmiş.
Sarışın ise doğru evine gitmiş. Kapıyı açmış, bir bakmış, şefi ve kocası yatakta sarmaş dolaş. Hiç gürültü yapmadan kapıyı kapatmış ve evden çıkmış.
Ertesi çarşamba, şef yine erken tüyünce sekreterler hadi biz de gidiyoruz diye hazırlanmaya başladıklarında sarışın durmuş ve
– Yook! Ben yokum, öyle erken falan tüymem! Gecen defa az kalsın şefe yakalanıyordum!
21.Banu Alkan
Afrodit eski model Chevrolet marka otomobilini satmaya karar verir. En yakın dostuna bu fikrini söyler. Yakın dostu:
-Banucuğum senin araban 200 bin kilometrede çok eskimiş kimse almaz.
Üzülen Banu Alkan ne yapacağım diye dostuna danışır. Dostu da;
-Benim tanıdığım bir usta var git ona kilometreyi düşürsün.
Banu Alkan tamirhaneye gider usta kilometreyi 10 bine düşürür, aradan bir hafta geçer.
Arkadaşı Banu Alkan’a;
-Ne oldu hallettin mi sattın mı der. Banu Alkan da;
-Yok ya vazgeçtim arabam daha 10 bin kilometrede satar mıyım hiç.
22.Halim Kalmadı
Genç bir sanatçı adayı kız, doktoruna telefon açıp aldığı randevuya gelemeyeceğini söyledi.
Doktor sordu:
– Neden çok mu hastasınız?
– Yoo değilim.
– Yalnız bugün bir prodüktöre gidip bir rol istedim. Sonra terzime gittim. Daha sonra ev sahibiyle kira meselesini tartıştık.
– Kısacası doktor bey, bir defa daha soyunacak halim kalmadı.
23.Ben Teyzesiyim
Sarışının biri kucağında bir bebekle eczaneye girer:
-Bu bebeğin kilosunu nasıl öğrenebiliriz.
-Önce bebekle anneyi tartıyoruz, sonra anneyi tek tartıyoruz, aradaki fark bebeğin kilosunu gösteriyor.
Sarışın hızlı hızlı ayrılmaya başlar, eczacı sorar:
-Hayırdır hanımefendi bebeğin kilosunu öğrenmeyecek misiniz?
-Ben bebeğin teyzesiyim gidip annesini çağırayım.
24.Sarışın ve Temel
Trafik polisi Temel sarışın bir bayan sürücüyü durdurur ve ehliyetini sorar. Kadın çantasını kucağına alıp aramaya baslar; ancak uzun süre geçmesine rağmen bir türlü aradığı şeyi bulamaz.
Temel beklemekten bunalır ve sabırsız bir ifadeyle kadına söylenir:
– Hanımefendi, aradığınızı bulamadığınız anlaşılıyor. Üzerinde kendi resminizin olduğu şeyi göstereceksiniz, acele edin lütfen.
Kadın bu uyarı üzerine telaşlanır ve kısa bir süre sonra “hah buldum” diye sevinçle çığlık atıp çantasındaki makyaj aynasını Temel’e uzatır.
Temel aynayı ciddiyetle inceler ve kadına dönüp kibar bir ifadeyle konuşur:
– Buyrun belgenizi hanımefendi. Özür dilerim, polis olduğunuzu söyleseydiniz durdurmazdım.
25.Sarışın Öğretmen
Sarışının biri ilkokul öğretmeni olarak staja başlar, çok heveslidir.
Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda durduğunu görür. Çocuğun iyi olup olmadığını öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir sorununun olmadığını söyler. Bir süre sonra sarışın çocuğun yine tek başına aynı yerde durduğunu görür, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak:
-Senin arkadaşın olmamı ister misin? diye sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte:
– Tamam der.
İlerleme kaydettiğini düşünen sarışın öğretmen:
-Bütün çocuklar topun peşinde koşturup oynarlarken sen neden burada duruyorsun?
Afallayan çocuk hayretle cevap verir:
– Çünkü ben kaleciyim …
26.Sarışın Bayan
Temel ile Cemal bir gece kulübünde içki içmektedirler, Temel, Cemal’e barda oturan güzel sarışını göstererek, “Cemal ben karıyı tavlarım” demiş. Ve kalkmış sarışın bayanın yanına gitmiş.
Temel: Birlikte bir içki içebilir miyiz.
Kadın: BMW araban var mı?
Temel: Yoktur
Kadın: Karadeniz’de iki katlı, geniş bahçesi olan bir villan var mı?
Temel: Yoktur
Kadın: Senin bankada yüksek meblağlı bir hesabında yoktur.
Temel: Yoktur
Kadın: O zaman çek arabanı
Temel Cemal’in yanına gitmiş.
Temel: Ula Cemal benim Limuzini sana versem senin BMV’yi bana verir misin
Cemal: Veririm
Temel: Acaba benim bankaya gitsem bana bir hesap açarlar mı?
Cemal: Açarlar
Temel: Bunları hallettikten sonra acaba babama Karadeniz deki villanın üçüncü katını nasıl yıktıracağız?
27.Kulağı Yanık Sarışın
Sarışın yanmış iki kulağıyla doktora gider.
Doktor: Kulaklarına ne oldu.
Sarışın: Ütü yapıyordum ve telefon çaldı. Ben de telefon diye ütüyü koydum kulağıma.
Doktor: Peki öteki kulağına ne oldu?
Sarışın: Lanet olası tekrar aradı.
28.Yolcu
Bir sarışın New York`a gitmek için uçağa binmiş ve first clasa oturmuş. Fakat hostesler arkaya geçmesini rica etmişler ama kız geçmeyeceğim diye ısrar etmiş. Beş hostes rica etmiş fakat kalkmamış.
Sonra yeni gelen bir hostes onu kaldırmış. Nasıl kaldırdın diye sorduklarında hostes demiş ki :
-Ona ön koltukların New York`a gitmediğini söyledim o da kalktı.
29.Akıllı Sarışın
Casinoda iki görevli sıkıntıdan patlamış bir şekilde rulet masasında dikiliyorlarmış. Derken içeri fıstık bir sarışın girmiş, masaya 10.000 dolar koymuş ve:
– Baylar, umarım sizin için sorun olmaz ama ben çıplakken kendimi daha şanslı hissediyorum diyerek oracıkta çırılçıplak soyunmuş.
Sonra elindeki zara bir öpücük kondurmuş ve;
– Haydi tatlım bana yeni kıyafetler lazım diye zarı fırlatmış.
– Evet evet kazandım diye sevinç çığlıkları atarak iki adama sarılıp öpmüş, kıyafetlerini toplamış, masadaki bütün paraları almış ve koşa koşa gitmiş…
İki adam bakakalmış.
Biri:
– Vaavv ne kadındı be peki kaç atmıştı?
Öteki cevap vermiş:
– Bilmemm…
30.Yaş
Sarışının biri ilkokula başlamış ve ilk günün sonunda koşarak annesine gitmiş:
-Anneciğim bugün Türkçe dersinde alfabeyi “k” harfine kadar ezberledim, diğerleri ezberleyemedi. Sarışın olmamdan kaynaklanıyor değil mi anneciğim?
Annesi de: Evet kızım aferin sana demiş.
İkinci günün sonunda sarışın, gene koşarak annesine gitmiş ve:
-Anneciğim bugün de matematik dersinde 10 kadar ezber yaptım diğerleri ezberleyemedi bu, sarışın olmamdan kaynaklanıyor değil mi anneciğim? demiş.
Annesi de: Evet kızım aferin sana demiş.
Üçüncü gün sonunda sarışın gene koşarak annesine gitmiş ve:
-Anneciğim bugün de beden eğitimi dersi vardı, dikkat ettim de diğer kızların göğüsleri küçüktü. Benimkiler ise kocaman, bu sarışın olmamdan kaynaklanıyor değil mi anneciğim?
Annesi de: Hayır kızım, onlar 7 sen 21 yaşında olduğun için ö
Tutarlı olmak ile ilgili söylenmiş güzel sözler
Tutarlı olmak sözlerini sizler için hazırladık bu sayfada. Anlamlı ve özlü Tutarlı olmak sözlerini bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
Tutarlı olmak, kişinin inandığı gibi yaşaması, sözüyle özünün bir olması, toplumun getirmiş olduğu ölçülere uymasını gerektirir.
Tutarlı olabilmek sonradan kazanılabilecek bir niteliktir. Ancak sahip olunduğunda iyi yönetilmesi gereken bir nitelik olma özelliğini de taşır.
Tutarlı olmak, şüphesiz aklı kullanmanın ve mantıklı düşünmenin bir neticesidir. İnsanlar tarafından takdir edilmek isteyen herkes, davranışlarında ölçülü ve tutarlı olmak zorundadır.
En Çok Beğenilen Tutarlılık Sözleri
Kişinin kendisiyle ilgili vardığı sonuçlar, kendisiyle ilişkisindeki tutarlılık, onun kendi özdeşim yasasının, ben kimim tanımlamasının temelini oluşturur.Doğan Cüceloğlu
Tutarlı olmak değişmez olmak değil, kararlı olmak inatçı olmak değildir, disiplinli olmak sert olmak değildir, kar yavaş ve devamlı yağarsa tutar.Nevzat Tarhan
Halk siyasette tutarlılık aramaz, çünkü sadece karşıt olanı görebilir, çelişik olanı değil.Dücane Cündioğlu
Huzurlu ve tutarlı bir insan olmak istiyorsanız, bu konuda da dürüst olun, kafanız ve gönlünüzle inandıklarınızı savunun.İpek Ongun
Peşinde olduğumuz şey tutarlılık ve onu bulana kadar şüphe etmeye devam etmeliyiz.Arthur Conan Doyle
Anlamlı Tutarlılık Sözleri
Tıpkı aynı anda basılan iki müzik notasının müziği ileri götürmesi gibi, düşüncelerimizdeki, fikirlerimizdeki ve değerlerimizdeki uyumsuzluklar bizi araştırmaya, eleştirmeye ve yeniden değerlendirmeye mecbur eder. Tutarlılık, durgun zihinlerin oyun alanıdır.Yuval Noah Harari
İnsanların endişe yaşamaması için, tutumları ile davranışları tutarlı olmak zorundadır.Özgür Bolat
Sana söyleyeyim, sadece ahmaklar işte samimiyete ve hevese önem verir. Önemli olan tutarlılık ve işini düzgün yapmak.Hakan Bıçakcı
Sadece iyi olmak da yetmiyor. Ayrıca dikkatli ve tutarlı olmak zorundayız.İbrahim Tenekeci
Bir adamın belli törel ilkeleri olduğuna göre onun, tutarlı olmak için, törel bakımdan belli şeyler karşısında belli yolda davranması gerektiğini düşünürüz. Üzerinde tartışmadığımız ve tartışamayacağımız şey, bu törel ilkelerin geçerliğidir. Onları kendi duygularımızın ışığında ya beğenir ya da yereriz.Alfred Jules Ayer
Sevmek için mutlaka sistemli veya tutarlı olması gerekmez. Tarihin gerisinde kalıyor. Tutarlılık testi, her zaman, çağdaş aydının sorunu oluyor. Tutarlılık birlikte olmak için gerekli; sevmek için değil. Ayrıca gelişmiş biri, karışıklığı sevebilir; basiti sevmek köylülerin işidir. Gelişmişle birlikte senfonik müzik, bu yüzden türkünün yerini alıyor.Yalçın Küçük
Güvenilir olmanın temelinde kendinle tutarlı olmak yatar.Doğan Cüceloğlu
Her zaman tutarlı olmak zaman zaman inatçı olmak anlamına gelir. Halbuki, gereğince gevşemek muhakemenin imtihanıdır.Jane Austen
Sokaktaki adamın fikirleri mantıki bir tutarlılığa sahip değilse de,yaşadığı çerçeve içine konduğu zaman bir tutarlılık kazanmaktadır.Şerif Mardin
Yalan, kötü bir üne sahiptir. Bunun başlıca sebebi ise insanların genellikle yeni egolar yaratmak yerine eski egolarını korumak için yalan söylemeleridir. Birinin kendisi ile veya başkaları ile tutarlı görünmeye çalışmak için yalan söylemesi bir korku eylemidir. Yeni bir şey yaratmak için ve dolayısıyla genelde olduğumuz kişiye aykırı olmak için yalan söylemek ise yaratıcı ve hayat dolu bir eylemdir. İlki sadece kafeslere daha fazla parmaklık inşa eder; ikincisi ise parmaklıkları eğer ve böylece kafeslerden çıkıp özgürce yürüyebiliriz.Luke Rhinehart
Hiçbir zaman tamamen neşeli ya da tamamen kederli olamayız, yalnızca tutarlı olmak adına -tutarlılık zihinsel rahatlığımızın en işlevsel sigortasıdır- diğer hissin belirtilerini görmezden geliriz, tüm yoğunluğumuzu baskın olan hisse kaydırırız.Serhat Çelikel
Bütün ideolojilerin faciası, çelişkiye izin vermemelerindedir. Tutarlı olmak için yalan söylenir.Emil Michel Cioran
En Komik 25 Öğrenci Fıkrası
1.Düşünce Tarzı
Sınıfta öğretmen sormuş:
-Dalda üç kuş var, birini vurdum kaç tane kalır? Çocuk cevaplamış:
-Hiç kalmaz öğretmenim.
-Olur mu oğlum…2 tane kalır.
– Olmaz öğretmenim. Siz birini vurunca diğerleri aptal değil ya sesten ürküp kaçarlar…
-Aferin oğlum, cevabın yanlış ama düşünce tarzını beğendim.
-Öğretmenim, ben de size bir şey sormak istiyorum:
-Karşıdan üç tane bayan geliyor, üçü de dondurma yiyor, ama biri yalayarak, biri ısırarak, diğeri de emerek yiyor dondurmayı. Sizce bunlardan hangisi evlidir?
Öğretmen kızmış ama, cevap veremedi dedirtmemek için belli etmemiş,
-Emerek yiyen evlidir.
– Olur mu öğretmenim ne alakası var, parmağında yüzük olan evlidir ama düşünce tarzınızı beğendim.
2.Hocanın Final Sorusu
Dört üniversite öğrencisi sabahleyin uyanamayarak matematik finalini kaçırırlar, sınav ertesinde hocalarını yakalayıp, zar zor bindikleri arabanın lastiği patladığı için sınavı kaçırdıklarına ikna ederler.
Kadın, yalvarmalarına dayanamayarak, bu dört arkadaşa sınavı 3 gün sonra yapacağını söyler.
Sınav günü geldiğinde, matematik hocası bizim dörtlüyü sınıfın dört köşesine oturtur. Finali geçmek için en az 50 almak lazımdır, sınavda 5 soru vardır. Sayfanın önündeki 4 matematik sorusu basit sorulardır ve her biri 10 puanlıktır.
Kağıdın arkasındaki soru ise 60 puanlıktır ve de soru aynen şöyledir:
-Hangi lastik patladı ?
3.Kevser
İmam Hatip Lisesinde teftiş yapan bir müfettiş sınıfa girer..Ders Kuran-ı Kerim’dir. Bir öğrenciyi kaldırarak ismini sorar:
Öğrenci “Fatih” diye cevap verir.
Müfettiş: Peki öyleyse yavrum Fatiha suresini oku bakalım..
Çocuk sureyi okur. Sıra başka bir öğrenciye gelmiştir.
Müfettiş yine sorar: İsmin ne çocuğum?
Çocuk cevap verir: Yasin ama arkadaşlar kısaca Kevser derler.
4.Gelinlik
Öğretmen derste şunları anlatıyordu:
– Düğünlerde gelinler neden beyaz giyer bilir misiniz? Bu onların en mutlu günü olduğu için!
Arka sıralardan bir ses yükselir;
– Damatların neden siyah elbise giydiklerini şimdi anladım.
5.Cevaplarımı kontrol ediyorum
Temel üniversitede bir dersin sınavına girmiş. Sınav test şeklindeymiş. Hayta Temel her soruda yazı tura atarak cevap veriyormuş. Sınav süresi dolmuş öğrenciler birer birer cevap kağıtlarını teslim etmiş. Kağıdını vermeyen bir tek Temel kalmış hala yazı tura atıyormuş. Öğretmen gelip Temel’in karşısına dikilmiş:
– Yahu Temel çalışmamışsın belli. Cevapları yazı tura atarak veriyorsun, hala bitiremedin mi?
Temel:
– Hocam bir saat önce bitirdim ama demiş. Cevaplarımı kontrol ediyorum!…
6.Ayağa Kalksın
Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde öğrencilere ilginç bir çağrıda bulunmuş:
– Kendini geri zekalı hisseden varsa ayağa kalksın…
Sınıfta çıt yok. Nihayet biri kalkmış:
– Sen kendini geri zekalı mı hissediyorsun?
– Hayır ama, sizin tek başına ayakta kalmanıza gönlüm razı olmadı da…
7.Fark
Küçük John okuldan eve gelir ve üzgün bir şekilde:
-Matematik dersinden 1 aldım der.
Babası hemen sorar: Neden ?
John cevap verir: Öğretmen 3×2 kaç eder? diye sordu. Ben de “6” dedim.
Babası hemen oğlunu tasdikler ve: Fakat bu doğru.
Ondan sonra da “öğretmen 2×3 kaç eder?” diye sordu.
-Has s***ir, ne farkı var ki ?
-Ben de öğretmene aynısını söyledim
8.Biliyorsun ama inanmıyorsun
Bir gün din hocası sınav yapar. Çocuklardan bir tanesi bütün sorular doğru yanıtlamıştır ama sınav sonucunda 100 üzerinden 40 almıştır. Hocanın yanına gitmiş ve sormuş
-Hocam benim 100 almam gerekiyordu bütün soruları biliyordum ve yaptım
-Bilmesine çok iyi biliyorsun ama inanmıyorsun
9.Sıpa
Köylü, yeni doğan bir sıpayı kucağına almış evine dönerken, iki ortaokul öğrencisi kendisine takılır ve:
– Hayrola amca, oğlunu nereye götürüyorsun böyle?
Adam, kendine yapılan bu terbiyesizliğe aldırmamış görünerek cevap verir:
– Gittiğiniz okula kaydını yaptıracağım.
10.Okuldan sonra hemen eve gel
İlkokul öğretmeni “Din Kültürü” dersinde “Cennet ve Cehennem”i anlattıktan sonra sınıfa sormuş:
– Çocuklar aranızdan kim cennete gitmek ister?
Öğretmen bakmış herkes el kaldırıyor, küçük Temel hariç. Küçük Temel’in yanına gidip sormuş:
– Ne o Temelciğim, sen cennete gitmek istemiyor musun?
Küçük Temel cevap vermiş:
– İstemesine istiyorum da öğretmenim… Annem okuldan sonra hemen eve gel dedi!..
11.Öğrenci Yurdu
Üniversitede, dönemin ilk gününde rektör yeni gelenleri toplamış, üniversite kurallarını anlatırken sıra yurt olayına gelmiş. Rektör demiş ki :
– Kız yurtları erkek öğrenciler için yasak bölge. Erkek yurtları kız öğrenciler için. Yasak bölgede yakalanan kişiye ilk seferinde 200 milyon ceza kesilecek. İkinci yakalanışında 300 milyon, üçüncü yakalanışında da 500 milyon ceza kesilecek. Sorusu olan var mı?
Arka taraftan bir erkek öğrenci:
– Sezonluk bilet ne kadar?
12.Tüleyman
Öğretmen bir gün öğrencilerine söyle bir soru sormuş:
– İnsanlarda istem dışı çalışan şey nedir ?
Öğrencilerden biri parmak kaldırıp cevap vermiş:
– Tik tir hocam…
Öğretmen soruyu bilen öğrencisine :
– Aferin oğlum senin adın ne? diye sormuş.
Öğrenci :
– Tüleyman hocam… demiş…
13.Siz kazandınız
Öğretmen sınıfa girer ve sınıfın çok gürültülüğü olduğunu görür. Hemen öğretmen sınıfı susturur ve öğrencilere neden sınıfın bu kadar gürültülü olduğunu sorar. Öğrenciler sokakta bir köpek bulduklarını ve en büyük yalan atana bu köpeğin verileceğini söylerler. Hoca çocuklara dönerek
-Çocuklar ne kadar ayıp sizin bu yaptığınız ben sizin yaşlarınızdayken hiç yalan söylemezdim
Çocuklar hep bir ağızdan:
-Öğretmenim köpeği sizin hakkınız. Siz kazandınız
14.Karne
Karne günüydü. Küçük oğlan okuldan döndü.
Annesi “Karnen nerede?” diye sordu.
Çocuk güldü :
-Arkadaşıma ödünç verdim. Babasını korkutacak…
15.Tercüme
İngilizce dersinde öğretmeni çocuğa sordu :
– Oğlum, sana Türkçe bir cümle vereceğim, sen bunu İngilizceye çevireceksin…
Çevireceğin cümle,
-Çocuk, koştu koştu, denize düştü, boğuldu…
Öğrenci yanıt verdi :
– The boy tıkıdık tıkıdık, culup, gulu gulu.
16.Böyle soruya böyle cevap
Renkli kişiliği ve düşük not vermesi ile öğrencileri arasında özel bir üne sahip olan felsefe öğretmeni, sınav yapacağı gün öğrencilere, önce kâğıt ve kalemlerini hazırlamalarını söyledi, sonra da sandalyesini kaldırıp masanın üzerine koydu.
Sonra:
“Sınav sorumu soruyorum” dedi. “Bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayınız.”
Sıfırcı felsefe öğretmeni, sınav kâğıtlarını okuduktan sonra, bu konudaki ününe gölge düşüreceğini bilmesine rağmen, hayatında ilk kez bir öğrencisine yüz üzerinden yüz vermek zorunda kaldı.
Öğrencinin sınav kâğıdında yalnızca şu iki sözcük yer alıyordu:
– Hangi sandalyenin?
17.Elektrik
Bir gün öğrenciler sınav oluyorlarmış.
Öğretmen bir öğrencisini kaldırarak ona şu soruyu sormuş:
-Oğlum söyle bakalım elektrik nelerden geçmez?
Çocuk şöyle cevap vermiş:
-Lastikten, camdan ve tahtadan.
-Başka?
Çocuk biraz düşündükten sonra:
-Birde yoksul mahallelerden geçmez öğretmenim diye cevap vermiş.
18.Selamı Var
Öğrencinin biri Mısır’da üniversite okuyormuş. Yazılılar bittikten sonra sömestir tatili olmuş. Arkadaşı Ali’ye, ben memleketime gidiyorum sen bana notlarımı iletirsin:
Eğer bir zayıfım varsa Ali’nin selamı var, iki zayıfım varsa Muhammed’in selamı var, üç zayıfım var ise Muhammet Emin’in selamı var dersin demiş.
Arkadaşı notlara baktıktan sonra evini aramış, babası çıkmış telefona. Ali orada mı diye sormuş; babası, yok demiş, o da notu bırakmış:
– Ali geldiğinde söyleyin, ümmeti Muhammed’in selamı var.
19.Öğretmenini iyi tanıyor
Kimya dersinde öğretmen, elindeki metal parayı gösterdi:
– Şimdi bu beş yüzlüğü asite batırıyorum. Ne dersiniz eriyecek mi?
Nuri parmak kaldırıp cevapladı:
– Erimez,öğretmenim.
– Evet erimez, neden erimez?
– Eriyecek olsa asite atmazdınız da ondan!…
20.İkinci soru
Öğretmen öğrencilere;
-Sizlere sorular soracağım. Birinci soruyu bilene ikinci soru sorulmayacak.
-Söyle bakalım Ahmet, bir hindinin kaç tane tüyü vardır?
-9567 tane tüyü vardır Öğretmenim!
-Nereden öğrendin bunu?
-Öğretmenim, hani ikinci soru sorulmayacaktı.
21.Kayserili mantığı
Öğretmen Kayserili öğrenciye sormuş:
– Söyle bakalım evladım; iki kere iki kaç eder?
Öğrenci biraz düşündükten sonra sormuş:
– Öğretmenim alırken mi; satarken mi?
22.Bence doğru cevap
Öğretmen sormuş:
– Hangi ayda yirmi sekiz gün var?
Soner cevap vermiş:
– Hepsinde hocam.
23.Kafasız kurbağa
Tıp fakültesinde bir derste… Profesör uyuklamakta olan bir öğrenciyi ayağa kaldırıp sormuş:
– Söyle bakalım! demiş. Şuradaki kurbağanın kafasını kesesem ne olur?
Öğrenci düşünmeden cevap vermiş:
– Ölür hocam!
Hoca sinirlenmiş;
– Otur yerine!… demiş. Geçen derste de anlatmadım mı? Kurbağanın kafasını kesersen 24 saat daha yaşar!
Yerindeyken geçen derste hakikaten de bunların anlatıldığını anımsayan öğrenci, mahçup bir ses tonuyla:
– Hocam, siz ona yaşamak mı diyorsunuz?
24.Mantıklı mı Yasal mı?
Bir öğrenci, lojistik ve organizasyon dersinin yazılı sınavından kalıyor.
Öğrenci: Siz beni cezalandırıyorsunuz. Bunu hiç anlıyor musunuz?
Profesör: Evet tabi ki. Yoksa nasıl profesör olabilirdim?
Öğrenci: İyi o zaman. Size bir şey sormak istiyorum. Eğer doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu alıyorum ve gidiyorum. Fakat bununla beraber eğer cevabı bilemezseniz bana iyi not vereceksiniz.
Profesör: Anlaşıldı tamam. Sor bakalım.
Öğrenci: Yasal olup mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olup yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir?
Profesör iyice bir düşündükten sonra hiç bir cevap veremiyor. Ve o öğrenciye iyi not vererek onu geçiriyor. Daha sonra profesör en iyi öğrencisini çağırıyor ve aynı soruları ona soruyor. Öğrenci hemen cevap veriyor:
-Siz 63 yaşındasınız ve 35 yaşındaki bir bayanla evlisiniz. Bu yasal ama mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir dostu var, bu gerçi mantıklı ama yasal değil. Siz, karınızın dostuna iyi bir not veriyor ve onu geçiriyorsunuz oysa ki o sınıfta kalmıştı. Bu ise ne mantıklı ne de yasal.
25.Bu benim matematik ödevim
Recep, elinde bir listeyle bakkal Necati’ye gider:
– Bakkal amca: kilosu 7 liradan 8 kilo şeker, 5 liradan 9 kilo pirinç, 8 liradan 10 kilo un kaç lira eder? Bakkal Necati şaşkınlıkla cevap verir:
– Senin söylediğin fiyatlardan satmıyoruz şekeri, pirinci, unu. Bir de sen o kadar ağır yükü nasıl götüreceksin ki demiş. Recep cevap vermiş :
– Sen ağırlıklarına bakma Necati amca, fiyatlarının toplamını söyle. Bu benim matematik ödevim.
En Komik 25 Bektaşi Fıkrası
Bektaşi fıkraları egemen resmi din adamlarının dogmatik, statik, sabit anlayışlarına karşı hayatında mizahi ve eleştirel bir tavır takınır. Akla, mantığa, insan doğasına, hayatın olağan aykırı gelen düşünce ve davranış her kimden gelir ise gelsin Bektaşi fıkralarının eleştirilerinden mutlaka payını alacaktır. Fıkralar Anadolu’nun gülen yüzüdür…
Bektaşi Fıkraları
1.İneği de kurbana saymazsam şerefsizim
Bektaşi bulgurunu kaynatıp kuruması için sermiş, bir yandan karıştırırken bir yandan da dua edermiş:
-Allahım bulgurlarım kurumadan yağmur yağdırma!
Bulgurlar tam kurumaya yüz tutmuşken yağan yağmur, Bektaşi’nin bulgur sergisini su içinde koymuş. Bu zor durumunun üzerinden bir hafta geçmeden, ineğini de ahırda ölü bulan Bektaşi, üst üste gelen kötü olayları kabullenmekte zorlanmış.
Ramazan ayının geldiğini fırsat bilen Bektaşi oruç tutmaya niyet etmiş ve Ramazanın ilk günü, iftara beş dakika kala sigarasını yakmış.Sigarasından içine çektiği dumanı büyük bir keyifle gökyüzüne üfleyerek:
-Nasıl, illet oluyorsun şimdi bana değil mi? Diyerek kendi kendine söylenmeye devam etmiş:
-Ölen ineği de kurbana saymazsam şerefsizim!
2.Bektaşi ve Papaz
Gerçekte Müslümanlık çok kolaydır, besmeleyle işe başlamak yeter, kelime-i şahadet getirdin mi vaziyet tamamdır…
Vaktiyle Ortaköy’de Bektaşi ile Papaz çok dost imişler, yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş…
Bir gün Bektaşi’ye haber vermişler:
-Hemen gel, Papaz çok hasta…
Bektaşi varmış bakmış ki dostu ölüm döşeğinde yatıyor…
Bektaşi’yi görünce Papaz’ın dudakları titremeye başlamış, konuştu konuşacak…
Baba Erenler hemen eliyle Papaz’ın ağzını kapatmış…
Çevreden bozulanlar sormuşlar:
-Ne yapıyorsun yahu?
Bektaşi:
– Ben bu pezevengi bilirim, demiş, şimdi bir besmele çeker, doğru Cennet’e gider…
3.Ya kazığa oturtsalardı
Bektaşi, papaz dostuna sormuş:
– Bana bak, siz hıristiyanlar ikide bir neden istavroz çıkarıyorsunuz?
Papaz:
-Yahudiler Hazreti İsa’yı çarmıha gerdiler ya, peygamberimizi anıyoruz…
Bektaşi:
-Şükredin ulan, ya İsa’yı kazığa oturtsalardı, ne yapacaktınız?…
4.Herkes kendisinde olmayanı ister
Yolu camiye düşen Bektaşi namazdan sonra:
-Ey ulu tanrım, bana bol bol şarap ver diye dua etmiş.
Yanında namazı bitiren kişi de ellerini kaldırmış:
-Rabbim bana iman ver diye dua etmiş.
İki duayı da işiten hoca Bektaşi’ye dönmüş:
-Bak herkes iman istiyor tanrıdan sen de şarap istiyorsun. Utanmıyor musun?
Bunun üzerine Bektaşi hocaya dönüp:
-Ne yapalım hoca efendi herkes kendisinde olmayanı ister
5.Her şey Allah’tan
Bektaşi’nin biri her gün kasabada ‘Her şey Allah’tan’, ‘Her şey Allah’tan’ diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi’ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi’nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce;
-Öyle ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah’tandı.
-Tabii demiş Bektaşi, her şey Allah’tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.
6.İtibar
Softanın biri Bektaşinin önüne geçti:
-Ey Erenler; iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman, dedi.
Bektaşi gülümseyerek:
-Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem, dedi.
7.Fakire can geldi
Oruç tutan Bektaşi pek fena susamış. Gürül gürül akan çeşmeyi görünce de dayanamayıp ağzını dayayıp kana kana çeşmeden su içmiş. Bu sırada oradan geçen komşusu seslenmiş:
-Aman erenler ne yaptın? Oruç gitti!
Bektaşi, ağzının iki yanından süzülen sular bağrına doğru inerken cevap vermiş :
-Oruç gitti ama fakire de can geldi!
8.Kayık küçük
Bektaşi kiraladığı kayık ile Eminönü’nden Üsküdar’a giderken, deniz dalgalanmaya, kayık sallanmaya başlar. Dalgaların, büyük bir fırtınanın başlangıcı olduğunu sezen Bektaşi’nin telaşlandığını gören kayıkçı:
-Ne korkuyorsun yolcu? Korkma. Allah büyüktür! Diye Bektaşi’yi sakinleştirmek ister.
Kayıkçının bu sözüne içerleyen Bektaşi şu yanıtı verir:
-Allah büyüktür amma, kayık küçük!
9.Zaten abdestsiz kılmıştım
Bektaşi yolda giderken bir yemiş ağacı görür ve çıkıp yemiş yemeğe koyulur.
Yoldan geçen sofunun biri seccadesini Bektaşinin çıkmış olduğu yemiş ağacının dibine sererek namaz kılmaya başlar.
Namazı biten sofu ellerini açarak ‘allahım namazımı kabul et’ der.Bizim Bektaşi de yukarıdan ‘etmiyorum’ der.
Bektaşinin sesini duyan sofu buna şaşırır ve bu sesin kimden geldiğini anlamak için her tarafa bakar ama kimseyi göremez..
Sofu tekrar ellerini açarak ‘allahım dualarımı kabul et’ der. Bektaşi tekrar ‘etmiyorum’ der.
Sofu tekrar açarak ‘kabul et’ der. Bektaşi tekrar aynı cevabı verir..
Buna çok sinirlenen sofu ‘etmezsen etme zaten abdestsiz kılmıştım’ der.
10.Keramet Alçak Gönüllülükte
Sofunun biri Bektaşi’yi denemek ister.
-Baba Erenler, sizler için kerametli diyorlar. İsterse ağacı bile ayağının yanına getirir diyorlar. Bize de gösterin de biz de görelim, der.
Baba Erenler, kendisi ile alay edilmek istendiğini fark ederek, sofuya bir ders vermek gerektiği düşünür ve ağacı çağırmaya karar verir:
-Ağaç gel der, fakat ağaçta hareket yok.
-Ağaç gel der, fakat yine gelmez.
-Ağaç gel der, üçüncü çağırışında da ağaçta hareket yoktur.
Bunun üzerine, Bektaşi ağacın yanına gider ve derki:
-Eğer ağaç bize gelmezse biz ağaca gideriz.
11.Eşekliğinden
Bektaşi’nin yolu camiye düşmüştür. Cami imamı o günkü vaazında içkinin kötülüklerinden bahsetmektedir. Cami imamı uzun bir vaazdan sonra cemaate bir de örnek verir:
-Ey cemaat eşeğin önüne bir kova su, bir kova da rakı koyun hangisini içer?
Bektaşi elini kaldırarak cami imamının sorusunu yanıtlar:
-Hocam suyu içer.
İmam:
-Tabi ki suyu içer, peki neden suyu içer?
Diye sorunca, Bektaşi cevaplar:
-Neden olacak hocam, eşekliğinden!
12.Hangisi sarı,hangisi kırmızı
Bektaşi iki öküzüyle tarlasını sürermiş; kırmızı öküz az yem yiyip, çok çalışırmış; sarı öküz lanet mi lanetmiş. Hem çok yermiş, hem tembelmiş. Bir gün öfkelenmiş Bektaşi:
-Ey Allahım! demiş, şu sarı öküzün canını al da kurtulayım…
Baba Erenler ertesi sabah ahıra girince ne görsün! Kırmızı öküz sizlere ömür, sarı lanet capacanlı… Dışardan bir çocuk çağırmış Bektaşi, öküzleri göstermiş:
-Ulan, demiş; bunların hangisi sarı, hangisi kırmızı? Çocuk göstermiş:
-Bu sarı, bu kırmızı! Bektaşi gözlerini göğe çevirmiş:
-İmanım, demiş; bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen ayıramıyor musun?
13.Bir de senin kuluna bak
Bektaşi Baba İstanbul’da gezinirken, padişahın sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yakınından geçmekte idi. Binanın önünde şatafatlı bir fayton durmakta idi. Binadan sırmalı elbiseleri olan adam çıkınca, muhafızlar selama durdu. Adam faytona binerken, Bektaşi meraklalandı ve muhafızlardan birinin yanına sokularak sordu.
-Faytona binen padişahmıdır?
-Hayır padişahın bir kuludur. Cevabını aldı.
Bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama baktı. Sonrada kendi haline baktıktan sonra, ellerine açarak:
-Tanrım, bir padişahın kuluna bak! Sonra, bir de senin kuluna bak! Diye söylendi.
14.Orasını Allah Bilir
Şarap yapmak yasaklanmış; sıkı bir kontrolle, şarap yapan yakalandığında kellesi vuruluyordu.
Bağ bozumu vakti geldiğinde, Bektaşi üzümlerin suyunu küplere doldurdu. Durumdan haberdar olan hükümdar, Bektaşinin küpleri başına geldiğinde, hiddetle sordu:
-Üzüm suyu küplere ne için dolduruldu?
Bektaşi, yakalanmışlığın telaşı ile cevap verir:
-Dolduruyorum ki, orada sirke olsun.
Hükümdar, biraz yumuşayarak yeniden sordu:
-Sirke dersin ama, ya şarap olursa!
Hükümdarın yumuşadığını gören Bektaşi:
-Orasını Allah bilir, dedi.
15.Kabahat tarlayı sana gösterende
Köylü yağmur duasına çıkıyormuş, Bektaşi’ye ‘sen de gel’ demişler. Baba Erenler kalabalığa katılmış, yolda küçük tarlasının yanından geçerken elindeki sopayı tarlaya dikmiş, göğe bakarak:
-Bizimki de burası, demiş.
Duadan sonra bir yağmur bir yağmur; ortalığı seller basmış. Bektaşi’nin tarlasında ne varsa sular almış götürmüş. Bu manzarayı gören Bektaşi, ellerini yukarı kaldırmış:
-Ulan, demiş; kabahat sende değil, bu tarlayı sana gösterende…
16.Akşamdaaaaan akşama
Zaptiyebaşı yolda çakırkeyif rastladığı Bektaşi’yi çevirmiş ve kükremiş:
-Söyle bre zındık, namaz vakti cami mihrabında secdeye vardığın olur mu?
Erenler çok hızlı ve çok vurgulu bir biçimde cevaplamış:
-Her bayram, her bayram.
Zaptiyebaşı bu kez:
– Peki ey kafir, şarap zıkkımlanır mısın? diye sormuş.
Bektaşi suçüstü yakalanmış olmasının ürkekliği ve yalana başvurmanın faydasının olmadığının farkına vararak, eliyle küçümseme işareti yaparak yanıt vermiş:
– Eh, akşamdaaaaan akşama.
17.Peşin Namaz
Bektaşi ile bir hoca birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca :
-Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya…
Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam… Bektaşinin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş :
-Yahu bu ne uzun namaz böyle?
-Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları eda eyledim!
Bektaşi :
-Eh ben de bir namaz kılayım! demiş ve başlamış namaza…
Ama ne namaz, bitmiyor, sonunda hoca dayanamamış :
-Erenler, senin namaz da uzun sürdü!
-Önümüzdeki haftanın namazını kıldım!
Hoca şaşırmış :
-Yahu olur mu böyle şey?
Bektaşi gülmüş :
-Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin?
18.Kaç gün oruç tuttun
Adama sormuşlar:
-Kaç gün oruç tuttun?
-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim!
Aynı soruyu, orada bulunan Bektaşiye sorunca, hiç istifini bozmadan yanıt vermiş:
-Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!
19.Oruç farz, sahur sünnettir
Ramazan ayı gelince yeni evlendiği hanımı özenle hazırlamış ilk sahur sofrasını. Afiyetle yemiş Baba Erenler, ama hanımı bakmış ertesi gün Erenler’de oruç moruç yok.Belki maruzatı vardır, sonraki gün tutar diye yine hazırlamaya devam etmiş sahur sofrasını ancak Baba Erenler hiçbir sahuru kaçırmadığı gibi, bakmış oruç da tutmuyor hiçbir gün.
Böylelikle ayı yarılamışlar ki hanımı sonunda dayanamayıp laf etmiş:
– Efendim her gece size sahur hazırlıyorum, yiyorsunuz ancak oruç tuttuğunuz yok, öyleyse hazırlamayayım artık boşuna sahur sofranızı!
Baba Erenler cevabı yapıştırmış:
-A be hanım, oruç farz, sahur sünnettir. Zaten mahcubum farzı yerine getirememekten, bir de sünneti terk edeyim de iyice mi mahcup olayım!
20.Seferiyim
Bektaşiyi Ramazan günü oruç yerken yakalayıp Kadı’nın huzuruna çıkarmışlar. Kadı:
Bre zındık, niye oruç yiyorsun?
Bektaşi:
Seferiyim!
Oradan boşboğazın biri çıkıp:
Kadı Efendi, bunu tanırım, 40 yıldır burada oturur, seferi değil, yalan söylüyor! deyince
Baba Erenler cevabı yapıştırmış:
İlelebet burada kalacağıma dair elinizde senet mi var? Seferiyim dedim ya; ahiret yolcusuyum!
21.Hıristiyan oldum kurtardım
Ramazan’da Bektaşi bir kenarda ekmek yiyordu. Birisi de geldi yanına oturdu.
Polis bunları gördü. İkisini de yakaladı. Doğru kadının huzuruna götürdü. Kadı dinledi. O bir adamı mahkum etti. Sonra da Bektaşi’yi sorguya çekti.
– Sen neden orucunu yedin?
Bektaşi arkadaşını da düşündü:
– Ben Hıristiyan’ım efendim
Kadı yumuşadı birden.
– O halde serbestsin.
– Serbestsem Müslüman olmak isterim
Deyince Bektaşi, kadı iyice yumuşadı:
– Pekala buna çok sevindim. Hemen Müslüman olabilirsin.
– Olayım amma bir şartım var.
– Nedir söyle bakalım.
– Şu adamı da affedin.
Kadı, itirazsız şartı kabul etti. Sonra da Bektaşi’ye iman telkin etti. Her ikisi de mahkemeyi terk ettiler.Bektaşi yolda gülerek arkadaşına baktı.
– Bir daha tedbirsiz olmayasın. Bak Hıristiyan oldum kendimi kurtardım. Müslüman oldum seni kurtardım.
22.Unuttum ağa
Bektaşinin biri dalgın bir halde sigarasını tüttüre tüttüre yolda gidiyormuş. Karşısına yeniçeri
ağası çıkmış. Hiddetle sormuş:
– Bu ne hal? Mübarek Ramazan gününde oruç tutmuyor, sigara mı içiyorsun?
Bektaşî şaşkın şaşkın karşılık vermiş:
– Unuttum ağa.
Yeniçeri:
– Neyi unuttun?
Bektaşi safiyetle:
– Sokakta olduğumu.
23.Gömleğim Kurumasın Diye
Yılın birinde çok kuraklık olur. Köylüler bu yıl açlıktan kırılırız diye yakınırlar. Oradan geçen Bektaşi dervişini görünce, yağmur yağdırması için yardım isterler. Köylülerin üzüntüsünü gören Bektaşi, bir tas su ister ve gelen su ile gömleğini ıslayıp bir tasın üstüne serer. Az sonra kara bulutlar çöker şarıl şarıl yağmur yağmaya baslar.
Bunu gören köylüler:
– Sen Evliyalar Evliyasısın! Deyip, ayağına kapanırlar.
Bektaşi:
– Bu isin Evliyalığımla bir ilgisi yok, bu günlerde yukarıda ki ile aram biraz açık, gömleğim kurumasın diye yağdırıyor yağmuru.
24.Sizin masum olduğunuz ne malum
Bektaşi’yi, üzerinde rakı şişesiyle yakalayınca “ramazan günü rakı içiyor”diyerek kadının karşısına çıkartırlar. Bektaşi yemini billah etmektedir:
-Kadı efendi vallahi içmiyordum, sadece üzerimde taşıyordum, sorun bakalım içerken görmüşler mi? diye direnirse de ne kadıyı nede yanındakileri ikna edemez.
Kadı son olarak kesin bir dille:
-Üzerinde taşıyorsan mutlaka içiyorsundur da demiş.
Bunun üzerine Bektaşi:
-Kadı hazretleri, eğer içmeden taşımak suç ise, siz de zina aleti taşıyorsunuz, sizin masum olduğunuz ne malum.
25.İlki daha makbuldü
Baba erenler seyahatteyken bir imamın evine konuk olur. Akşam yemekler yenir, namaz vakti gelince imam:
– Baba Erenler yemeğimizi yedik, namazımızı da kılalım der.
Bektaşi kabul eder. İmamla beraber namazı kılarlar. Lakin namazdan sonra İmam Bektaşi’nin abdest almadığını, namazını abdestsiz kıldığını fark eder:
-Böyle olmaz baba erenler, kabul sayılmaz, bir de abdestli kıl.
Bektaşi ne yapsın, misafir olduğundan bir şey diyememiş, istemeyerek kalkıp abdestini almış, namazını tekrar kılmış. Namaz bitip ev sahibinin yanına oturunca ev sahibi gayet memnun:
-Baba erenler, bak gördün mü, sence hangisi daha makbule geçti.
Bektaşi namaza zorlanmaktan sıkılmış bir vaziyette:
-İlki daha makbuldü mirim, çünkü Allah rızası içindi.
En Komik 25 Erzurumlu Fıkrası
Farklı kültürü ve güzellikleri ile ön plana çıkan Erzurum aynı zamanda fıkraları ile meşhurdur.İşte sizler için seçtiğimiz birbirinden eğlenceli 25 Erzurumlu Fıkrası.Eklemek istediğiniz fıkralar için yorum bölümünü kullanabilirsiniz.
Huzur ve gülmek çocukluğa dair özellikler diye düşünüyorum bazen.Çünkü çocukken olaylara ve insanlara önyargısız yaklaşıyoruz ve her şeye, herkese şans tanıyoruz. Sonraları yaşamın gerçek doğasını tanıdıktan sonra resimlere gülen güneşler çizmekten vazgeçiyoruz. O zaman boya kutusundaki koyu renklere uzanıyoruz.Yüzünüzden gülümseme eksik olmasın.
Erzurumlu Fıkraları
1.Vışşşş Sen Ne
Trafik lambaları şehre yeni konulmuş.
Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeyi durdurur:
-Teyze teyze dur nereye gidiyorsun?
– Vışşşş devamsız, sene ne? Eltimgile gidirem, erimin de heberi var!
2.Her Taraf Tekne
Adamın biri Erzurum`dan köye giderken bir şişe içki alır köye gider. Köyde yaşlı anası sorar:
– Ola oğul bu nedir?
– Ana bu romatizma ilacıdır, sakın elleme ha der.
Aradan bir zaman geçer anasının ayakları ağrımaya başlar aklına gelir, oğlunun şehirden getirdiği ilaca bakar ve alır rakıyı, bir yudum, iki yudum derken bayağı içer. Tandır başına gider eleği alır başlar un elemeye; o sırada oğlu gelir bakar ki anası unu yerlere rastgele elemektedir.
– Ana neydirsen? Unu dışarıya elirsen önündeki tekneye elesene!
– Ola oğul anan için bögün her taraf teyne.
3.Pirofosor dedeğin ne çi?
Erzurumun son halk hikayecisi Behçet Mahir hastadır, Edebiyat Fakültesi Halk Edebiyatı hocaları hasta yoklamaya giderler. Kalabalık hoca grubuyla aniden karşılaşan ev halkı telaşlanır. Ancak Behçet Mahirin karısının oralı olmaya hiç niyeti yoktur.
– Ana! Neydececeyığ, bak bir sürü pirofosor gelmişler
Diyen kızına telaşlanmaya gerek olmadığını şu sözlerle açıklar:
– Di get! Pirofosor dedeğin ne çi? Behçetin yalanlarını yazir, yazir pirofosor olirlar.
4.Oruç Nasıl Bozulur
Bir gün Naim Hoca’ya sormuşlar:
– Denize girersek orucumuz bozulur mu?
Naim Hoca şöyle cevap vermiş:
– Ula uşahlar, Remazanda siz denize girersez orucuz bozulmaz. Amma deniz size girerse orucuz bozilir. Ona göre…
5.Otobüs Yolcusu
Saf bir Erzurum’lu şehirlerarası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştır. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslenir:
-Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobüsün yolcusu miyam?
6.Agideyi Nasil Yiyimçi
Agideyi çok seven kadının kocası ölür. Aradan uzun zaman geçer. Adet üzere oğlan anasına sorar:
-Ana sen agideyi çoh sevirsen, sene agide mi alim,yohsa seni ere mi(kocaya) verim?
Anası içini çeke çeke cevap verir:
-Oğul, ben ehdiyar gari. Agideyi hanci dişiminnen yiyimçi?
7.Sako
Bir kış gecesi Emin Hafızın kayınbiraderi çocuklarıyla gezmeye gelir. Gece uzundur, ikram izzet gerekir ama evde hiç bir şey yok!
Emin Hafız, karısına “sen misafirlerle ilgilen” der, hemen asılı olan kaynının “sako”sunu aldığı gibi en yakın kahvede onbeş liraya okutur.
Et, meyve, çerez ne lazımsa alır gelir. Karısı da sevinçle pişirir, ikram eder. Yer içerler. Geç vakitte kalkmak isterler. Kayınbirader seslenir:
– Bacı hele sakomi getir biz gahah.
Kadın arar ama sakoyu bulamayınca:
– Ağabeg senin sakon var miydi?
– Eşşeggızi, zehmeri güni caket gatına mi geldi.
Birden herkesin jetonu düşer ve hep birden Emin Hafız’a bakarlar.Emin Hafız istifini bozmadan:
-Gavatın oğli dolmalari üçer üçer yudan da eydi he mi!
8.İngilizce Bilen
Erzurum’da bir iş yerine “İngilizce bilen ağır vasıta şoförü aranmaktadır.” Hazır cevap ve muzip bir Dadaş müracaat eder kendisine sorarlar:
– Ehliyetin var mı?
– Buyurun, der ve ehliyetini uzatır.
– Peki İngilizce biliyor musun?
Dadaş hiç düşünmeden cevabı yapıştırır:
– Ağabey,ondan kolay ne var, onlar diyor ki andırsitend? Biz diyoruz ki annir misan ?
9.Canın Çıha Erzurum
Öğretmeni Antalya’da bir okulda orta okul son sınıfta okuyan Erzurumlu bir öğrenciyi kaldırır tahtaya ve sorar:
-Yavrum Erzurum’un bitki örtüsünü anlat bize.
Öğrenci başlar:
-Canın çıha Erzurum, dokkuz ay gış, iki ay yağmur, bir ay da yazi görir görmir bidaha gışa dönir, bizimde her yanımız donir. Bu durumda bitki ne arir.
10.Vali
Bir Mülkiye müfettişi doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurum’lu köylüye misafir olmuştu. Sohbet sırasında sordu:
– Baba, memlekette kaç vali gördün?
– On, onbeş vali hetirimdedir…
– Peki bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?
– Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa’dan çoh memnunduh!
– Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun?
– Beg, o vali Erzürüm’e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna
11.Eeleyse Niye Durdun
Erzurum’lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor. Halk ıslıklıyor. Şoför acı bir frenle duruyor.
Kadın:
– Gardaş bu otubus İlice’ye gidir mi?
Şoförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla:
– Heyir baci, getmez!
Kadın:
– Vış! eleyse niye durdun!
12.Ben Diyerem
Tortum’un köylerinden birine Kaymakam bir köprü yaptırır. Ancak köprü biraz alçak olduğu için buradan geçen eşeklerin kulaklarına sürtünür.
Tortumlu da eline bir bıçak alarak eşeğin kulağının sürtündüğü yerleri oymaya başlar. Tam bu sırada Kaymakam yanına gelir ve niye köprüyü oyduğunu sorar. Tortumlu da eşeğinin kulakları sürttüğü için bunu yaptığını söyleyince Kaymakam:
-Köprüyü oyacağına eşeğin ayaklarına gelen yeri kazısana.
Tortumlu şöyle bir bakar:
-Bir de ohumuş adamsan Gaymagam beg, ben diyirem gulahlari… sen diyirsen ayahlari!
13.Oruç Bozma
Bir gün Erzurum kahvelerinden birinde insanlar iftar vaktinin gelmesini beklerken o anda içeriye biri hızla ve şiddetle girmiş.
-Abiler çabuk koşun gelin biri orucunu bozuyor, sigara içiyor gözümün önünde!
Kahveden biri cevap verir.
– Ula tamam dur niye acele diyorsun şu çayımı içip geliyorum.
14.Kadın Lafıyla
Erzurum havaalanında yolcular uçağa binmişler. Kapılar kapanmış ve hostes:
– Sayın yolcular! Lütfen kemerlerinizi bağlayınız demiş.
Kimse bağlamamış. Hostes durumu pilota anlatmış. Pilot, mikrofonu eline almış:
– Hele dadaşlar, kemerlerinizi bağlayın da havalanah diye anons etmiş.
Herkes bir anda kemerlerini bağlamış. Hostesin şaşkınlığını gören ve kendisi de Erzurumlu olan pilot şöyle demiş:
– Erzurumlu, ganayahli (kadın) lafiyla iş yapmaz.
15.Erzurum’a Tiyatro Gelirse
Erzurum’a bir tiyatro grubu gelmiş. İslami oyun oynuyorlar. Neyse oyunun bir yerinde rol icabı İsrail askeri kılığına girmiş oyuncular, Filistin genci rolündeki gencin kolunu kırıyorlar. Oyunun başından beri gaza gelen hacı amcalardan biri tam o sahnede daha fazla dayanamayıp :
-Tekbiiiir Allahu ekbeeer diye
Bağırarak fırlıyor ve ayakkabısını çıkarıp İsrail askerlerinden birine fırlatıyor. Asker rolündeki oyuncunun suratı kan içinde kalıyor. Oyun iptal ediliyor ama işin komiği ayakkabıyı fırlatan hacı amcaya anlatamıyorlar bunun bir oyun olduğunu. O hala:
– Munafıklar! Bırakmadınız diğerlerini de devireyim diyor.
16.Kuzu Çevirme
Erzuruma vali gelmiş. Vatandaşlar valinin şanına yakışır bir karşılama yapmışlar. Menüde de kuzu çevirme var. Tabi vali koca kuzuyu önünde görünce girişmiş. İki üç el aldıktan sonra doydum diyerek geri çekilmiş.
Bunu gören ileri gelenlerden Cemil dayı valiye iltifat için:
-Ye ye vali bey zaten itlere atacayuğ.
17.İnekleri Kim Sağa
TİP Genel Başkanı Behice Boran, Aşkale’de bir kahvehanede konuşma yapar.
Behice Boran:
– “Herkese eşitlik, ağalığa son” gibi şeylerden bahseder.
Bu sırada toplantıyı izleyen Mutahhar Ağa bağırır:
-Hanım kızım, hanım kızım! Sen ağa, ben ağa. Ya bizim inekleri kim sağa
18.Oruç Tutmirığ, Tutturirığ
Bir ramazan günü Erzurumlu olmayan üniversite öğrencilerinden biri, arkadaşları olan bir grubun üniversitede oruç kontrolü yaptığını ve oruç tutmayanlarla dalaştıklarını görür. Dinine bağlı olan genç kendi kendine:
– Bunlar dinine bağlı ben bunlarla arkadaşlık yapmaya devam edeyim diye düşünür.
Ertesi gün bu grubun kaldığı eve gider birde ne görsün, sofraya kurulmuş afiyetle yemeklerini yemektedirler. Ramazan günü olması hesabıyla bunlara sorar:
– Siz herkese oruç tutması için baskı yaptığınız halde niye oruç tutmuyorsunuz.
İçlerinden biri cevap verir:
– Oğlum biz oruç tutmirığ, tutturirığ!
19.Ben de diyirem He
Erzurum’a bilgisayarın daha yeni yeni gelmeye başladığı zamanlarda bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili bilgi verir ve ayrılır.
Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon:
– Kardeşim sizin anlattığınız gibi yapirem fakat program düzgün çalışmiir.
Teknik servis elemanı sorar:
– Nasıl yapıyorsunuz?
– Senin anlattığın gibi
– Hata ne?
– Yazdığım bilgiler kaydetmeme rağmen saklanmir.
– İşlem basamaklarını tek tek anlatın.
Tamam diyor ve başlıyor anlatmaya…
– Programı açirem. Malın adı bölümüne adını,adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıktan sonra senin anlattığın gibi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliir:
– Kaydetmek ister misiniz?
– E / H yazısı çıkir.
– Ben de diyirem He
20.Suçumuz ne?
Tebrizkapı’da kaldırıma yaslanarak zorla durabilen kamyonu görünce Trafik Polisi hemen yanaştı:
– Hoop hemşerim, burada durmak yasak!
– Aman terpetme gurban olim, frennerim dutmir.
– Senin farların da kırık?
– Mehellenin pijleri…
– Silecekler de yok?!
– Vış, ahan ben de yeni gördüm.
– Ehliyet ruhsat lütfen.
– Vallah rühset yok, ne yalan diyim. Ehliyet de emim de.
– Peki, sana elli lira ceza yazıyorum.
– Gurban olim polis bey, ahan vermesine verah da, suçumuz ne?
21.Kıbleye Çevirsin
Erzurumlu bir dede uçağa binmiş uçak havalandıktan sonra dede lavaboya gidip abdest almış ve hostesi çağırıp:
– Kızım buraya bi seccade ser de namazımı kılayım.
Hostes şaşırmış:
– Ne diyon dede burada namaz kılınmaz.
Dede sinirlenmiş ve sert çıkmış hostese:
– Başın açık, dodağın boya,eteğin kısa bana fetva mı verirsen.Get şoföre söyle de uçağı kibleye çevirsin.
22.Ohudukça Gudurir
Hasankaleli Fevzi Emi, oturmuş arkadaşlarıyla cinler periler üzerine sohbet ederlerken, dinleyenlerden biri muziplik amacıyla, gidip bir çarşafa bürünmüş; elini, kolunu sallaya sallaya ortaya çıkmış.
Fevzi Emi, hayaleti görünce Mehmet’e seslenmiş:
– Ula Mehmet oku!
Mehmet, bildiği bütün duaları okumuş, nafile hayalet daha da hızlanarak üzerlerine gelmiş. Fevzi Emi bağırmış:
– Ula Mehmet ohuma, dur! Bu ohudukça gudurir!
23.Arkadan Bin
Gullabi Turan Erzurum’da Faytonculuk yapan bir gariptir. Bir gün durakta beklerken yanına şişman mı şişman bir adam gelir ve:
– Beni şu yokuşun başına kadar çıkarıver der.
Gullabi bir şişman adama bakar birde cılız mı cılız atlara ve eğilir adamın kulağına yavaşça:
– Ağabey atlara görünmeden arkadan bin! der.
24.Ele Yapirsiz de Kimse Gelmir
Erzurumlu hakkın rahmetine kavuşur, öbür dünyada bakar ki iki büyük kapı var ve meftalar birinin önünde kuyruk olmuşlar…belli ki cenet kapısı.
Erzurumlu uyanık. Kuyruk beklemeyecek önünde hiç kimsenin beklemediği kapıdan dalar içeri.
Tabi içeri girer girmez zebaniler Erzurumluya dalarlar ve bi güzel benzetirler.
Erzurumlu kendine geldiğinde söylenir:
-Ahan Beele Yapirsizz , ondan kimse gelmiir buraya..!
25.Erzurum Erzurum Olali Böyle Zulüm Görmemişti
Uzun yıllar önce Devlet Senfoni orkestrası Erzurum’a konser vermeye gelmiş. Ancak orkestra gelmeden önce zamanın valisi özel idare müdürüne tüm muhtarları toplayıp konsere gelmeleri hususunda talimat vermesini tembihlemiş.
Konser günü gelmiş salon ağzına kadar dolu, konser başlamış orkestra çaldıkça salonda çıt çıkmadan konser dinleniyor. Bir ara orkestra ara vermiş. Salon yavaş yavaş boşalınca orkestra şefi yaşlı bir dadaşın yanına yaklaşmış ve konuşmaya başlamış:
– Bey efendi konserimizi beğendiniz mi?
Siniri tepesinde çıkmış olan yaşlı dadaş;
– Ne beğenmesi beg efendi Erzurum Erzurum olali Urus gettiğinden bu yana bele bir zulum görmemişti.
En Komik 30 Erzurumlu Fıkrası
En çok beğenilen Erzurumlu Fıkralarını sizler için hazırladık.Eklemek istedikleriniz için yorum bölümünü kullanabilirsiniz.Günde bir defa olsun gülmeli ve neşeli olmalıyız. Sevinci öğrenirsek, başkalarına acı vermeyi de unuturuz.
Erzurumlu Fıkraları
1.Ferezet Nine
Erzurum’da halkı bilgilendirip sağlık ocağında kondom dağıtırlar.Millet izdiham yaratır almak için.
Herkesi sıraya geçirirler.Bizim Ferezet Nine de milleti görür zanneder ki yiyecek içecek yardımı var.
O da girer sıraya…
Bunu gören muhtar:Nene senin ne işin var burda?! Var get evine
Ferezet Nene:Yoh getmem
Muhtar:Nene bu sağa yeremez sen var get
Ferezet Nene:Yok der ısrarla
Muhtar kızar “Nene!” der:
-Sene giren çıkan var mı?!! Get daha o yaniya !!
2.Çiçek
Erzurumlu bir gün sevgilisiyle buluşur.Sevgilisi dadaşa güzel bir kol saati hediye eder.Dadaş nişanlısının bu kibarlığı altında kalmak istemez ve sorar.
”Sen benden ne istersin?”
Kız cevap verir:
”Bene bi tene çiçeg al yeter”
Dadaş yüzünü ekşitir:
”Manyağ mısan gız?Çiçegi needecasan?Amburdan bi çilo elma alim beraber yiyah”
3.Nazik
Erzurum’lunun biri İstanbul’a çalışmaya gider.Erzurum’a dönünce karısına; İstanbul’lu hanımların, akşam eve dönen kocalarını kapıda nasıl karşıladıklarını, “Hoş geldin kocacığım. Üşümüşsün. Yorulmuşsun.” gibi nazik laflar ettiklerini anlatmış.
Belli ki; o da karısının kendisini öyle karşılamasını istiyor. Akşam eve gelmiş… Kar, tipi, soğuk… Karısı kapıyı açmış:
– Uy kocacığım! İt gibi titriyirsin…
4.Yakıt
Bir gün Ankara’ya Erzurum Valiliği’nden bir yazı gelir:
-Yakıtımız bitti bize yakıt gönderin
Ankara Valliliği:Önceden ne yakıyordunuz?
Erzurum valiliği:Tezek yakıyorduk
Ankara valiliği bu sefer:Tezek nedir kalorisi ne kadardır?
Erzurum valiliği:Tezek b**tur kalorisi yoktur
Ankara valiliği cevap veremez…..
5.Dilbilgisi
Dil bilgisi dersinde Karadenizli öğretmen, Erzurumlu öğrencisini sözlüye kaldırıp sormuş:
– Bakmak fiilinin çekiminu yap bakalum…
Erzurumlu öğrenci hemen atlamış:
– Bakirem, bakirsen, bakir..
Öğretmen, öğrencisinin bu cevabı karşısında onu azarlamış:
– Uy diluni eşek arisu soksun. Öyle mi denur daa!? Onun aslı pöyledir bakayrum, bakaysun, bakayi…
6.Seher vakti
Erzurumlu kız İstanbul’a akrabalarına misafir olur.
Kaldığı evin kızı arkadaşları ile tanıştırır bizimkini.
Söz gelir,seher vaktinde romantizme dayanır.
İstanbul’da doğmuş kızlar dan biri anlatır:
-Ben seher vaktini,kuşların mahsun ötüşünden anlarım.
Bir başka İstanbullu:
-Ben, ağaç yapraklarının sesini hisseder ve seher vakti olduğunu anlarım.
Sıra bizimkine gelir:
-Vallah gızlar ben ele tankolıhtan anlamam.Ne zaman cullum çişim gelir anniramçi sabah olmuş.
7.Parasını verdim
Bir gün Erzurumlu’nun biri otobüse yetişecekmiş.Bu arada karnı acıkmış.Yol kenarında bir kebapçı görmüş.
Dürümü almış.Otobüse yetişmek için koşmuş.Koşarken de dürümün içindeki kebap düşmüş.Hava biraz karanlık.Eliyle yeri yoklamış,yumuşak bir şey gelince de almış dürümün içine koymuş.Ama yerden aldığı şey kurbağaymış.
Dürümü ısırınca “vıırrrk” diye bir ses gelmiş.Bunun üzerine Erzurumlu ” boşuna söylenmeyesan, parasını verdim yiyecağım seni” demiş.
8.Yanında büskürütte olsa iyi olurdu
Erzurumlunun biri hastalanır.Doktor doktor gezer ama çare bulamaz.Derken bir doktor hastalığının tedavsini bulur.Tedavisi insan sütü içmektir.Taze olmalıdır. Bizim erzurumlu bir bayanla anlaşır. Evde buluşurlar. Erzurumlu süt emmeye başlayınca kadın yavaş yavaş kendisinden geçer ve gayet işveli ve şuh bir şekilde:
– Başka bir şey ister misin?
Erzurumlu:
– Yanında büskürütte olsa iyi olurdu
9.Borusuyla beraber mi?
Karslı bir vatandaş Erzurum’a soba almaya gider.
Sobacıya sorar:Soba kaç para?
Sobacı:Beş milyon
Karslı:Borusuyla beraber mi?
Erzurumlu:Yoğ cöt veren bi torba da çömür verirem.
10.Agide şekeri
Erzurum genel evinde çalışan kadınlar doktor kontrolünden geçmek için sıraya girmişler.Oradan geçen yaşlı bir kadın sırayı görünce oradan geçen bir çocuğa sorar:
-Oğul bu ne sırası
Çocuk:Eze orada agide şekeri dağıtıyolar
Bunun üzerine yaşlı kadın da sıraya girer ve sıra ona gelir.Doktor şaşkınlıkla sorar:
-Eze sen utanmirsen böyle bi poh yisen.
Yaşli kadin cevap verir:
-Yoh oğul ben yemirem ben agzime alirem emirem.
11.Erzurumlu var mı?
Ermeninin biri müslüman olmaya karar vermiş.Müslüman olmuş.Kurban bayramı gelmiş bakmış herkes kurban kesiyor.Hanımına dönmüş demiş:
-Hanım biz de kurban keselim.
Almışlar hayvanı yatırmış yere vurmuş satırı boynuna ama hayvanın ayaklarını bağlamadığı için hayvan kaçmış.
Girmiş bir kahveye elinde satır bileklerinden kanlar akar bi şekilde demiş ki:
-Burda müslüman varmı?
Adamın elindeki satırı ve kanları gören herkes başlamış hristiyanların hac işaretini yapmaya.Aralarından biri çıkmış demiş ki:
-Kardeş bu işi en iyi Erzurumlu bilir en çok onlar Müslümandır.
Adam dalmış başka bir kahveye yine elinde satır bileklerinden kanlar akıyor.Demiş ki:
-Burda Erzurumlu var mı?
Erzurumlu kalkmış ayağa masada duran kül tabağını alıp savurmuş ve demiş ki:
-Mene Erzurumlu diyenin celmişini ceçmişini s*****k
12.Şavşatlı kız
Şavşatlı bir genç kız sevdiğine kaçar.Bunu gören Şavşatlı bakar mahallede kimse yok.Hemen camiye koşar millete bağırır “kız gaçıyer!”
Millet namaz kılıyor kimse namazı bozmaz .
Bu yine bağırır millet yine namazı bozmaz.
Namaz biter millet derki “ne oldu ne bağırıyersin?
“Kız kaçtı.”
Ordan biri der ki “peki niye haber etmedin?”
“Ey ben diyerim kız gaçıyer bunlar hele gılıyer gılıyer…”
13.Papağan
Bir gün bir Erzurumlu bir lokantaya gitmiş.Lokantanın girişinde bir papağan:
– Aaa Erzurumlu gelmiş !!! demiş.
Erzurumlu bunu duyunca çok duygulanmış ve papağanı satın almak istemiş.Ama lokantanın sahibi:
– Üzgünüm papağanı satamam ama yumurtalarını satabilirim demiş.
Erzurumlu da papağanın 3 yumurtasını almış.Yumurtaları aldığı gibi Erzurum’a gitmiş ve yumurtaları kuluçka makinesine koymuş.
Ama yumurtalardan bir bıldırcın, bir hindi, bir de güvercin çıkmış. Bunu gören Erzurumlu hışımla o lokantaya tekrar gitmiş.
Papağan:
– Aptal Erzurumlu geldi.
Erzurumlu:
– Benim aptal olduğumu bir sen biliyorsun ama senin kimlerle düşüp kalktığını tüm Erzurum biliyor!
14.Kullanan Yerine Koymiir
Kibar bir hanım Erzurum’da bir lokantaya girmiş yemek yemek için. Yemeği yedikten sonra hesabı getiren garsona:
– Lokantanız çok güzel fakat masalarda kürdan göremedim?
Garson gayet sakin:
– Bacım biz daha önce koyuyorduk ama bir kullanan geri yerine koymiir ki!…
15.Teyo Emmi
Teyo bir dilencidir.Dilenirken bir adam gelir ve 5 lira verir.Teyo emmi parayı alır ve adama şöyle der:
-2 sene önce 20 lira vermiştin,geçen sene 10 lira verdin,şimdi 5 lira veriyosun
Bu sözleri duyan adam Teyo’ya şöyle der:
-İki sene önce evlendim, geçen sene çocuğum oldu ondan böle oldu.
Teyo Emmi hemen cevap verir:
-Bakıyorum da benim paramla aile geçindiriyosun.
16.Kör Adam
Erzurum’da kör bir adam kendisine kılavuzluk etsin diye bir köpek alır.
Bir gün kırmızı ışıkta köpek adamı geçirir,adam tabi kan revan içinde kalır… Etraftakiler koşarak yardım etmek isterler…
O sırada adam cebinden çıkardığı krakeri köpeğe tutarak “gel kücü kücü” diye köpeği çağırırır.
Etraftakiler “ne yapıyorsun?Köpek seni ne hale koydu sen köpeğe kraker ikram ediyorsun” derler.
Adam bunun üzerine “yok yok onun ağzını tespit edip g*tünü s..cem…..”
17.Çorap
Bir gün Hasan, Memet Emmi’yi görmeye gider.Ama Memet Emmi tam pazara çıkmak üzeredir.Kapıda karşılaşırlar.
Hasan sorar:-Emmi neriye?
Memet Emmi:-Pazara
Hasan uzun bir “uyy” çeker.
Memet emmi:-Nola navuldi?
Hasan:-Emmi geçen pazara indim, ekmek aldım içinden çorap çıktı!
Memet Emmi:-Takım elbise çıkacak değil ya?Get bitene daha al bi çift olur ayagan geyersen.
18.Garnın Ağrır
Erzurumlu bir kadın bir gün hamur yapıp ekmek pişirirken köpeğin biri başlamış hamuru yemeye.
Kadın köpeğe “hoşt hoşt” demiş, köpek hırlayıp üzerine koşunca kadın köpeğe demiş ki:
Ağabegi hoşt moşt dediysağda hamur eşki garnın ağırır diye dedığ
Ağır kaldırmayasın
Erzurumlu Teyo Emmi Umumi helada küçük abdestini yapıyormuş.Ayakta duruyor,ellerini arkadan bağlamış pantolonunu açmış ve ayakta işiyormuş. Gencin biri demiş ki:
– Teyo Emmi **kinizin ucunu elinizle tutsanız iyi olur.Çünkü her yere sıçratıyorsunuz.
Teyo Emmi:
– Ben de biliyorum evladım ama dohtor dedi ki “Teyo Emmi sakın ağır kaldırmayasın”
19.Biz de inelim
Erzurum’un *mburda kelimesi meşhurdur.
Bir gün iki asker Erzurum genelevine gitmek için otobüse binerler.
İki Erzurumlu durakta inecek.
Muavine derler ki :-Gardaş *mburda biz inağ
Askerler kalkar:*m burdaysa biz de inelim…
20.Geberir
Erzrumlu adamın biri her akşam kuruyemiş alır, eve gelir ve kuruyemişleri de oğluna yedirirmiş.Her seferinde de “ye oğlum ye, ye de ç*kün büyüsün” dermiş.
Yine bir gün akşam evde otururken kuruyemişleri getirip oğluna vermiş ve yine aynı lafı demiş.
Karısı da kendi kendine söylenmiş “hele avuna geberiri ikitenede gendi ağzına ata…”
21.Dövmek ne kelime
Bir gün bir kadın ve çocuğu otobüste giderler.Çocuk çok huysuzdur ve her durakta bir şeyler istemektedir.
Annesi de hep “az kaldı” diyerek geçiştirmektedir.
En sonunda çocuk kıyameti koparır vitrinde gördüğü bir oyuncak için.
O sırada da önlerine iki Erzurumlu oturmuştur.
Kadın oğluna “eğer susmazsan öndeki ağabeyler seni döver” der.
Sonra da adamlara “döversiniz değil mi ağabeyleri” der.
Erzurumlular da “dövmek ne kelime abla anasını bile s*keriz” derler…
22.Salçalısını ye
Erzurumlu marketten makarna alan güzel bir kıza laf atar
-Anam makarnanı yiyeyim.
Kız cevap verir:
-Ay başında gel salçalısını ye…
23.Doğuranın…
Erzurum/tortumlu bir amca bir gün köyde bir yaşlı kadınla laflıyormuş.
Bu kadının da biri herkesçe çok sevilen biriyse hiç sevilmeyen iki oğlu varmış.
Laf dönmüş dolaşmış bu oğullarına gelmiş.Derken amca demiş ki:
-Ah baci ah,senin avu küçük oğlan ey de böyügün doğuranın *mına koyim.
24.Dönme
Bir gün dönmenin biri arabasıyla yolda giderken Erzurumlu biri arkadan onun arabasına çarpar.Aşağıya inen dönme bizim Erzurumlu’ya başlar saymaya:
-Yaaa sen ne yaptın?Arabamı ne hale getirdin?!!!Ödeyeceksin bunun parasını!!
Bizim Erzurumlu da hiddetlenir :
-Ya****mı ye!
Dönme biraz sakinleşir :
-Beni öyle tatlı şeylerle kandıramazsın ayol
25.Cılbıt
Dadaşın biri sinemada romantik bir film izlemiş, filmin bir sahnesinde genç erkek kıza iltifat ederek:
-Sevgilim gözlerinden bütün İstanbul’u görüyorum der
Film mutlu sonla sonuçlanır, dadaş evine gelir ve uyur. Sabah kalktığında akşamki romantik filmdeki gencin sözü aklına gelir ve romantizm olsun diye hanımına sorar:
-Gız gözlerimde ne görirsen?
Hanımı buna sinirlenir ve cevap verir:
-Vıış Torpağ başşan devamsız, ne görecam cırbıt görirem
26.Leman Eze
Leman Eze ve komşuları bir gün evde otururken laf kocalardan açılmış oradan biri demiş ki:
-Hele kız söle bakam kocan seni nasıl uyandırir ?
O da cevap verir :
-Bacim kocam benim kayfaltımı yatagıma getirir, beni öpücüklerle uyandırir.Peki ya seni nasıl uyandırir?
-Benımki de beni güllerle uyandırir…
Sıra Leman Eze ye gelir:
– Leman Eze peki ya sen nasıl uyanirsen?
Lemaz eze cevap verir:
-Benim sizin gibi orospuluhlarım yok çişim gelir gakirem…
27.Pardon
Cumhuriyet Caddesi’nde dadaşın biri eğilmiş o kalabalığın içinde ayakkabısını bağlıyor.
Yanlışlıkla kızın biri (Üniversiteyi yeni kazanmış,Erzurum’da yeni) arkadan dadaşa çarpmış ve “pardon” demiş.
Bunun üzerine bizimkisi cevabı yapıştırmış:
“Pardon mardon yok sıra bende…..”
28.Isıtıcı
Erzurum’un soğuk bir kış günü adamın biri otobüse binmiş.
Ama otobüste adım atmaya yer yok.
Neyse itiş kakışla ortalarda bir yer bulmuş.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra arkasındaki Fordcuyu hissetmiş.
Hiç istifini bozmadan arkasına dönmüş ve fordcuya demiş ki:
“Baa bah hemşerim, içinde ısıtisen möhim deel de ama s*kisen ayıp edisen”
29.Vapur
Horasan’ın Gerek Köyü’nde Mağrip dedenin toprak damı vardır.Yağmurun çok yağdığı bir gün odayı su basar.Mağrip dede ile oğlu suyu temizlemeye çalışırlarken Şero Emmi odanın kapısına gelir. Şöyle bir bakar ve derki:
– Dede vapur galkir mi?
Dede hiç gecikmeden önünü göstererek cevap verir:
– He galhir gel bin….
Dedenin oğlu babasına:
– Yav etme baba
Dede:
– Oğlum needim adamın ecelesi var belki?
30.Saf Necla
Erzurumlu bir genç varmış.Artık evlenmeliyim diye düşünmüş.Etrafındakilere “bana bir kız bulun ama çok saf olsun” demiş.
Aramış taramışlar bir kız bulmuşlar sonunda evlenmiş.
Bir iş gezisine çıkması gerekmiş.Eşine “ben yokken neydecasan öyle merak edirem Necla?” demiş.
Karısı “heç merak etme sinema diye bir şey varmış bilet al ona giderem sen yohken” demiş.Adam biletleri bırakıp gitmiş.
Geldikten sonra “Necla öyle merak edirem neettin?”
“Heç herif çarşafımı geydim sinemaya gettim ”
“Afferin e sonra…?”
“Yolda gidirem bi baktım bi herif ben gidirem o gelir öyle merak edirem ne olacak?”
Adam sinirlenir:
“Ben de çok merak edirem Necla” der dişlerini sıkar.
Kadın:
“Sinemaya gittim baktım oda geldi yanıma oturdu çarşafın altından ellir öyle merak edirem şimdik ne olacak?”
Adam iyice dişlerini sıkar “bende merak edirem!”
Kadın:
“Film bitti eve gidirem baktım oda gelir nasıl merak edirem şimdik neolacak?”
Adam iyice dişlerini sıkar.
Kadın :
“Eve girdim oda geldi yatak odasına geçtim oda geldi,herif öyle merak edirem şimdik ne olacak?”
Adam:
“Necla ben de merak edirem!!!”
Kadın:
“Amaaan herif heç merak ettiğime değmedi.Hergün senin ettiğini etti gitti”
Adam kendi kendine düşünür:
“Saf karı aldığıma mı yanim karının elden gittiğine mi yanim?!!! Ele merak edirem şimdik benim halim ne olacak?!!”
Düşündüren 30 Nasrettin Hoca Fıkrası
Bu sayfada hem düşündüren hem de güldüren Nasrettin Hoca Fıkralarını sizler için hazırladık. Komik fıkraları ve anektodlarıyla bilinen Nasrettin Hoca aynı zamanda felsefi kişiliği de olan bir bilgedir.
Evrensel ve zaman tanımaz fıkra ve hikayeleriyle Nasrettin hoca insan ilişkilerine yaptığı mizahi vurgularla yalnızca Türk değil dünya edebiyat tarihinin önemli bir figürü olup 1996-1997 yılları UNESCO tarafından Uluslararası Nasrettin Hoca yılı ilan edilmiştir.
Türk mizahının en önemli isimlerinden biri olan Nasrettin Hocanın en komik fıkralarını okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
Nasrettin Hoca Fıkraları
1.Testiyi kırmadan önce
Nasreddin Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken de ensesine bir tokat atıp :
– Testiyi kırma ha ! diye öğüt vermiş .
Bunu gören komşulardan biri :
– Yahu Hocam demiş, henüz testiyi kırmadan niye dövüyorsun yavrucağızı ?
Hoca cevap vermiş :
– Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be birader !
2.Cimri ve Nasrettin Hoca
Cimri ve de boş boğazın biri Hocaya:
-Ya Hoca demiş parayı neden bu kadar çok seviyorsun.
Hoca cevabını yapıştırmış.
-Senin gibilere muhtaç olmamak için…
3.Acemi Bülbül
Nasrettin Hoca bir gün komşusunun bahçesine girer. Bahçedeki armutları görünce dayanamaz. Bir tane yer, dayanamaz bir daha, bir daha derken armut ağacına çıkıverir. Başlar yemeye. Tam bu sırada bahçenin sahibi çıkagelir.
Hoca şaşkınlıkla başlar bülbül gibi ötmeye.
Bahçenin sahibi şaşkın şaşkın Hocanın olduğu ağacın yanına varıp:
– Ne yapıyorsun hoca burada diye bağırır.
Hoca sakince cevap verir:
– Ben bülbülüm, yuvam da burada.
Tekrar cırlak sesiyle ötmeye başlar.Bahçe sahibi öfkeyle:
– Bülbül böyle mi öter be adam diye bağırınca,
Hoca:
– Ben acemi bülbülüm. Ancak bu kadar ötüyorum.
4.Kimin içinin yandığı belli
Nasreddin Hoca’yı çok cimri komşularından birisi yemeğe çağırmış. Sofraya oturmuşlar. İki kişilik servis için ortaya dört adet zeytin, iki haşlanmış yumurta, bir tutam tuz, iki dilim ekmekle su getirmişler. Yemeğin üstüne bir kaşık bal ikram etmeyi düşünen ev sahibi her nasılsa bal çanağını sofranın altına koymuş.
Bunu gören Hoca, çanağı sofraya koyduğu gibi başlamış ekmeksiz atıştırmaya.
Ev sahibi bakmış ki balı tükeniyor:
– Aman Hocam ekmeksiz yersen için yanar.
Hoca aldırış etmeyip balı yemeye devam ederken seslenmiş:
– Kimin içinin yandığı belli.
5.Ateş Düştüğü Zaman
Nasreddin Hoca’nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş. Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş:
– Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.
Hoca hemen:
– Boğazına ateş düştüğü zaman, demiş.
6.9 akçe mi 10 akçe mi
Bir gün Nasreddin Hoca rüyasında bir adamla konuşuyormuş, adam 9 akçe diyormuş. Nasreddin Hoca da 10 akçe diyormuş.
Nasreddin hoca rüyadan uyanmış ellerinde hiç akçe yok.
Geri uykuya dalmış ve adama demiş tamam 9 akçe olsun.
7.Ben uyuyorum
Bir gün Nasreddin Hoca şehre gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış. Gece yarısı arkadaşı sormuş:
– Hocam, uyudunuz mu?
– Buyurun birşey mi var?
– Biraz borç para isteyecektim.
Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp:
– Ben uyuyorum! Demiş
8.Şakadan hoşlanmam!
Nasrettin Hoca pazarda dalgın yürüyormuş. Etrafındaki esnafları seyrediyormuş. Bu sırada ensesine bir tokat geliyor. Hoca tökezlemiş bir kaç adım sendelemiş neyse toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını dönmüş.
Bir bakmış ki hocanın 2 katı hayvan gibi bir adam. Hoca durmuş bir yutkunmuş önce, sonra:
– Bana sen mi vurdun? demiş adama.
Adam:
– Ben vurdum lan ne olacak demiş.
Hoca:
– Şakadan mı vurdun, ciddiden mi? demiş
Adam:
– Ciddi vurdum napacan?!
Hoca:
– Aman aman, öyle olsun, Çünkü şakadan hiç hoşlanmam da!!!
9.Dünyanın Merkezi Neresi
Bir gün köyün gençleri Hocayı sınavdan geçirmeye karar vermişler. Köyün alanında toplanıp Hoca’nın yolunu beklemişler. Biraz sonra Hoca çıkmış karşılarına. İçlerinden bilgi bakımından kendine güvenen biri:
– Hocam sana bir soru soracağım. Bakalım bilecek misin?
Hoca da sor bakalım demiş.
Delikanlı sormuş;
– Dünya’nın merkezi neresidir?
Hoca anında yanıtlamış;
– Ayağımın bastığı yerin altındadır. Çocuklar ne diyeceklerini bilemeden dağılmışlar.
10.Aklın Varsa Göle Koş
Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine götürürken acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı? diye düşünür ve şeytana uyarak çakmağını çakar ve alevi çalı çırpıya dokundurur.
Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev alır.Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlar.Anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmağa başlar.
Hoca da arkasından olanca gücüyle bağırır :
-Aklın varsa göle koş!
11.Nasrettin Hoca’ nın Mezar İsteği
Hoca ölüm döşeğindedir.Evlatlarını toplar ve derki:
-Yavrum,sizden ben öldüğümde bir şey yapmanızı istiyorum.
Onlar da:
Buyur babacığım.
Hoca: Ben ölünce mezarımı eski harabe bir yere yapın ve gömerken de üzerime kapayacağınız tahtaları eski ve çürük koyun kefenimi de yırtık sarın der.
Çocukları da neden böyle bir şey istediğini sorunca.
Hoca: Kabir melekleri geldiğinde benim sorgum yapıldı der ve azaptan kurtarırım.
12.Allahın Rahmeti
Yağmurlu bir günde Nasrettin Hoca pencereden dışarı bakarken komşusunun koşa koşa yağmurdan kaçtığını görür ve pencereyi açar :
-Hey Ahmet Efendi, bir de hacı olacaksın rahmetten kaçılır mı?
Zavallı adam eli mahkum sırılsıklam olur. Ertesi gün hocanın komşusu hocayı yağmurdan kaçarken görür ve hocaya bir ders vermek ister :
-Hoca Hoca dün bana diyordun bugün sen neden rahmetten kaçıyorsun.
Hoca hiç durmadan yoluna devam eder ve komşusuna şöyle der :
-Ben rahmetten kaçmıyorum sadece Allahın rahmetine basmamak için çabalıyorum.
13.Çorba
Hoca’nın canı şöyle bir tarhana çorbası çekmiş.
Başlamış ağzı sulana sulana hayal kurmaya.O sırada kapı çalınmış ve komşunun oğlu:
– Hocam,annem hasta,bir tas çorba istiyor,demiş.
Hoca,söylenmiş kendi kendine:
– Hey Allah’ım,bizim komşular hayalin bile kokusunu bile alıyor!
14.Söyle Bari!
Hoca ormana gitmiş.
Oturmuş bir dalın üstüne, başlamış kesmeye.
Aşağıdan geçen bir yolcu Hoca’ya seslenmiş :
– Be adam! İnsan oturduğu dalı keser mi ?
Şimdi düşeceksin.
Hoca adama aldırmamış; işine devam etmiş.
Az sonra dal kırılmış. Hoca, cumburlop düşmüş.
Düştüğü yerden perişan seslenmiş:
– Düşeceğimi bildin ne zaman öleceğimi de söyle bari.
15.Sıkarken Öldü
Nasrettin hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş.
Yoldan geçen arkadaşı hocaya:
-Hocam kediyi yıkama ölür demiş.
Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış. Arkadaşı dönüşte hocayı tekrar yolun kenarında görmüş. Kedi ölmüş.Adam:
-Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedim mi? demiş.
Hoca:
-Ben kediyi yıkarken ölmedi ki sıkarken öldü demiş.
16.Hocanın İşi
Nasrettin Hoca bir gün pazarda 10 akçeye aldığı 10 odunu,9 akçeye satıyormuş.
Etraftan sormuşlar: “Hocam bu ne iştir hiç böyle ticaret olur mu?”
Hoca gayet sakin cevaplamış:“Olsun. Önemli olan işi nasıl yaptığın değil,insanların seni iş yaparken görmesidir.”
17.Mevsimlerden Yakınanlara
Bir toplulukta soğuklardan yakınanlar olmuş. İçlerinden biri:
– Şu insanoğlu haline şükretmesini hiç bilmez; kışın soğuktan, yazın sıcaktan yakınırlar demiş.
Konuşmaya kulak misafiri olan Hoca :
– Öyle deme bre cahil, bak bahara kimsenin bir şey dediği var mı?
18.Aklını Kaybetmiş
Hoca, uzun bir süre Bursa’da kalıp Akşehir’e dönerken, yolda konu komşu:
– Ah Hocam, karın aklını kaybetti, demişler.
Hoca, hiç oralı olmamış. Ah, vah bile dememiş.
Bu sefer:
– Hocam, anlamadın herhalde, diye, şaşırmışlar.
Nasreddin Hoca:
– Anladım, anladım da. Anlamadığım; zaten yoktu ki olmayan bir şeyi nasıl kaybetti!
19.Hamam bahşişi
Hoca bir gün hamama gider. Hamamcılar onunla hiç ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir havlu verirler. Hoca sesini çıkarmaz. Hamamdan çıkarken uzatılan aynaya yüklüce bir bahşiş bırakır.
Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır.
-Efendi gösterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?
– Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi.Geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik !
20.Farz
Nasrettin Hocanın evine üç tane misafir gelmiş ve üçü de birbirinden oburmuş. Hoca ne yemek getirirse getirsin sünnettir deyip silip süpürmüşler.
O sırada hocanın oğlu içeri girmiş. Misafirler “aman ne güzel çocuk bu çocuğun adı nedir?” diye sormuşlar.
Nasrettin Hoca çocuğun ismine “Farz’dır” demiş.
Misafirler “aaa bu nasıl bir isim daha önce hiç böyle bir isim duymamıştık” demişler.
Nasrettin Hoca da “yaa sünnet diyeyim de onu da yiyin değil mi” demiş.
21.Ya üstünde ben olsaydım?
Bir gün Nasrettin Hoca eşeğini kaybetmiş. Allah’a şükrederek eşeği arıyormuş.Onu gören biri yapıyorsun diye sormuş.
Hoca:
-Eşeğimi arıyorum, demiş.
Adam:
-Peki neden Allaha şükredip duruyorsun?
Hoca:
-Ya üstünde ben olsaydım!
22.Bulmanın keyfi
Nasreddin Hoca kasabanın pazarına gitmiş. Eşeğini bir yere bağlamış. Alış veriş yapmış. Döndüğünde eşeğini bağladığı yerde bulamamış. Hemen bir tellal tutmuş. Şöyle bağırtmağa başlamış :
– Eşeğimi kim bulup getirirse, Semeriyle, yularıyla ve üstündeki her şeyle beraber eşeğimi ona vereceğim.
– Hoca efendi eşeği bulana verecek olduktan sonra ne diye arıyorsun ?
– Kaybolan şeyi bulmanın keyfini bilmezsiniz siz!
-Eşeği bulup getirene mükâfat olarak o eşek yeter.
23.Birinin anası ağlayacak
Hoca’nın oğullarından biri yakın köylerin birinde çömlekçilik yapıyormuş. Bir gün Hoca yanına gidince:
– Baba, bütün paramı şu çömleklere yatırdım.Hava güneşli olur da zamanında hepsi kurursa zengin olacağım. Ama yağışlı olursa anam ağlayacak!
Hoca oradan ayrılıp başka bir köyde oturan büyük oğluna uğramış.Oğlu :
– Baba, varım yoğum şu tarlada, zamanında rahmet yağarsa zengin oldum gitti. Kuraklık olursa anam ağlayacak.
Hoca eve canı sıkkın dönmüş.Karısı :
– Hayrola efendi, yüzün neden asık demiş.
– Benimki bir şey değil demiş Hoca:
Asıl sen kendi halini düşün. Yağmur yağsa da yağmasa da bizim oğlanlardan birinin anası ağlayacak.
24.Kim Daha Büyük
Hoca’ya:
– Efendi demişler, “padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi ?”
– Çiftçi büyük elbet demiş Hoca ve eklemiş; “Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse padişah acından ölür.”
25.Su dediğin böyle olur
Nasreddin Hoca bir yaz günü yolculuk ederken, öğle vaktine doğru bir hayli susar. İlerde bir göl görür. Şöyle kana kana su içmeyi düşünerek gölün kenarına gelir, avucunu doldurur, hızla bir kaç yudum
yutar; amma midesi bulanır, tükürmeye çalışır. İlk defa karşılaştığı bir su olan Acıgöl’ün sodyum sülfatlı suyu midesini berbat etmiştir.
Hoca civarda aranırken küçük bir su kaynağına rastlar. Suyun tatlı su olduğunu anlayınca, önce ağzını iyice çalkalar, sonra da kana kana su içer, eşeğini de sular.
Şakır şakır dalgalanan Acıgöl’e şöyle bir bakar, su içtiği kaynaktan avucunu doldurarak gölün kenarına gelir:
– Cimri zenginin zekatsız malı gibi şişinip durma!… Su dediğin böyle olur diyerek avucundaki suyu şak diye gölün yüzüne savurur.
26.Ben küçük yangınlara karışmam
Kasabanın en zenginlerinden olan Murat ağa, kendisinin çok akıllı olduğu için servet sahibi olduğunu sanırmış.
Cumadan cumaya camiye gelirmiş. Caminin yakınında, etrafı sağlam taş duvarlarla çevrili, içinde çok çeşitli meyve ağaçları olan büyük bir bahçe içinde, üç katlı kocaman bir evi varmış.
Süslü ve pahalı elbiseler giyer, gururla dolaşırmış.
Nasreddin Hoca’nın cuma vaaz ve hutbelerini dinledikten sonra, vaaz işine gelmiyorsa;
-Hoca, sen dünya işlerine karışma, din işi ayrı, dünya işi ayrı der bilgiçlik taslarmış.
Bir gün Murat ağa’nın evinde yangın çıkmış. O sırada cemaat öğlen namazından çıkmaktaymış. Murat ağa camiye doğru koşup, Nasreddin Hoca’ya ve cemaate hitaben:
– Aman Hocam yetişin! Evimden alevler çıkıyor. Şu yangını söndürelim.
Hoca sakin ve aldırışsız bir sesle:
– Bak komşu, kırk yılda bir de olsa bugün senin sözünü dinleyelim. O yangın bizim asla karışmamamızı istediğin bir dünya işidir. Hem meraklanma. Ev birkaç saat içinde kül olur ve yangın da söner. Ahirette, ateşten bir evde sonsuz yaşamaktan korkmayan, senin gibi cesur, yiğit, zengin, akıllı bir adamın böyle ufak bir yangın için telâşı da ne demek olur!
27.İkinizin arasında gidiyorum
Nasreddin Hoca bir Kadı ile Bir tüccara yoldaş olmuş. Ortada Hoca, sağında Kadı efendi, solunda Tüccar efendi, hem konuşuyorlar hem de yürüyorlarmış. Hoca efendi yeri geldikçe yol arkadaşlarının yaşamları ve ibadetlerindeki gevşeklikleri konusunda söz dokundururmuş.
Makamına güvenip , kendini çok büyük bir adam sanan Kadı efendi , Hoca’ya:
– Sana da lâf yetişmez ki.İstersen öyle kurnaz kesilirsin ki , en yaman muzırları bile geride bırakırsın. İstersen yaban öküzünden daha şaşkın görünürsün.
– Yok canım, abartıyorsun, bak ben haddimi nasıl biliyorum, muzırla yaban öküzünün arasında gidiyorum.
28.Ördek çorbası
Nasreddin Hoca erkenden yola koyulmuş. Akşam hava kararmadan gideceği köye varmak için acele ediyormuş. Öğle vaktine yaklaşırken, bir pınarın başında durup, hem namazını kılmak hem de kuru peksimetten ibaret olan azığını yemek istemiş.
Pınara yaklaşırken, yaban ördeklerinin suda oynaştıklarını görünce, “Şunlardan bir tanesini yakalayıp kızartıp yesem diye düşünmüş.” Sessizce ördeklere yaklaşmaya çalışırken, ördekler Hoca’yı fark edip uçmuş, kaçmışlar.
Hoca pınarın başına oturmuş, çantasından peksimetini çıkarmış, suya batıra batıra yemeye başlamış.Oradan geçen bir yolcu :
– Afiyet olsun Hocam, ne yiyorsun ?
Hoca, peksimetini suya batırırken :
– Ördek çorbası demiş.
29.Söylediğine, söyleyeceğine…
Köylünün biri, diğerinin kuzusunu çalmış, kesip yemiş. O da onun keçisini aşırmış, kesip yemiş.
Nasreddin Hoca olayı incelediğinde kimin ne yaptığını fark etmiş.
Olayın kahramanları bir gün çayhanede oturuyorlarken, keçinin sahibi keçisini övmeye başlamış:
-İki arşın tüyü vardı, gerdanı üç karıştı, başı şöyleydi, gözleri böyleydi…
Keçiyi kesip yiyen bu abartmalar karşısında çok sıkılmış. Amma ne yapsın, adam susmak zorunda.
Nasreddin Hoca, keçiyi çalıp kesen adama dönmüş :
– Yahu, bu adam ne kadar atıp tutuyor. Şimdi git evine. Şu uyuz keçinin postunu getir de, bu adam söylediğine, söyleyeceğine pişman olsun.
30.İpe Un Sermişler
Komşusu Hoca’dan urganını ( yani kalın ipini ) istemiş.
Hoca içeriye girip çıkmış:
– İp boş değil,kadınlar üstüne un sermişler.
Komşusu:
– Bu nasıl iş efendi? Hiç ipe un serilir mi?
– Serilir demiş Hoca, vermeye gönlün olmayınca ipe un da serilir.
En Komik 25 Deli Fıkrası
Bu yazımızda en komik deli fıkralarını sizler için seçtik.İnsan, sosyal deli gömleğiyle gerçekten önceden kestirilebilir hale getirilmiştir.Belki de, deli dedikleri tek kişilik bir azınlıktı. Bir zamanlar dünyanın güneşin çevresinde döndüğüne inanmak nasıl delilik belirtisi olarak görüldüyse, şimdi de geçmişin değiştirilemeyeceğine inanmak delilik belirtisi olarak kabul ediliyor.
Güldüren Deli Fıkraları
1.İki Deli
Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinden kaçmaya çalışan iki akıl hastası, karşı taraftan gelen hastane bekçisini görünce, büyük gövdeli bir çınarın arkasına saklanırlar.
Hastane bekçisi, onların ayak seslerini işitir ve seslenir:-Kim o?
İçlerinden biri kedi gibi miyavlar.Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp oradan uzaklaşırken akıl hastası kafadarların ayakları altındaki yapraklar ses çıkarır.Bekçi geri dönerek tekrar seslenir:-Kim var orada?
İkinci akıl hastası cevap verir:-Bir kedi daha
2.Başhekim
Uçak, Yeşilköy’den kalkmıştı… Bakırköy Akıl Hastanesi’nin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca şu cevabı verdi:
– Başhekim kaçtığımı öğrenince kim bilir nasıl şaşıracak!…
3.Balık Tutan Deli
Delinin biri sokak duvarında oturmuş ve elindeki oltayı sokağa doğru sarkıtmış. Yoldan gelip geçenler şaşkın bir şekilde sorular soruyormuş.
– Orada ne yapıyorsun sen? Yoksa balık mı tutuyorsun.
– Evet demiş deli.
– Tutabildin mi bari hiç?
– Tutuyorum tabi senle beraber 23 tane oldu demiş 🙂
4.Delilikten yatıyoruz, salaklıktan değil
Adamın birinin arabasının lastiği tam akıl hastanesinin önünde patlar. Adam arabanın lastiğini söker. Ama lastikten söktüğü 4 bijon yuvarlanıp yağmur mazgalının içerisine düşer. Adam bakar mazgaldaki bijonlar görünmüyor bile, çaresiz oturup düşünmeye başlar. Olayı başından beri gören bir deli parmaklıkların arkasından adama der ki :
– Arkadaşım sen ne yapıyorsun orada öyle?
– Sorma bilader, lastik patladı. Tam değiştirecektim bijonlar mazgala düştü.
– Düşündüğün şeye bak. Ondan kolay ne var. Bütün lastiklerden birer bijon çıkar. Lastiğe tak. Hepsinde 3 bijon olur. Seni lastikçiye kadar idare eder.
– Adama çok mantıklı gelir, hemen delinin dediğini yapar. Giderken de deliye der ki :
– Senin ne işin var bu akıl hastanesinde.
Deli cevap verir :
– Biz burada delilikten yatıyoruz, salaklıktan değil
5.Hepsi Eridi
Bir gün bir deli tımarhaneden kaçmış ve bir kahveye giderek kendine bir çay istemiş. Garson çayı getirmiş. Çayın yanında iki tane şeker varmış. Deli iki şekeri de çayın içine atmış, bir kaç dakika sonrada garsondan iki şeker daha istemiş. Garson da getirmiş. Daha sonra iki tane daha istemiş, garson yine getirmiş. Bu böyle altı-yedi sefer sürmüş.
En sonunda garson dayanamamış ve
– Şimdiye kadar on altı şeker attınız demiş.
Bunun üzerine deli de:
– Onların hepsi eridi. Sen şeker getirmeye devam et!
6.Akıl hastanesine hasta seçme
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
– Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor:
– Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?
Adam:
– Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük. Hayır, der doktor. Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.
7.Deli Mektubu
Delinin biri bir gün eline kağıt kalem almış, bir şeyler yazıyormuş.
Yoldan geçen bir adam sormuş:- Hayrola, mektup mu yazıyorsun?
Deli:- Evet
Adam:-Kime yazıyorsun?
Deli:-Kendime yazıyorum!
Adam:-Peki oku bakalım ne yazdın kendine?
Deli:-Nasıl okuyayım, postacı daha getirmedi ki!
8.Delinin Romanı
Akıl hastanesinde bir deli öteki deli arkadaşına : “Ben bir roman yazdım, al oku bakalım beğenecek misin” demiş ve kendisine kalınca bir kitap vermiş. Öteki deli bir hafta boyunca okumuş romanı. Sonunda arkadaşı deliye:
– Romanın çok ilginç, demiş; yalnız biraz kalabalık, çok isim var içinde. Kitabı veren deli:
– Al, demiş, ikinci cildini de oku. Ve kalınca bir kitap daha vermiş. Yine aradan bir zaman geçmiş. Romanın ikinci cildini de alan deli:
– Bunu da okudum, demiş; gerçekten çok ilginç ama, bu da çok kalabalık; çok isim var içinde.
O sırada akıl hastanesinin doktoru gelmiş:
– Verin bakayım, demiş, o telefon rehberlerini. Ne zaman aldınız bunları; ben de kaç gündür onları arıyordum..
9.Duvar Yok Ki
Bir gün tımarhanede iki deli konuşuyormuş.
Biri demiş ki:-Git şu arka tarafa bak, duvar yüksekse altını kazıp kaçarız.Eğer duvar alçaksa üstünden atlarız.
Deli gidip arka tarafa bakmış. Koşa koşa gelmiş:-Sanırım biz buradan kaçamayacağız.
Niye kaçamıyacağız?
Çünkü arkada duvar yok…
10.Ya bardağı çekersen
Delinin biri bir gün doktoruna gider ve iyileştiğini söyleyerek serbest bırakılmasını ister.Bunun üzerine doktor:
-Sana bir soru soracağım doğru bilirsen buradan çıkarsın.
Deli:
-Peki anlaştık sor sorunu.
Doktor:
-Sen 10 katlı bir binanın tepesine çıksan ben de aşağıda bir bardak su tutsam.Şimdi aşağıya atlar mısın atlamaz mısın?
Deli:
-Niye atlayım ben deli miyim der?
Doktor içinden adamın gerçekten iyileştiğini düşünür ve neden diye sorar.
Deli:
-Ya bardağı çekersen
11.Teneffüs
Delileri başka hastaneye uçakla nakil yapıyorlarmış. Uçak havalandıktan sonra müthiş bir gürültü… Kaptan pilot çok rahatsız olmuş sesten. Bu gürültüyle bu yolculuk çekilmez deyip delilerin başındaki hemşireyi çağırtmış:
-Hemşire hanı bunları bir oyunla falan oyalasanız!
Hemşire “Tamam!” deyip çıkmış.
Kısa bir süre sonra uçakta çıt sesi bile kalmamış. Pilot merak etmiş, kabinden çıkıp hemşirenin yanına gitmiş, bakmış ki hemşire tek başına oturuyor. Pilot:
– Hemşire hanım hastalar nerede? diye sormuş.
Hemşire cevap vermiş:
– Öğretmencilik oynuyoruz ben öğretmenim. Ders zili çaldı uçağın kapısını açtım hepsi de teneffüse çıktı!!!
12.Boş şişeleri getirdim
Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yatan bir hasta hastanede çalışan görevliye yanıma gel diye çağırır. Hemen git marketten bana 6 tane gazoz al gel der.
Görevli hastaya kızarak 6 defa tokat atar ve al marketten gazozlarını aldım der. Bu olayın üzerinden biraz zaman geçer, hasta yine hastane görevlisini yanına çağırır ve bu sefer görevliye 6 tokat atar.Ne olduğunu anlamayan görevli sorar:-Ne oldu .
Hasta yanıtlar:
– Boş şişeleri getirdim ağabey
13.Karıştırmadın ki
Bir gün iki deli havuzun başında oturup çay içiyorlarmış. Delinin biri çayı için getirilen şekeri havuza amış ve havuzun suyundan bir yudum almış:
– Şeker attım ama tadı yok!
İkinci deli:
– Niye tadı olsun, karıştırmadın ki salak!…
14.Armut
İki deliden biri ağacın aşağısında diğeri yukarısında oturuyormuş.
Doktor gelmiş aşağıdaki deliye sormuş:– O yukarıda ne yapıyor?
Deli:– O kendini armut zannediyor demiş.
Doktor:– Peki sen ne yapıyorsun burada?
Deli:– Onun olgunlaşması bekliyorum, düşünce yiyeceğim.
15.Ben taksiyle gelicem
Akıl hastanesinde doktorlar delilere test uygulayıp düzelmiş hastaları yollamayı düşünürler. Doktorlar duvara bir araba resmi çizip delileri resmin yanına toplamışlar ve bu arabaya binip akıl hastanesinden gidebileceğini söylemişler. Delilerin hepsi arabaya binmeye çalışmış sadece bir tanesi bir şey yapmamış.Doktorlar onun düzeldiğini sanmışlar ve adama sormuşlar.
-Sen neden binmeye çalışmadın?
-Ben arkadan taksiyle gelecem…
16.Koltuk
Ruh ve sinir hastası İstanbul’a gitmek için uçağa bindirilir. Uçakta bir koltuğa oturur. Ancak koltuğun sahibi gelir, kendi yeri olduğunu söyler ancak dinletemez.
Kaptana başvurur, kaptan gelip ruh hastasının kulağına bir şeyler fısıldar. O da hemen kalkıp kendi yerine geçer. Kaptanın ona söylediğini merak ederler.
Kaptan:
– Bu oturduğu koltuğun İstanbul’a gitmediğini, diğerinin gittiğini söyledim…
17.İntihar
Jim ve Mary akıl hastanesinde yatmakta olan iki delidir . Bir gün hastanenin yüzme havuzunun kenarında dolaşırken Jim aniden havuza düşer ve havuzun en dibine batar . Bunu gören Mary hiç tereddütsüz hemen havuza atlar ve Jim’i kurtarır . Bu olay hastanede büyük takdir toplar ve başhekim artık Mary’nin akıllandığına karar verip taburcu olmasına karar verir . İşlemler yapılır onaylanır ve aynı gün başhekim Mary’nin odasına gider ;
– Mary sana bir iyi bir de kötü haberim var:İyi haber bu kahramanca davranışından sonra anladım ki senin akli dengen yerine gelmiş ve seni taburcu ediyoruz.Kötü haberim ise az önce kurtardığın arkadaşın Jim odasında intihar etmiş, ipe asılı olarak bulduk.
Mary gayet sakin bir tavırla:
Yooo arkadaşım intihar etmedi ki kurusun diye onu ipe ben astım.
18.Önce kaçanları yiyelim
Bir akıl hastanesinden iki tane deliyi düzeldiler diye salacaklarmış. Doktorlar son bir test daha uygulayalım öyle salarız demiş. Delileri boş bir masaya getirmişler. Boş masanın üstüne bir kase zeytin ve bir kase canlı hamam böceği atmışlar.
Delinin bir tanesi hemen zeytinlere sarılmış, diğer deli araya girmiş:
-Önce kaçanları yiyelim onlar zaten orda duruyor…
19.Prova Yaptık
Temel ve Cemal ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden kaçmışlar. Bunun üzerine doktorlar ve hastane yönetimi bütün gün iki kafadarı aramış…Bakmadık yer bırakmamışlar fakat bir türlü onları bulamamışlar.
Akşam hastaneye döndüklerinde Temel ile Cemal’i hastanede görmüşler.
Doktorlar:
– Sabahtan beri sizi arıyoruz, nereye gittiniz?
Temel:
– Bugün prova yaptuk yarun kaçmayi düşüniyoruz…
20.Elazığ akıl hastanesi
Tarih : 1960’lı yıllarda bir gün.
Yer : Elazığ ruh ve sinir hastalıkları hastanesi.
Nasıl olduysa 423 hasta, hastaneden kaçar ve Elazığ sokaklarına dağılır.Dönemin başhekimine danışırlar:
– Doktor bey ne yapalım?
Doktor, bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin der.Doktor önde, arkada 4-5 personel çıkarlar sokağa. Düüüüt, düüüttt diyerek trencilik oynayarak Elazığı dolaşırlar.Bütün deliler bu kuyruğa girerek vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde ise sayı 600 ü çoktan geçmiştir.
21.Deli ile doktor
Doktor,akıl hastasına sorar:
-Bir kulağını kessem ne olur?
-Canım yanar.
-Ya iki kulağını kessem ne olur?
-O zaman iyi göremem.
-Peki ama niçin?
-Niçini varmı canım, iki kulağımı da kesersen gözlüğümü nereye takacağım?
22.Nargile
Berberin biri dükkanında çalışırken radyodan bir anons duyulur:
– Dikkat! Akıl hastanesinden bir deli kaçmıştır, çok tehlikeli ve saldırgan olduğundan sakın tartışmaya girmeyin ne derse yapın!
Berber, “Hay Allah neler oluyor?” derken birazdan içeri biri girer koltuğa oturur:
– Beni traş et!
Berber:
– Nasıl olsun efendim?
Adam:
– Kafamın tam tepesini traş et, yanlar kalsın.
Berber:
– Amma cins adam der. Traşı yapar, bitirir.
Adam:
– Şimdi git biraz tütün ve köz getir.
Çırağı gönderip getirtirler.
Adam:
– Şimdi tütünle közü traş ettiğin tepeme koy.
Berber:
– Eyvah deli bu galiba…
Çaresiz denileni yapar. Deli:
– Şimdi nargileye benzedim mi?
Berber bıyık altından gülerek: “Evet!” der.
Deli ayağa kalkar, fermuarını indirir:
– Öyleyse çek bakalım!!!
23.Canlı Bomba
Bir gün tımarhanede yangın çıkar. Doktorlar delileri nasıl çıkaracağız derken başhekim parlak bir fikir sunar:
-Hasta bakıcıyı soyup aralarına yollayalım. Canlı bomba sanıp kaçarlar!
Doktorların hepsi mecburen tamam der ve planı uygulamaya koyarlar.
Hasta bakıcı emir kulu olduğu için mecburen soyunup gider. Deliler aynen dedikleri gibi bunu canlı bomba sanar ama camdan atarlar.
Bunun üzerine bizim başhekim doktorlardan birini yollar yine camdan atarlar. İkinci, üçüncü derken sıranın kendisine geldiğini anlayan doktorlardan biri itiraz eder:
-Madem fikir sizden çıktı Başhekim bey, buyrun bir de siz deneyin!
Başhekim de gururuna yediremez ve gider. Deliler bu defa kaçarlar yangın söndürülür. Ortalık sakinleşir ve delilere sorarlar:
-Neden diğerlerinde değil de, başhekimde kaçtınız?
Deliler cevap verir:
– Onun fitili çok kısaydı! Atacak vaktimiz yoktu!…
24.Peygamber
Akıl hastanesinde bir deli, arkadaşına peygamber olduğunu iddia eder. Tabii ki arkadaşı da ona inanmaz.
– Oğlum; kafayı yedik de, o kadar da değil!
Daha sonra diğer bir arkadaşının yanına gider ve der ki:
– Falanca arkadaş peygamber olduğunu iddia ediyor!
Bunun üzerine diğer arkadaş:
– Yalan!… Ben böyle bir peygamber göndermedim!…
25.Hastaneden Kaçış
Üç deli hastaneden kaçmaya karar verirler. Fakat üçüncü katta olduklarından işleri biraz zordur. En yaşlılarının aklına bir fikir gelir:
– Her gün bir çarşaf çalacağız, birbirlerine bağlayıp pencereden ineceğiz… Üç çarşaf… Üç gün sonra özgürüz.
Anlaştıkları gibi her gün bir çarşaf çalarlar, üç çarşafı tamamladıktan sonra birbirlerine bağlarlar. En küçüklerinin denemesi için aşağıya sarkıtmaya karar verirler. En küçükleri bağlanan çarşaflardan aşağı iner bir süre sonra nefes nefese, yukarı çıkar. Gözleri çıkacakmışçasına telaşla:
– Mahvolduk… Bittik… İşimiz bitti… Çarşaf otuz santim uzun geldi! Makas lazım!…
En Komik 20 Kayserili Fıkrası
Bu sayfada en komik 20 Kayserili Fıkrasını sizler için hazırladık.Sıralama ve hangisi en komik kişiye göre değişir.Listeye eklenmesini istediğiniz komik fıkralar için yorumlar bölümünü kullanabilirsiniz.
1.Kayserili Genç
Kayserili bir genç yeni işe başlamış.
1 aylık çalışma sürecinin sonunda ilk maaşını almak için bankamatiğe gittiğinde anlaştıkları maaşın 250 TL üzerinde bir ücret yatırıldığını görmüş.
Hiç sesini çıkartmadan, sevinerek maaşı çekmiş.
Aradan bir ay daha geçmiş.
Tekrar maaşını çekmeye gitmiş, bakmış bu seferde 100 TL eksik yatmış.
Hemen muhasebeye gidip itiraz etmiş:
– “Neden maaşım eksik yattı” diye sormuş.
Bunun üzerine muhasebeci:
– “Neden geçen ay 250 TL fazla para yatırdığımızda itiraz etmediniz de şimdi eksik yatınca itiraz ediyorsunuz?” diye sormuş.
Adam sakince cevap vermiş:
– “Prensibimdir… ilk hatayı her zaman affederim”
2.Kayserili ve Padişah
Bir padişah ”Kim beni söylediği yalana inandırabilirse ona bir küp dolusu altın hediye edeceğim.” demiş.
İlanı duyan en usta sahtekarlar ve yalancılar hemen saraya koşmuş ve başlamışlar yalanlarını sıralamaya.
1.Sahtekar:
-Bir kuş kocaman aslanı kaptığı gibi yuvasına götürdü.
Padişah:
-Yalan bunun neresinde ? Bahsettiğin kuş eğer bir kartalsa ve aslan da yavruysa yakaladığı avını yuvasına rahatlıkla götürebilir.
2.Sahtekar:
Ülkenin birinde bir eşek kral oldu.
Padişah:
Eğer o ülkede kral pencereden eğilmiş ve başındaki tacı düşürmüşse ve pencerenin hemen altında da bir eşek varsa taç kralın kafasından düştüğünde, eşeğin kafasına gelmiş olabilir. Taç kimin kafasındaysa kral da ”o”dur.
3.Sahtekar:
-Sultanım, ben bir ok attım gökyüzüne. Ok altı ay sonra yere düştü.
Padişah:
-Gökyüzüne attığın ok direkt yere düşmemiş, önce bir ağacın üzerine düşmüştür. Altı ay sonra da ağaçtan yere düşmüştür.
Böylece padişah kendisine söylenen her yalan için bir bahane bularak söylenen hiçbir şeyin yalan olduğunu kabul etmemiş. Sahtekar yalancılar ne kadar uğraşsalar da padişaha söylediklerinin yalan olduğuna ikna edememişler.
Son sahtekar ise Kayseri’den gelmiş ve şöyle demiş:
Sultanım, babam beni sizin yanınıza gönderdi.
Dedi ki ” Git padişahın yanına var. Zamanında ona bir küp altın vermiştim. Söyle onu geri ödesin bir zahmet.”
Eğer söylediklerim doğruysa bir zahmet borcunuzu ödeyin sultanım. Eğer yalan söylüyorsam ödülümü alayım.
3.Kayserili baba ve oğlu
Kayserili oğlanın 100.000 TL’ye ihtiyacı vardır.
Babasından bu parayı nasıl alacağını düşünürken aklına bir çözüm gelir ve babasına:
– Babacım 800 bine ihtiyacım var. Verir misin? Der.
Kayserili Baba:
– Anlamadım! 500 bin mi dedin sen?
– Oğlum aklını mı şaştın? Ne yapacaksın sen 350 bini…
– 250 bin lira neyine yetmiyor senin der ve devam eder.
– Al bakalım sana 150 bin lira diyerek oğluna kasadan çıkarıp 100 bin lira verir…
Oğlu gülümseyerek:
– Babacım zaten benim 100 bin liraya ihtiyacım vardı..der.
Kayserili baba ise:
– Bizim uyanık geçinen oğlana da bak sen…
– Demek ki sana sahte paralardan çıkarıp vermeseydim kazıklayacaktın beni…
4.Paranın Faizi
Kayserili bir iş adamı tatilini geçirmek üzere bir köye gider. Burada cüzdanını düşürür.İçerisinde yüz milyon lira vardır.Bir zaman sonra cüzdanı bulan bir köylü Kayseriliye mektup yazar ve cüzdanını gelip almasını söyler. Kayserili gelir ve cüzdanı alır. İçini açıp parayı sayar ve alnını kırıştırır. Bunu gören köylü:
-Ne o? Yüz milyondan fazla mı para vardı? diye sorar.
Kayserili:
– Bu para iki aydır bende değil, bunun faizini kim verecek?
5.Kuru Ekmek
Kayserili çok cimri olan bir köylü yemek zamanı reçeli sofraya kapağı kapalı olarak getirir, çocuklarda ekmeklerini reçelin kavanozuna süre süre yermiş.
Daha sonra adam kavanozu alır ve dolaba kilitlermiş.
Köylü birgün tarlada çalışırken, reçelin dolapta kilitli kaldığı aklına gelmiş ve çocukları katıksız kalmasın diye öğle yemeği sırasında eve geri dönmüş. Bir de ne görsün… Çocuklar ekmeklerini dolaba sürüp öyle yiyorlar. Dayanamayarak söylenmiş:
-Yahu birgün de kuru ekmek yiyemez misiniz?
6.Yahudi ile Kayserili
Yahudi’nin biri Kayseri pazarına topal eşeğini satmaya gelir.
Yahudi, eşeğinin topal olduğunun anlaşılmaması için ayaklarına çivi çakar. Az sonra bir müşteri gelerek bu eşeği satın alacağını söyler.
Bizimki eşeğe bir bakar ki ayaklarına çivi çakılmış. Bu çivileri çıkarırsa hayvanın düzelebileceğini düşünmüş. Başlamışlar pazarlık yapmaya:
Yahudi:
–Kardeş sen nerelisin?
Müşteri:
–Kayseriliyim:
Yahudi hayatında ilk defa bu kadar saf bir Kayserili gördüğünden hayrete düşer. Pazarlıkta anlaşılır ve Yahudi eşeğini satar. Yahudi ertesi gün kahvehaneye gelerek:
–Ne olduğu Türk dostlarım! Bir de Kayseriliyim diye övünürdünüz. Topal eşeği size nasılda sattım?
Hemen, eşeği alan adamın arkadaşı haber vermeye gitmiş. Bu eşeğin doğuştan sakat olduğunu anlatmış.
Kayserili: “Vay anasını. Verdiğim para sahte olmasaydı bayağı kazıklanmıştım ha…“
7.Vefat İlanı
Kayserilinin eşi vefat etmiş ve ilan vermek için reklam ajansını aramış:
–“Emine öldü Allah rahmet eylesin” ilanı vermek istiyorum demiş.
Karşı taraf; amca bu çok kısa oldu üç kelime daha ekleyebilirsin, merak etme aynı ücrete demiş.
Kayserili ücretten emin olduktan sonra ekleme yaptırmış:
– “SATILIK TOYOTA VAR”
8. Erciyes Dağı`nın karı eriyince
Yıllarca Kayserililer ile Ermeniler birlikte yaşamışlardır. Birbirleriyle sıkı münasebetlerinin fazla olduğu yıllarda, bir Kayserili, Ermeni arkadaşından borç para ister. Ermeni arkadaşı ne zaman ödeyeceğini sorar. Kayserili:
-“Şu Erciyes Dağı`nın karı eriyince borcumu öderim.”
Ermeni, bir yıl bekler. Kayseriliden ses yoktur. Gider yanına ve alacağını ister. Kayserili, Erciyes`i gösterir ve daha üzerinde kar olduğunu söyler. Bir süre sonra ermeni, kayserilinin oyununa geldiğini anlar. Bunu içine sindiremez. Artık karar vermiştir ve o da bir başka kayseriliyi kandıracaktır. Gider bir arkadaşına ve borç ister. Kayserili ne zaman ödeyeceğini sorar ve o da aynı cevabı verir:
-” Erciyes`in karı eriyince”
“Pekiyi” der kayserili. Aradan bir yıl geçer ve kayserili hemşerim alacağını istemek için ermeniye gider. Ermeni vatandaşımız bu durumu beklediği için çok rahat bir tavırla Erciyes`i gösterir ve hâlâ karın erimediğini söyler. Kayserilinin de cevabı hazırdır:
-“O gördüğün kar, bu yılın karı. Geçen yılın karı çoktaaaan eridi”
Ermeni ne yapacağını şaşırır ve çaresiz borcunu öder.
9.Cehennem Satışı
Kayseri`li, Papa`nın cennetten yer sattığını işitince doğru Vatikan`a gitmiş. Papa`ya:
-Bazı Müslümanlar cehennemlik olduğu için demiş, Cehennemin tapusuyla anahtarını şimdiden almak istiyorum.
Uzun pazarlıklardan sonra istediği fermanı ve anahtarı elde etmiş. Bunun üzerine zengin Hristiyanlara yönelik bir reklam kampanyasına girişmiş:
-Cehennemin tapusu ve anahtarı bende. Cehenneme girmek istemeyenler, benden belge alabilirler. Cennet arsalarının yarı parasına… Kayseri`linin elindeki fermanı gören Hristiyanlar, cehenneme kabul edilmeyeceklerine ilişkin belge satın almaya başlamışlar. Cennet müşterileri azalınca, Papa Kayseriliyi çağırtmış:
-Al şu verdiğin parayı, ver cehennemin tapusuyla anahtarını! Kayseri`li:
-Ben cehennemi sattım, demiş. Geri almak için çok para gerekli.
-Ne kadar?
-Heybenin iki gözü dolusu altın. Papa, çaresizlik içinde ellerini iki yana açtıktan sonra buyruğu vermiş:
-Doldurun bu Kayseri`linin heybesini altınla!
10.Çiftçi
İki tane çiftçi, biri Adanalı, diğeri Kayserili, sohbet ederken, tabi haliyle zenginlikleriyle övünecekler…
Adanalı başlamış :
-Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyo biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoz…
Kayserili de demiş ki :
-Yav bizim de vardı öyle bir arabamız ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık…
11.Kayserili ve Terzi
Kayserili Ali`ye babası hayat dersi veriyormuş:
-Oğlum senden ne kadar isterlerse istesinler yarısından fazla verme.
Ali birgün terziye takım elbise diktirmiş.
Kayserili sormuş borcum nedir?
Terzi cevap vermiş 6 milyon
Kayserili mümkün değil 3 milyon demiş.
Terzi kurtarmaz 4 milyon demiş.
Kayserili mümkün değil 2 milyondan fazla vermem demiş.
Terzi lanet olsun tamam demiş.
Bu sefer Kayserili 1 milyondan fazla vermem demiş.
Terzi sinirlenmiş para falan istemiyorum al elbiseni defol demiş.
Kayserili bir takım elbise daha dikmezsen şurdan şuraya gitmem demiş.
12.Kayserili ve Kıbrıslı Rum
Kayserili birisi Kıbrıs’a göç etmiş.Orada Rum komşuları da varmış.Ancak Rum komşuları bizim Kayserilinin tarlasını yol olarak kullanıyorlarmış.Kayserili bu işe çok kızmış ve tarlaya şöyle bir ilan asmış:” Bu tarladan geçenleri döverim.”
Birgün bir Rum eşeği ile geçiyormuş.
Kayserili çevirmiş:-Sen bu ilanı görmedin mi?
Rum demiş gördüm.
Başlamış Kayserili eşeği dövmeye.
Rum demiş ki:-Ya sen salak mısın ,niye eşeği dövüyorsun?
Kayserili:- Önce seni dövmeye başlarsam eşek sıranın kendisine geleceğini anlar ve kaçar. Ben bu yüzden önce eşekten başladım.
13.Siyah Sütyen ve Kayserili
Kayserili, siyah sutyen almak için girmiş musevinin dükkanına. Paranın kokusunu alan musevi, az kaldığını iddia ederek, tanesini 40 dan vermiş. Kayserili, 6 tane alıp, birkaç gün sonra tekrar dönmüş, bu sefer 2 düzine istemiş.. Bu sefer musevi tanesini 50 den satmış.
Aradan 1 ay geçmiş, gittikçe mal bulamayacağını sanan Kayserili, geri kalanı 75 den kapatmış.
Sonunda musevi merak edip, bu kadar sutyeni ne yaptığını sormuş ona!
Kayserili cevap vermiş, hiç Vallah ben ikiye kesiyor, minik takkeler yapıyor, sonra da bunları musevilere tanesi 100 den satıyorum demiş….
14.Kayserili ve Yahudi
Bir tarihte Kayseri’ye Moiz adında bir Yahudi gelmiş.Ticaret yapmak için Kapalıçarşı’da bir dükkân tutmuş.
Mekân komşularına sormuş; ‘Bu çarşıda en çok kimden çekinmeliyim?’
Birkaç dükkân ötesini gösterip, ‘Bak, orada bir Ahmet Ağa var, onun yanına desturla yanaş’ demişler.
Moiz gitmiş Ahmet Ağa’nın yanına. Dükkân bomboş:
– Ne iş yaparsın Ahmet Ağa?
– Her şeyi alıp satarım.
– O da ne demek?
– Mesela, kabul edersen senin dişlerini satın alırım.
– Olur mu öyle şey?
– Neden olmasın? Dişlerine 10 altın veririm. Ömrünün sonuna kadar ağzında kalsın, öldükten sonra benim olsun.
Moiz içinden ‘Bu saf adama mı kurnaz diyorlar’ diye gülmüş ve ‘Kabul, ver 10 altını’ demiş.
Aradan birkaç gün geçmiş. Ahmet Ağa yanında iki-üç kişiyle Moiz’in dükkânına gelmiş: ‘Dişlerine müşteri çıktı. Malı görmek istiyorlar! Aç ağzını!’
Moiz, ‘Hani dişlerim ölünceye kadar benimdi’ diye kızmış. Ahmet Ağa, ‘Canım ölümünden sonra teslim etmek üzere satacağım’ demiş. Müşteriler Moiz’in dişlerine 12 altın vermişler, Ahmet Ağa az bulup reddetmiş.
Ertesi gün Ahmet Ağa bir başka müşteri grubuyla yine Moiz’in dükkânına damlamış. Yine dişleri muayene, yine pazarlık, müşteriler 15 altına çıkmış, Ahmet Ağa yine reddetmiş. Üçüncü gün başka müşteri, dördüncü, beşinci gün…
Sonunda Moiz patlamış: ‘Beni hayvan pazarında dişleri kontrol edilen eşek durumuna düşürdün. Al şu 10 altınını!’
Ahmet Ağa gülmüş: ‘Olur mu? Bu dişler 20 altını gördü. 30’dan aşağısına geri vermem.’
Moiz çaresiz; her gün ağzını kontrol ettirmektense 30 altın vermeyi tercih etmiş.
Ahmet Ağa gülmüş: ‘Gördün mü? Ben sana her şeyi alıp satarım dediğimde inanmamıştın!
15.Arkadaşın adresini verin yeter
Meleklerden biri öbür dünyada bir Kayserili ve bir Yahudiyi karşısına çağırarak:
– Bakın, buradaki davranışlarınız hoşumuza gitti, sizi tekrar dünyaya göndereceğiz.
Hatta size bir de dilekte bulunma hakkını tanıyoruz.Ne istiyorsunuz, söyleyin bakalım? Yahudi hemen atılmış:
– Bana bol para ihsan edin.
Melek:
– Tamam, demiş. Sen ne istiyorsun?Kayserili cevap vermiş:
– Ben mi? Bir şey istemem. Sadece şu arkadaşın adresini verin yeter!
16.Taksimetre
Taksinin yokuşta frenleri patlamış,müthiş bir hızla asağıya iniyor.Kayserili müsteri bağırmış;
-Durdur su arabayi!..
Şoför panik içinde haykırmış;
-Durduramıyorum!..
-O zaman taksimetreyi durdur hiç değilse.
17.Pazarlık
Küçük Kayseriliye hocası sormuş:
-Altı kere altı?
-Otuz dokuz.
-Otur, sıfır.
Arkadaşı sorar:
-Bildiğin halde neden otuz dokuz dedin?
-Pazarlık edecektim, anlamadı…
18.Cennetin Anahtarı
Kayserilinin biri ilahiyat okumak için Mısır’a EL-Ezher üniversitesine gitmiş. Yedi senelik okulu memleketine hasret kaldığı için altı sene sonra bırakmak istemiş.Hocası buna üzülmüş ve ona demiş ki:
-Oğlum gel bir sene daha oku da İslam’da siyaseti öğren.
Yok bizim Kayserili ısrar etmiş, bana siyaset miyaset lazım değil demiş.
Kayserili köyüne geldikten sonra camiye gitmiş ve hocanın vaazını dinlemeye başlamış, duydukları öğrendiklerinin tam tersiymiş, hoca kâfirlerden dinsizlerden bahsediyormuş ki, bizim Kayserili ayağa kalkmış ve hocaya:
-Hocam anlattıklarınızın hepsi yanlış demiş.Bunun üzerine hoca:
-Aha kâfirin teki de bu demiş ve bütün cemaat bizim Kayserilinin üstüne yürümüş. Canını zor kurtaran Kayserili hemen Mısır’a geri dönüp başından geçenleri hocasına anlatıp son senesini okumuş ve tekrar köyüne dönmüş.
Yine Cami’ye girmiş ve ayni hocayı dinlemeye başlamış.Bir müddet sonra ayağa kalkmış ve:
-Hocam kusura bakmayın gecen sene çok büyük bir hata yaptım, Mısır’da hocamla konuştum, siz haklıymışsınız, hatta sizden bir kıl koparan cennete gidecekmiş deyince bütün cemaat ayağa kalkıp hocanın üstüne yürümüşler.
19.Tüccar Zekâsı
Kayserili Tuhafiyeci dükkânından geçimini sağlayabiliyor, bir köşede üç beş kuruş da biriktirebiliyordu. Günün birinde sağındaki dükkân boşaldı, derken orası da tuhafiyeci oldu. Sonra solunda bir tuhafiyeci daha… Rekabet başladı, işleri kötüye gitti.
Ama sonunda bir çözüm yolu buldu: Sağındaki komşusu, dükkânının üzerine, gerçek ucuzluk burada yazdırmıştı. Solundaki, en büyük tuhafiye mağazası, yazılı bir bez asmıştı.
Bizimki, ikisinin ortasına şu yazıyı koydurdu: Mağazaya buradan girilir.
20.Kayserili Garson
Bir gün adamın biri bir otele gitmiş. Otelde akşam yemeği yerken garson yanına yaklaşmış;
– Bir emriniz var mıdır diye sormuş. Garson o kadar güzel sormuş ki adamın dikkatini çekmiş, o anda adam sormuş garsona;
– Nerelisin?
Bizim garson hemen cevap vermiş;
– Kayseriliyim.
– Kaç senedir bu otelde çalışıyorsun?
Bizim kayserili hemen cevap vermiş;
– On senedir..
– On senedir bu otelde çalışıyorsun? Oteli hala üzerine geçiremedin mi?
Bizim kayserili derin bir nefes çekmiş;
– Aahh sorma dayı sorma… bu otelin sahibi de Kayserili de ondan geçiremedim demiş.
Charles Dickens Sözleri
Charles Dickens tarafından söylenmiş güzel sözleri sizler için hazırladık. Charles Dickens sözlerini bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
Memur bir babanın sekiz çocuğundan, ikincisi olarak 17 Şubat 1812’de Portmouth’ta doğan Charles Dickens İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden ve realist akımın öncülerinden sayılır. Romancılığının yanında ünlü bir toplumsal eleştirmen olarak da tarihe geçmiştir. Romanlarında ise gerçek gerçek olayları kurgulanmış ve kendi çevresinden seçmiştir. Charles Dickens’ın romanlarında en belirgin özelliklerinden birisi hayatın çok sıkıntılı geçtiğini her devrede görmek mümkündür.
En Çok Beğenilen 5 Charles Dickens Sözü
Hiçbir şey yoksulluk kadar ezici olamaz. Hiçbir şey de servet peşinde koşmak kadar aşağılanmamıştır!
Kalbi asil olmayanın davranışının asaletinin bir hükmü yoktur. Ne kadar cila sürersen sür ağacın damarlarını saklayamazsın; sen cilayı sürdükçe damarlar kendini belli eder.
Hastalıkla üzüntü nasıl bulaşıcıysa neşe, iyimserlik ve kahkaha da öyle, insandan insana geçer, yayılır.
Gurur denilen günah en yüksek ve saygın kişiler kadar en bayağı ve kirli kişilerin de malıdır!
Bir insanı geceleri düşünmek, o insan üzerinde hak iddia etmek için bir neden değildir.
En Güzel 15 Charles Dickens Sözü
Ölüm gibi suç da yalnızca yaşlıların ve çirkinlerin tekelinde değildir. Çok zaman kurbanlarını en genç ve en güzellerin arasından seçer.
Elinizden geleni yapın. Hayatı bazen boşa harcıyor olsak dahi, uğraşmaya değer.
Mutsuz bir başlangıçtan da mutlu bir sonuç çıkmıyor.
Kim yetiştirirse yetiştirsin, bir çocuğun küçük dünyasında en derinden sezilen, en ince algılanan şey haksızlıktır. Çocuğun maruz kaldığı çok küçük bir haksızlık olabilir; ama çocuk da, çocuğun dünyası da küçüktür; bu ölçüler içinde bir çocuğun tahta atı en iri küheylanların boyundadır.
Şu bir gerçek ki her insan diğerleri için derin bir sır ve gizemdir.
Gözyaşlarımızdan utanmamalıyız. Onlar katı kalplerimizi yumuşatan, topraktaki tozun üzerine yağan yağmura benzer.
Her insanın bir diğeri için engin bir muamma oluşu, üzerine kafa yorulması gereken şaşırtıcı bir gerçektir.
Tüm yaşantımız boyunca böyle en kötü zayıflıklarımız ile hainliklerimizi en tiksindiğimiz kimseler uğruna yaparız.
Bir kediyi yola getirmek için sütü ona uzaktan göstermek yeterlidir.
Korku her şeyi siler. Korku olmasaydı, köpekler sahiplerinin karşısında boyun eğmezdi.
Yüksek dağın üstünden kar eksik olmaz.
Değişiklik, yüksek sınıftakilerin kaybolmasından ziyade; düşük sınıfların keskin hatlı tuhaf yüzlerinin ortaya çıkmaya başlamasıydı.
Bu dünyada bir diğerinin yükünü hafifleten hiç kimse yararsız değildir.
Beden gözünün önünde güçsüz ve çaresiz, öyle sessiz yatarken, zihin her zamanki sağlıklı uğraşlar ve amaçlara geri dönüşüne tanık olmak insana çok dokunuyor.
Dürüstlüğünle övünme! hayatın ne getireceğini bilemezsin.
Diğer Charles Dickens Sözleri
Ömrünüzdeki sayılı günlerden bir tekini yaşanmamış sayalım… Kaderinizin akışı kim bilir ne kadar farklı olurdu? Bu satırları okurken bir an durun, yaşamanızı saran o uzun zinciri düşünün.
Al sana kalacak yer işte
Üç adım soğuk toprak hayatın bitince
Başucunda bir taş, ayakucunda bir taş daha
Solucanlara tadına bakılacak bir aş
Tepende bol çimen etrafın hep çamur
Kalacak bir yer al işte sana…
Ey ölüm, sen vurdukça iyilerin yüreklerinden fışkıran tohumlar dünyaya ölümsüzlük eker!
İnsanlar bazen karşılarındakine kalben uzak oldukları için anlamakta güçlük çekerler.
Hiçbir erkek bir kadını sevip kaybettikten sonra, duygularında değişiklik olmadan onu birinin eşi, bir anne olarak pek görememiştir.
Özgürlük uğruna sabra ihtiyacımız var.
Gemileri batıranlar, akıntıya kapılmış giden buz dağları olurdu hep.
Sırlar yalnızca büyük uyuşmazlıklardan değil, derin sevgilerden de kaynaklanır.
Öyle bir güzellik ki, değişiyordu ama ancak daha güçlenmek için; yeryüzünden ayrılıyordu, ama ancak yükseklerde bir ışık olmak ve cennet yoluna hafif ve tatlı bir aydınlık serpmek için.
Şu suların dibini görmemiz nasıl mümkün değilse, önümüzdeki saatlerin dibini görmemiz de o kadar imkansız. Şu suyun akışını durdurmamız ne kadar imkansızsa, bu saatlerin gidişini değiştirmemiz de öyle, ikisi de parmaklarımın arasından kayıp gidiyorlar. İşte böyle!
Ölüm hiçbirimizi çok bekletmez… Hepimizin sırası çarçabuk gelecek!
Onca kalabalığa rağmen, bu nasıl bir yalnızlık!
Onun bu unutkanlığı ve ilgisizliği karşısında içten içten kan ağladım ki ağlamaların en acısı budur.
O günler en iyisiydi, ya da en kötüsüydü; akıl çağıydı, inançlar zamanıydı ve inançsızlıklar zamanıydı; ışık mevsimiydi, umut baharıydı ve umutsuzluk kışıydı; yaşayabilmek için her şey vardı önümüzde ve yaşayabilmek için önümüzde hiçbir şey yoktu; hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk, hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk.
Stefan Zweig Sözleri
En güzel Stefan Zweig sözlerini sizler için hazırladık bu sayfada.Roman, oyun ve biyografi yazarlığı ile birlikte gazetecilik yönü ile de göz önüne çıkan Stefan Zweig 28 Kasım 1881 yılında Viyana’da doğmuş, varlıklı bir ailenin oğludur. Babası sanayici olan Stefan Zweig, zenginliğin getirdiği zorunluluk ile kültür ve edebiyat alanlarında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca gibi birçok dil bilgisine sahip Zweig, eğitimine Viyana ve Berlin üniversitelerinde devam etti. Felsefe alanında kendini geliştiren Stefan Zweig’ın ilk eserlerinde Hugo von Hofmannsthal’ın ve Rainer Maria Rilke’nin etkilerini görmek mümkün. 1901 yıllarından sonra şiir çevirilerine başlayan Zweig, Kuzey Hindistan’dan Amerika’ya kadar birçok ülkeyi ziyaret etti.
En çok beğenilen 10 Stefan Zweig sözü
Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
Acımak iki yanı keskin bir bıçak gibidir, kullanmayı bilmeyen, elini ve de özellikle kalbini ondan uzak tutmalıdır. Tıpkı morfin gibi acıma duygusu da hasta için sadece başlangıçta bir nimet, bir ilaç, bir devadır. Ama dozunu ayarlamasını ve azaltmasını bilmediğiniz zaman öldürücü bir zehir olabilir.
Tüm acılar korkaktır, kendisinden daha güçlü olan yaşama isteği karşısında geri çekilir, çünkü bedenimizin her hücresinde yerleşmiş olan yaşama isteği, ruhumuzdaki ölüm tutkusundan çok daha güçlüdür.
Belki de utançların en büyüğü; insanın kendine en yakın bildiği kimselere karşı duyduğu utançtır.
Ne olduğun o kadar bağırıyor ki, Ne dediğini duyamıyorum.
Yaşamımda ilk kez, yeryüzündeki en büyük kötülüklerin kaynağının vahşet ve kötü niyet değil, kişilerin yenemedikleri zayıflıkları olduğunu anlıyordum.
Tarihte mantığın ve uzlaşmanın üstün geldiği anlar çok enderdir ve kısa sürelidir.
Bize hiçbir şey yapmadılar. Sadece bizi en mutlak anlamdaki hiçliğin içerisine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır baskı uygulayamaz.
Kendimizi dünyanın insafına bırakmak tam bir çılgınlık olurdu.
İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız…
Tüm Stefan Zweig Sözleri
Korku, her şeyin bir karikatür olarak görünebileceği, boyutların feci bir şekilde bozulduğu çarpık görüntülü bir aynadır; bir kez yerinden oynatılırsa görüntüler en çılgın ve en imkansız ihtimallere dönüşür.
Ama boşlukta, zamansızlıkta geçen bir dört ayın ne kadar sürdüğünü hiç kimse bir başkasına da kendisine de anlatamaz, ölçemez, gözünde canlandıramaz.
Tarihte, geniş kitlelerin daima ve hep birlikte, rüzgar nereden eserse o yöne gittiklerini artık çok iyi biliyorum.
Belirsizlik, kesinlikten çok daha kötüdür; kısa süreli olan büyük bir korku, belirsiz fakat hiç bitmeyen bir korkudan daha az zahmet verir.
Ahlaken zayıf olanların her zaman bir mazereti vardır zaten. İlk önlerine çıkana kendilerini teslim ederler ve hiçbir şeyi düşünmezler. Sonra da Tanrı’dan medet umarlar.
İnsan gençken yalnızca başkalarının hastalanıp öleceğini düşünür.
Eğer aynı ölçüde komşusuna da uygulanacağını biliyorsa, insan en sert disiplin cezalarını çok daha istekli bir şekilde kabul edecektir.
Dünyanın en önemli şeyi, insanın kendi kendisi olmayı bilmesidir.
Verdiğimiz kararlar çok daha fazla kendi durumumuza, kendi muhitimize bağlıdır ama biz bunu pek böyle sanmayız. Kafamız sadece edindiği intibalara, karşılaştığı etkileri nakletmekle yetin
Satrancın çekiciliği tek bir şeyden kaynaklanır; stratejinin farklı beyinlerde farklı biçimlerde gelişmesinden.
Başkalarını çok fazla düşünen bir kimse, kendisini unutur.
Eğer nasıl biri olduğumu bilseydiniz, şu anda beni selamlarken yüzünüzde gördüğüm o tatlı, dostane gülümse kim bilir nasıl donup kalırdı dudaklarınızın kıyısında!
Mutsuzluk insanı kırılgan, sürekli ızdırap ise dar kafalı yapar.
Günümüzde paradan, o lanet olası paradan başka bir şey geçerli değil, bir de yapabildiğiniz kadar reklam. Bunu yapamayan yok olup gidiyor.
Sessiz kaldığımız sürece hepimiz suçluyuz.
Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez.
Güvenin şartı samimiyettir, kayıtsız şartsız samimiyet.
Bir şeyi saklayan ya da saklamak zorunda kalan kişinin gözlerinin doğal, özgür ve samimi bakması olanaksızdır.
Dar karenin içinde özel ustalar yaratır satranç.
Tek bir cesur insanın başarısından, tüm bir kuşağa yetecek şevk ve cesaret doğar; bu daima böyledir.
En komik 15 Laz Fıkrası
Karadeniz Fıkraları,diğer bir ifadeyle Temel Fıkraları belki de en çok eğlendiren,en komik fıkralar.Bana göre kahkaha, iki insan arasındaki en yakın mesafedir.Bu yazıda en çok beğendiğim Karadeniz Fıkralarını sizin için derledim.Unutmayın; mutlu olduğumuz için gülmeyiz, güldüğümüz için mutluyuz.
1.Bu ordunun benden başka askeri yok mu?
Yeni asker olan Temel’e komutanı sormuş:
–Savaşta siperdesin, sağ taraftan düşman askeri geldiğini gördün. Peki ne yaparsın?
Temel heyecanla cevap vermiş:
–Hemen çevirir silahımı üzerlerine ateş açarım komutanım.
Komutan tekrar sormuş.
–Peki, karşıdan geliyorsa?
–Karşıya ateş açarım komutanım.
–Arkadan geliyorsa? deyince komutan, Temel dayanamamış:
–Komutanım, bu ordunun benden başka askeri yok mu?
2.Trafik
Trafik polisi Temelin kullandığı arabayı durdurur ve:
-Sizi tebrik ederim beyefendi, bugünkü kontrollerimizde emniyet kemeri takan tek sürücü sizsiniz,bu yüzden size 300 lira ödül vereceğiz, ne yapmayı düşünüyorsunuz.
Temel:
-Hemen cidup bi ehliyet alacağum.
-Ne! Senin ehliyetin yok mu?
Demeye kalmadan yandan Fadime söze girmiş:
-Siz ona bakmayın memur bey içince hep böyle sapıtıyi.
Polis iyice sinirlenmeye başlamış.Derken arkadan dursun:
-Ula ben size demedim mi çalıntı arabayla yola çıkmayalım başımıza bi iş gelir diye.
Trafik polisi iyice zıvanadan çıktı çıkacak,bagajdan idris atlamış:
-Noldu uşaklar geçtik mi sınıri?
3.Laz Kazası
Trafik polislerine bir ihbar gelir. Temel ile Cemal kaza yapmıştır.
Polisler olay yerine geldiğinde bakarlar ki, arabalar sapa sağlamdır.Fakat Temel ile Cemal’in ağzı burnu dağılmıştır. Trafik Polisleri merakla sorar:
-Temel anlat olay nasıl oldu?
-Memur bey, hava sisli oldiğundan kafami pencereden çikarmiş öyle cideydum. Meğersem Cemal de karşı şeritten öyle çeliyormuş.
4.Brejnev Kübada
Brejnev, Küba”ya gelecekmiş. Kübalılar toplanmış, bir hoşluk yapacaklar. Ülkenin en iyi ressamına başvurmuşlar:
– Bir tablo yap. Adı “Brejnev Küba da” olsun.
Ressam:
– Hadi oradan.Ben adamı görmedim bile. Adam hayatında Küba”ya gelmedi. Şimdi ben nasıl “Brejnev Küba da” diye atmasyondan resim yaparım?
Tesadüf bu ya. Bizim Temel, puro almaya Havana’ya gelmiş o sırada.Sıkıntıyı duymuş:
– Ben size istediğiniz tabloyu yaparım. Bana bir sandık puro verirseniz.
Vermişler.
Temel bir hafta sonra, Kübalılar’ı çağırmış:
– İşte tablonuz.
Tuvalin üzerini örten bezi hızla aşağı çekivermiş. Kübalılar da donuvermişler. Tabloda, yatakta iki kişi, al takke ver külah.
– Bu ne? diye gürlemiş Turizm Bakanı.
– Bu ne?.. Bu kadın kim?..
– Brejnev”in karısı! demiş, Temel.
– Peki bu üstündeki adam kim?
– Brejnev”in uşağı!..
– Peki Brejnev nerde ulan!..
– Brejnev Küba”da…
5.İki ihtimal vardur
Cemal Askere gidiyormuş. Cemal’ in annesinin sürekli ağladığını gören Temel, kendince kadıncağızı rahatlatmak istemiş:
– Anacağum niye aylaysun, 2 ihtimal vardur;Ya geri planda kalur, yada cepheye gider.Geri planda kalırsa sorun yok. Cepheye giderse iki ihtimal vardur;Ya yaralanur, ya da yaralanmaz. Yaralanursa iki ihtimal vardur;Ya iyileşir, yada iyileşmez.İyileşirse ne ala, bir daha cepheye cöndermezler. Ama ölürse yine 2 ihtimal vardur;Ya cennete gider, yada cehenneme.Cennete ciderse iyi, cehenneme ciderse de öyle bir evlat için ağlamaya değmez da.
6.Söyleyin Padişahunuza
Temel’ in tam 12 erkek çocuğu varmış.11 erkek çocuğunu askere gönderen Temel, onikinci çocuk içinde askere davet mektubunu alınca canı sıkılmış.
– Ula söyleyin padişahunuza, penim şeyime güvenip sağa sola savaş açıp durmasun.
7.Temel ve Zeybek
Temel hayatında ilk defa Manisa’ ya gitmektedir. Otobüsten inmiş, bakmış az ileride 8-10 erkek, ağır ağır kol vurup, diz bükerek zeybek oynuyorlar. Bir süre izlemiş. Temel’ in yabancı olduğunu gören vatandaş sormuş:
– Nasıl buldun hemşerim, beğendin mi?
Temel‘den efsane cevap gelmiş:
– O kadar düşündükten sonra ben de oynarum da.
8.Beni tanıdılar
Temel ve Dursun bankayı soymaya karar vermişler.Bankayı soymuşlar ve paralarla kaçarlarken bunların peşine polis düşmüş. Polislerden biri bağırmış:
– duuur, Or…… çocuğu!
Temel Dursun’a dönmüş:
– Sen kaç, beni tanıdılar!
9.Tabut
Temel yolda yürürken iki tabutun arkasında metrelerce uzanan bir kalabalık görür ve merakla tabutlardan birini sırtlayan adama:
– Kardeş başınız sağolsun der.
Adam
– Sağol eşimle kayınvalidem.
Temel tabutları göstererek:
– Hayırdır nasıl oldu.
Adam
– Bizim köpek karıma saldırmış,kayınvalidem de yardıma koşmuş fakat,köpek ikisini de öldürmüş
der.
Temel çekinerek
– Pardon beyefendi köpeğinizi ödünç alabilir miyim?
Adam
– Geç kuyruğun sonuna millet sırada görmüyor musun?
10.Akıllı temel
Temel her gün meyhaneye gidiyormuş ve her gün 3 kadeh içki içiyormuş.Bu durum garsonun dikkatini çekmiş:
– Her gün neden 3 kadeh içki içersiniz?
Temel:
– Biz 3 kardeşiz diğer ikisi olmadığından onların yerine de içiyorum.
Aradan zaman geçer ,Temel bir gün gelir ve 2 kadeh içki ister.Garson şaşırır:
– Hayırdır bugün iki kadeh içiyorsunuz yoksa kardeşiniz öldü mü.
Temel’in hemen cevap verir:
– Hayır ben içkiyi bıraktım.
11.Dahi Laz
Dünya Genetik Projeler Yarışması yapılıyormuş. Tüm ülkelerden genetik profesörleri yarışmaya çalışmaları ile katılmış.İlk Fransız profesörün çalışmasının başına gelmişler. Jüri başkanı çalışmasının ne olduğunu sormuş.
Fransız profesör başlamış anlatmaya:
-Ben inek genleri ile tavuk genlerini birleştirdim, ortaya çıkan mahlukatın eti kırmızı et kadar lezzetli, beyaz et kadar sağlıklı oldu.
Ardından diğer çalışmaları ülke ülke gezmeye başlamışlar. Sıra gelmiş Türkiye’den bizim Laz profesöre.
Jüri başkanı:
-Sizin çalışmanız nedir? diye sormuş.
Laz profesör anlatmış:
-Karpuz genleri ile hamamböceği genlerini birleştirdim!
Birden tüm jüri üyelerinden bir kahkaha kopmuş ve başkan Laz profesöre :
-Bu çalışma ne işe yarar? diye sormuş.
Laz profesör:
-Şu işe yarar. Karpuzu kesiyorsun, çekirdekleri kaçıyor.
12.Yerde para buldum
Bir gün Kayserililer ve Lazlar arasında savaş çıkmış.Kayserililerin aklına bir fikir gelmiş.Demişler ki;
-Bu lazların yarısı Temel, diğer yarısı da Dursun’dur .
Ve sonra savaşın ortasında bağırmaya başlamışlar:
-Temel! Temel!!!
Lazlardaki Temeller kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.
Daha sonra Kayserililer :
-Dursun! Dursun!!!!
Dursunlar da kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.Lazlardan çok az kişi kalmış,savaşı kaybetmek üzereler.İçlerinden birinin aklına bir fikir gelmiş.Ve lazlar bağırmaya başlamış:
-Yerde para buldum bu kimin?
Bütün Kayserililer kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.
13.Hasta
Devlet Bakanı Faruk Özak, Trabzon Fatih Hastanesinde bazı açılış törenlerine katıldıktan sonra, tedavi gören hastaları ziyaret ederek, geçmiş olsun dileğinde bulunur.
Bir odaya girerek, tedavi gören yaşlı bir kadına, geçmiş olsun dileğinde bulunan Özak, yakınına, ”Neyi var?” diye sorar.
Hasta yakının cevabı ise kısa olur:
-Hasta
14.Kola Makinesi
Temel ile Dursun Amerika’ya gitmişler.
Hava alanında Dursun çantalarla ilgilenirken Temel de etrafı geziniyormuş.
Bakmış bir kola makinası, başlamış para atmaya.
Bu sırada işi biten Dursun bir bakmış ki Temel kola makinesine para atıp kola alıyor. Etrafında yüzlerce kola kutusu. Hemen koşmuş yanına.
“Na’pıyosun!!” demeye kalmamış, Temel basmış cevabı:
-Karışma bugün şansım çok iyi.
15.Trafik Polisi
Temel Amerika’da trafik polisidir. Bisikletle yol trafiğini ihlɑl eden Bir papazı durdurur:
– Dur, ceza yazacağım.
– Ceza mı? Yazamazsın.
– Haçan nedenmiş o?
Papaz gülerek cevap vermiş:
– Benim sağ kolumda İsa, sol kolumda Meryem var.
Temel hemen atılɑrak:
– Uy da, yazacuğum. Bisiklete üç kişi bineysun.
Adsense Alternatifleri:Propellerads ile Reklam Gelirlerinizi Katlayın
Google AdSense, milyonlarca reklam verenin ve yayıncının bulunduğu en büyük (ve en popüler) reklam ağıdır.
Bununla birlikte, gerçekten, AdSense’in web sitenizden para kazanmanın en iyi yol olduğu anlamına gelmez.Trafiğiniz için Adsense’den daha yüksek ödeme yapan reklam ağları da var. Propellerads bunlardan biridir.
Google Adsense ile ilgili en büyük problem ne kadar kazanacağınızı tahmin etmek mümkün değil.Bazen tıklama başına 0.4 alırken bazen de 0.04 e kadar düşebilir.Ve en önemlisi kazanmak için ziyaretçilerin mutlaka reklamları tıklaması gerekiyor.
Propellerads, web sitenizin trafiğine karşı en yüksek CPM(Görüntüleme Başına Ödeme) ödemesini vaat eden İngiltere merkezli bir reklam ağıdır.Özellikle şu ülkelerden gelen trafik için maksimum CPM ödemesini gerçekleştirir: ABD ve Kanada, Birleşik Krallık ve Avustralya.
Google AdSense’ten farklı olarak, Propellerads temel olarak oluşturduğunuz 1.000 reklam gösteriminin her biri için ödeme yapacağı anlamına gelen bir CPM reklam ağıdır. Dolayısıyla, kullanıcıların reklamlarınızı tıklamış olup olmadıkları önemli değildir.Bu nedenle büyük yayıncılar için Adsense’den daha karlı bir reklam ağıdır.
Kaydolmak için hemen alttaki bannera tıklayın
Propeller Ads: Hangi Reklam Türleri Bulunmakta
1.OnClick PopUnder Ads
2.Mobil Interstitial Ads
3.Klasik Banner Ads
4.Layer Ads
5.Slider Ads
6.Direct Ads
7.Video Ads
Kaydolmak için hemen alttaki bannera tıklayın
Propeller Ads: Ödeme Yöntemleri
1.Paypal
2.Payoneer
3.Webmoney
4.Banka Havalesi
5.Epayments
Propeller Ads: Ödeme Kanıtları
Adolf Hitler Sözleri
Adolf Hitler tarafından söylenmiş en güzel sözleri sizler için hazırladık bu sayfada. Anlamlı ve özlü Adolf Hitler sözlerini bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
Adolf Hitler, 1889 Avusturya doğumlu devlet başkanı. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin yani Nazi Partisi’nin lideri olan Hitler, 1933’de Almanya‘nın başbakanı oldu. 1934’de kendisini Almanya’nın Führeri (lideri) ilan eden Hitler, 1945‘deki ölümüne kadar Alman halkını peşinden sürüklemeyi başardı. Almanya’nın üstün ırk olduğuna inandı ve Almanca konuşan herkesi tek bir çatı altında toplamayı amaç edindi. Hitler, bu uğurda birçok Yahudi’yi ve diğer azınlık mensuplarını katletti.
En Çok Beğenilen 5 Adolf Hitler Sözü
AsIa yaIan söyIemedim, asIa başkaIarı gibi gerçekIeşmeyecek şeyIer vaat etmedim. İşte bu yüzden insanIar benden nefret ettiIer.
İnsanlık, birçok gelişmesini neticesiz kalmış birkaç teşebbüsten çıkan derslere borçludur.
Bir devletin hakkında verilecek karar, milletine sağladığı fayda ile ölçülür.
Savaşta her zaman kaybeden taraf suçIudur, hakIı oIsa biIe.
Niyeti savaş başIatmak oImayan tüm ittifakIar saçma ve gereksizdir. Düşmanınızı şaşırtarak, terör, sabotaj ve suikast iIe demoraIize edin.GeIeceğin savaşı budur.
Adolf Hitler Tarafından Söylenmiş En Güzel 10 Söz
İlk gençlik yıllarından itibaren, birtakım köklü fikirlerle sahip oldum. Daha sonra ki yıllar bu fikirlerimi gittikçe kuvetlendirmekten başka bir şeye yaramadı.
İnsan ancak sevdiği şeyler uğruna dövüşür . Saygı duyulan şey ise sevilir . Saygı duymak içinse bilmek şarttır.
Topluluklar, hoşgörü karşısında laçkalaşırlar. Bunun içindir ki, toplum üzerinde fikri bir baskı uygulanmalıdır. Bu baskı toplum tarafından pek farkedilmez.
Her düşünce, ancak pek küçük bir parçası itibariyle şahsi tecrübeden doğar. Düşünce, büyük kısmı itibariyle, eski zamanlardaki tecrübelerin ürünüdür.
Şeref ve namustan yoksun miIIetIer er geç hürriyet ve bağımsızIıkIarını kaybederIer.
MiIIetIerin mahvoImasına sebep savaş kaybetmek değiIdir. AsiI ve saf bir kanda buIunan direnç kuvvetinin yok ediImiş oImasıdır!
Kitle, birçok düşmanla mücadele ettiğini görünce kendi kendine şu soruyu sorar: Herkesin haksız, yalnız bizim hareketimizin haklı olması mümkün müdür?
LiderIik sanatı kitIeIerin dikkatini tek bir düşmana odakIamaya ve hiçbir şeyin bu dikkati dağıtmamasını sağIamaya bağIıdır.
Kişi, yaşamında ne kadar iIkeIse, o kadar çok hayvana benzer ve sonunda yaşamın amacını yaInızca besIenme oIarak görür.
Büyük adamIarın fikirIerine çağdaşIarının hayaIIeri biIe yetişemez. OnIar fikir ve ideaIIeri için hiçbir kavgadan çekinmezIer.
Anlamlı Adolf Hitler Sözleri
Cephede öImek her zaman bir ihtimaIdir. Ama cepheden kaçarken öImek bir ihtimaI değiI, kaçınıImaz bir sondur.
Nazi Partisi; kamuoyunun muhafızı değiI, yönIendiricisi oImaIıdır. Nazi Partisi; kitIeIerin hizmetçisi değiI, efendisi oImaIıdır!
Seçim yoIu iIe büyük bir adam buIup çıkarmak, bir iğnenin gözünden deveyi geçirmek kadar zordur.
GünIük yaşamında her koşuI aItında uIaşmaya çaIıştığın beIirIi bir amacın oIması seni amaçsız insanIar karşısında üstün kıIar ve bu üIkeIer için de aynıdır.
Kendinizi dünya üzerinde hiç kimseyIe karşıIaştırmayın.KarşıIaştırıyorsanız, kendinize hakaret ediyorsunuzdur.
Siyasi kuruIuşIar birbirIeri iIe karşıIıkIı çıkarIarından doIayı göstermeIik anIaşırIar. Benim feIsefi doktrinim dünyayı tekrar mutIu bir şekiIde yaşatacak güce sahiptir. BöyIe bir ideaIde eIbette ki geçici anIaşmaIara yer yoktur.
Beceri ve yetenek eğitimin bir ürünü değiIdir. Bu yetenek kişide doğuştan vardır. Yani bu Tanrı’nın bir Iütfudur.
Ne hayaI gücü, ne hayaI, ne de istidatın oImadığı yerde enternasyonaIist oImaktan başka çare kaImıyor.
Dünyanın aItını üstüne getiren büyük oIayIarın tamamı yazı iIe değiI sözIe meydana getiriImiştir.
Biz vatanımızın hayatı, miIIetimizin birIiği, çocukIarımızın her günkü ekmeği için mücadeIe etmek zorundayız.
Eğer bir miIIet özgür oIacaksa; gurura, irade gücüne, meydan okumaya, nefrete, nefrete ve yine nefrete ihtiyaç duyar.
Eğer savaş kaybediImişse haIkı da kaybetmenin hiç bir önemi yoktur.
Mustafa KemaI; bir miIIetin, bütün vasıtaIarından mahrum ediIse dahi, kendini kurtaracak vasıtaIarı yaratabiIeceğini ispat eden adamdır.
İnsanIığın bir gün büyük mücadeIeIere neden oIacağı kuşkusuzdur. Sonunda varoIma içgüdüsü gaIip çıkacaktır. BudaIaIık, korkakIık ve kendini beğenmişIikten oIuşan insanIık bu içgüdü karşısında eriyip gidecektir.
Kısa Adolf Hitler Sözleri
Dünyayı Tanrı’ya içinde YahudiIer oImadan tesIim edeceğim.
Hayatım boyunca tek bir şeye asIa tahammüI edemedim: TesIim oImak.
AkIın bittiği ve sustuğu yerde son karar şiddete aittir.
Diktatör bisikIete binen adama benzer, durursa devriIir.
Amerika’yı yaInız bırakın. OnIar kendiIerini yok edecek.
MiIIetIer hayasızIıkIarIa değiI, fedakarIıkIarIa kurtarıIır.
PoIitika, yapıIan tarihtir.
İmanı sarsmak, iImi sarsmaktan daha zordur.
Başarının şartIarından iIki sürekIiIiktir.
İnsan ancak sevdiği ve inandığı şey uğruna mücadeIe eder.
Yaşama hakkın mücadeIe gücün kadardır.
Zayıfa acımak doğaya ihanettir.
YaIan ne kadar büyükse, inananı da o kadar çok oIur.
Hayatın güçlükleri ruhumu sertleştirdi ve bana yaşamasını öğretti.
Yeterince büyük bir yaIan söyIeyip yeterince sık tekrarIarsanız inanıIır.
Büyük yaIancıIar, büyük sihirbazIardır.
Ya bir sonuca varmaIı ya da yok oImaIıyım.
Cesedimi RusIar’ın eIine asIa vermemeIisiniz, beni Moskova’da heykeI yaparIar.
Ben Dünya’ya insanIarı güçIü yapmak için geImedim, onIarın güçsüzIükIerini kuIIanmak için geIdim.
Gün geIecek, öIdürmediğim her Yahudi için bana küfredeceksiniz!
Acı ile ilgili söylenmiş güzel sözler
Acı sözlerini sizler için hazırladık bu sayfada. Anlamlı ve etkileyici Acı sözlerini bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
Acı çekmek, insan olmanın, akla ve bilince sahip olmanın ve en nihayetinde ise; bir kalbe sahip olmanın karşılığıdır. Acı insan yaşamının gölgesidir. Acı çekmek, diğer olaylar gibi, bir varoluş nedenidir.
Acılar korkaktır, yaşama karşı duyulan aşırı arzu karşısında acı geriler çünkü yaşama arzusu, düşüncelerimizde var olan ölüm arzusundan çok daha güçlü şekilde bedenimizin her zerresinde mevcuttur.
Acı, kuşku demektir, yadsıma demektir. Bununla birlikte insan gerçek acıyı tatmak istediğinden, çevresinde bir kargaşa yaratmak, yok etmek, dağıtmak hevesinden asla kendisini uzaklaştıramaz. Bizim manevi varlığımızın biricik kaynağı acı değil mi?
En Çok Beğenilen Acı Sözleri
Acı çekeriz, çünkü aldığımızdan daha fazlasını verdiğimize inanırız. Acı çekeriz, çünkü sevgimiz karşılıksız kalmıştır. Acı çekeriz, çünkü kendi kurallarımızı karşımızdakine benimsetememişizdir. Ama boş yere acı çekeriz, çünkü gelişmemizin tohumu sevginin içindedir.Paulo Coelho
İnsana en çok acı veren şey, söyledikleriyle söylemek istedikleri arasındaki uçurumdur.Dostoyevski
Yüreğine, acı korkusunun , acının kendisinden de kötü birşey olduğunu söyle. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez.Paulo Coelho
Her türlü istemenin temeli ihtiyaç, eksiklik ve dolayısıyla acıdır ve her canlının bu sebepten ötürü acı çekmek kaderinde vardır.Arthur Schopenhauer
Her ne çeşit olursa olsun, acı aslında ne kaybettiğimizle ilgiliydi. Gençken bize acı verildiğini düşünürüz. Biraz daha yaşlanınca ve çelik kapılar yüzümüze kapanınca, gerçek acının bizden alınanlar olduğunu anlarız.Gregory David Roberts
Hayatımızda birçok acı vardır ve belki de bunların içinde etkisinden kurtulabileceğimiz tek acı, acıdan kurtulmaya çalıştığımız zaman duyduğumuz acıdır.R.D. Loing
Acı ile İlgili 10 Güzel Söz
Acı çekmeyenler, başkalarının acı çekebileceğini akıllarına bile getirmezler.Samuel Johnson
Bir dostu unutmak zorunda kalmak fazlasıyla acı verici. İnsan hayatta kaç gerçek dost edinebiliyor ki? Antoine De Saint-Exupéry
Acıların en büyüğü, kendini suçlu hissetmektir.Jane Austen
Yardıma çağırdığım şey acılardır; çünkü onlar dosttur ve iyi öğütler verirler.Goethe
Acı çekmek kaçınılmazdır, acılardan yakınmak ise kişinin kendi seçimidir.Art Clanin
Ne yapmak istediğini bilmemek kadar acı verici bir şey daha yoktur. Ne istediğini bilmemek insana verilmiş en yırtıcı işkence türlerindendir.Hakan Günday
Bana acı çekmenin ne anlama geldiğini söyle. Neden insanlar acı çeker? Kolay. Her şey için aç olmak acı çekmektir. Eğer bir şeyler için aç değilsen acı çekmiyorsundur.Gregory David Roberts
Üzülmek, birlikte acı çekmek demektir.Valeriy Sinelnikov
Her erkek onlarla mutlu olur, çünkü acı çekmek için yetiştirilmişler.Gabriel Garcia Marquez
Acı çekmek sevgimizi, özellikle de Tanrı’ya olan sevgimizi test etmemin bir yoludur.Gregory David Roberts
Anlamlı Acı Sözleri
Yoksulluk, ıstırapların en korkuncudur; fakat kabiliyetleri de doğuran odur.Samuel Smiles
Bağlanmazsan, acı çekmezsin.Irvin D. Yalom
Bir pervane gibidir acı; tek farkı insanı alıp götürmez bir yere, döner de döner habire.Peter Handke
Hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil insanlar arasında acı çekendir.Emil Michel Cioran
Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.José Mauro De Vasconcelos
Hafif acılar konuşabilir; ama derin acılar dilsizdir.Seneca
Kendi acımız, bize başkalarınınkini bölüşmeyi öğretir.Goethe
İnsanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti. Birisi acı çektiğinde, acı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu.Dino Buzzati
Bu acı ölüm değildi, sersemlemiş bilincinde bocalayarak dolaşan düşünceydi. Ölüm acı vermezdi. Hayattı, hayatın sancısıydı bu feci, bu insanı yasa boğan his.Jack London
Ben şimdiye kadar yürek acısına, kulaktan şifa verildiğini hiç duymadım.Anton Çehov
Beklemek insana acı verir. Unutmak acı verir. Ama ne karar vereceğini bilememek, acıların en büyüğüdür.Paulo Coelho
Ayrılıklar insan ruhunda bıraktığı acıyla anılır. Bu acı ruhların şekillenmesinden hayat görüşünün değişmesine; hatta insanın kendisini yenilemesine neden olur.Jack London
Büyük insanlar, şu dünyada büyük acılar çekmek zorundadır.Dostoyevski
Yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.Gabriel Garcia Marquez
Bazı acılar, ilaç yerine geçer.Wiliam Shakespeare
Etkileyici Acı Sözleri
Acı çekmek, ölmekten daha çok cesaret ister.Napoleon Bonaparte
Bütün acılar korkaktır, yaşama karşı duyulan aşırı arzu karşısında acı geriler; çünkü yaşama arzusu, düşüncelerimizde var olan ölüm arzusundan çok daha güçlü şekilde bedenimizin her zerresinde mevcuttur.Stefan Zweig
Büyük şeyler meydana getirmek için acı ve ıstırap çekmek gereklidir.Antonio Fogazzias
Gerçek acı yalnız yaşanır. Ona sahibinden başka kimse yaklaşamaz.Anonim
Öğrendikten ve sevdikten sonra, daha çok acı çekeceksiniz.Victor Hugo
Şüphe kadar acı veren, yiyip bitiren başka bir duygu yoktu.Paula Hawkins
Güzel bedenler için zevk, güzel ruhlar için de ıstırap gerektir.Oscar Wilde
İnsan bir çırak; acılar ise onun efendisidir.Acı çekmedikçe bir insan kendi kendini tanımaz.Alfred de Musset
Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmazsa, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz.Konfüçyus
Elbette bilgi hem mutluluk hem acı verir ama hiçbir acı cehaletten daha fazla zahmet verici değildir.İskender Pala
Hayatına, ileride sana acı çektirebilecek hiçbir şeyi katma.Emile Zola
İnsanın alışamayacağı acı yoktur.Gabriel de Annunzio
Bilirsiniz ki ilaçlar acı olur; fakat hastalar iyileşmek için onları içerler; çünkü başka türlü iyileşemezler.Gogol
Başkalarının ıstırabını unutmak kolaydır.Graham Greene
İnsanlar, akılsızlıkları yüzünden alınlarında yazılı olandan daha çok acı çekerler.Platon
Özlü Acı Sözleri
Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Bu kolaydır ama dostun başarısına sempati duyabilmek, sağlam bir karakter gerektirir.Oscar Wilde
İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteridir.Garcia Lorca
Ölüm oldukça acı da olacaktır, acıları arttırmak insanlara düşmez.Bertrand Russell
Hayatta yeteri kadar acı var, insanlar bunu görmek için tiyatroya gitmezler artık. Hem artık romantik hisler ve acılar öldü, gerçek acılardan yana insanlar!Oğuz Atay
İnsan, ya acılarını unutmasını ya da mezarını kazmasını bilmelidir.Balzac
Büyük acılar kadar bizi olgunlaştıran bir şey yoktur.Alfred de Musset
İnsanı yönlendiren acıdır. Bir işte acı, arzu ve aşk özlemi olmadığı sürece, insan O’na yönelmeyecektir.Sinan Yağmur
Acıların en gizlileri dayanılması en zor olanlardır.Balzac
Acı çekmekten mutlu olduğumu söyleyemem; ama cesaret kazanmak ve mutlu olmak için acı çekmem gerektiğine inanıyorum.Carol Burnen
Çekilen her acının en etkili tesellisi, bizden daha fazla acı çeken insanları düşünmektir.Ernest Renan
Geçmişte çektiklerimiz, bize çekmekte olduğumuz acılardan daima daha hafif görünür.Gabriel de Annunzio
Vicdanı olmayan, iyiliği bilmeyen bir insan acı da çekemez.Khaled Hosseini
Kendimizde her zaman, başkalarının acısına dayanacak gücü buluruz.La Rochefaucauld
Belki de insan yalnızca refahtan değil, acıdan da aynı ölçüde hoşlanıyor. Hatta acının mutluluk kadar yararlı olduğu bile düşünülebilir. İnsanın yeri geldiğinde acıyı, tutkuya varan derecede sevdiği bir gerçektir. Bunu anlamak için insanlık tarihine bakmaya gerek yok, yaşamın ne olduğunu bilen bir insansanız kendi kendinize sorun yeter. Dostoyevski
Musibet ile ilgili söylenmiş güzel sözler
Musibet sözlerini sizler için hazırladık bu sayfada. Anlamlı ve etkileyici Musibet sözlerini bu sayfada okuyabilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
Musibet, başa gelen felaket, bela, afet, sıkıntı, ceza gibi olaylar için kullanılan bir terimdir. Bir musibete uğrayan kimse, ya Allah (c.c.) tarafından imtihan edilmekte veya işlediği bir kötülüğe karşı cezalandırılmaktadır.
Musibetler söz dili ile değil, söz dilinden daha açık ve daha kuvvetli mesajlar taşıyan hal dili ile konuşurlar. Malûm, söz dili insanda vardır, ama insan söz diline çok zaman yalan karıştırıyor.
Musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir. Başına bir musibet gelmiş bir insanın başkasını değil de sadece kendisini kınadığını henüz duymadım.
Yüreğini ferah tut, hayallerine tutunmuş umutlarınla baş başa iken sayısız musibet, acı veren sıkıntılar, gece hayaletleri gibi üzerine geliyor, güneşin doğuşuyla da yavaş yavaş yok oluyorlar.
En Çok Beğenilen Musibet Sözleri
Dert daima insana yol gösterir. Dünyadaki her iş için, insanın içinde ona karşı bir aşk, bir heves ve dert olmazsa; insan o işi yapmaz ve o iş dertsiz, zahmetsiz olarak ona müyesser olmaz. İster dünya, ister ahiret, ister padişahlık, ister ilim, ister astronomi ve ister başka işler için olsun hepsi için, bu böyledir.Mevlana
Musibet hayatın bir parçasıdır.Musibet olmadan hayatin güzelliğinden bahsetmek bir ütopyadır.Alfred Sonnenfeld
Musibetlere karşı dayanıklı durmak ve yıkılmamak, kahramanlıkların en büyüğüdür.François Fenelon
Kesin anladım ki kişiyi dünyada musibete duçar eden şey, sonu gelmez ihtiraslar ve aç gözlülüktür. Dünyaya aşık olan daima musibet, meşakkat ve koşuşturma içinde olacaktır.Beydeba
Büyük musibetler büyük adamların yetiştiği okuldur.Napoleon Bonaparte
Anlamlı Musibet Sözleri
Musibete boyun eğersen, gün gelir musibet de sana boyun eğer.Tolstoy
Her gün yeni bir musibet geliyor başıma. Ama umurumda değil artık, aldırmıyorum, gülümsüyorum hatta.Anton Çehov
Musibetlere tahammül edememek en büyük musibettir.Prieneli Bias
Musibet karakterin imtihanıdır.Samuel Smiles
Allah musibeti herkesin gücüne göre verir.Balzac
Başına bir musibet gelmiş bir insanın başkasını değil de sadece kendisini kınadığını henüz duymadım. Herkes, ya Allah’ı ya, şartları ya, da insanları kınar.Sinan Yağmur
Bir musibet, bin nasihattan hayırlıdır.Atasözü
Musibet, insanın hakiki mihenk taşıdır.Beaumont Fletcher
Musibet insanları en ziyade ümide sarıldıkları zamanlarda zedelemekten haz alır.Halid Ziya Uşaklıgil
Büyük musibetler karşısında büyük cesaretler doğar.Jules Renard
Etkileyici Musibet Sözleri
Büyük musibetlere dayanabilmek için, büyük teselliler bulabilmelidir.Bertrand Russell
Üstün yeteneğin ürünü olan sanat ve kaleme getirilen sınırlamadan daha kötü bir musibet olamaz.Ali Şeriati
Ateş altını, musibet cesur insanları dener.Seneca
İki şey ebediyyen devam eder; musibetler ve ihtiyaçlar.Hz. Osman (r.a.)
Denizinde de, karasında da hayat insanın üzerine bin bir musibet yağdıran bir kazalar, belalar yığılışıydı.Halikarnas Balıkçısı
Bir musibete ne kadar önem verirseniz, tesiri o kadar büyük olur.Voltaire
Adam inciten zalime musibet gününde kimse yardım etmez.Şeyh Sadi Şirazi
İyi insanlar, bir musibet geçirdikten sonra daha da iyi olurlar.Frederic Amiel
Bela ve musibetler inince, sabrın hakikatleri zahir olur.Yahya Bin Muaz
Musibet yaradılışımızı takviye etmeye yarayan bir tılsımdır.Balzac